Hüseyin Alparslan'ın 6 Nisan 2023 tarihli yazısı: Astsubaylar ve tazminat sorunu
Son yıllarda yapılan iyi niyetli birçok iyileştirme çabaları ve hukuki düzenlemelere rağmen, yasaların uygulanması bağlamında, TSK'yı oluşturan hiyerarşik gruplar arasında makul bir düzeyde mağduriyetlerin giderilmesine yönelik, çeşitli sosyal ve hukuki hakların kanuni güvence altın alınmasına dair çalışmaların, yetkililer tarafından söz verilmesine rağmen hayata geçirilmemesi hususu ilgili camialarda gündem olmayı sürdürmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde yarbay ve daha üst rütbede olan askerlere görev, temsil vb. adı altında çeşitli tazminatlar verilmektedir. Şanlı ordumuzun asırlardır bel kemiği olan Astsubaylar, birçok mecrada üzerine aldıkları görevleri layıkıyla yerine getirerek Türk Silahlı Kuvvetlerini temsil etmiş ve Türk Milleti’nin gönlünde tüm askerlerimiz gibi taht kurmuşlardır. Astsubayların statülerini hak ettikleri seviyeye çıkartacak ve temsiliyetlerini meşrulaştıracak bir yasanın varlığına dair tartışmalar ve bu konuda verilen mücadele uzun yıllara dayanmaktadır. Astsubaylar ile ilgili 2008 yılında meclisten geçip kanunlaşmasına ramak kalmışken, tabiri caiz ise son andan direkten dönen yasa, Astsubay camiasında şaşkınlıkla beraber kırgınlık ve üzüntü yaratmıştır. Yine 18 Ağustos 2020 tarihinde Sayın Milletvekilleri Hidayet VAHAPOĞLU ve Esin KARA'nın, TBMM’ne TSK Personel Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair vermiş oldukları kanun teklifi; Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde görev yapan ve emekli olan Astsubayları bir kez daha şaşkınlık içerisinde bırakmıştır. Kanun teklifinde; yalnızca, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan veya emekli olan Binbaşıların mağdur gösterilerek talep edilen tazminatlar konusu Astsubayların bu konuda yıllardır verdiği mücadeleyi hiçe saymıştır. Elbette zor yaşam koşulları içerisinde bulunan, özellikle emekli olarak yaşamlarını sürdüren Binbaşıların haklarında iyileştirme yapılması gereklidir ve kanun teklifinde bu hususta yer alan talepler içtenlikle desteklenmektedir. Ancak aynı koşulların Astsubaylar içinde geçerli olduğu gerçeğinin görmezden gelinmesi, Astsubayların sosyal haklarının yok sayıldığı fikrini bir kez daha su yüzüne çıkartmıştır.
2023 yılına geldiğimizde TEMAD kurumsal kimliğiyle tazminat meselesinde özverili bir uğraşı içerisine girmiştir. Başta TEMAD Genel Başkanı olmak üzere tüm şehirlerdeki TEMAD yöneticileri, bizzat taşın altına ellerini koyarak maddi gerekçelerden ziyade bir onur meselesi gördükleri bu sorunu çözmek için büyük bir mücadele göstermişlerdir. Bu zorlu çabaya farklı sosyal platformlarda ve basın yoluyla katkıda bulunan emekli Astsubayların varlığı da yadsınamaz bir gerçektir. TEMAD Genel Başkanı sayın Hamza Dürgen ve ekibi, çalışanı ve emeklisi ile Astsubayların büyük çoğunluğunun desteğini arkasına alarak, Astsubaylara ilave bir tazminat ödenmesine dair kanun teklifinin meclise getirilmesini sağlamışlardır. Son tahlilde bir torba yasa ile meclis başkanlığına gelen ve komisyondan geçmesi beklenen kanun, farklı bahaneler ileri sürülerek komisyona havale edilmemiş ve kısa sürede farklı bir durum olmazsa kadük olma ihtimali ile karşı karşıyadır.
Yine ve yeniden bir hayret nidası atılan mevcut durum, Astsubay camiasındaki kıymet verilmeme duygusunu öne çıkartmış, evlenme vaadiyle kandırılan bir insan örneğindeki travmatik faciayı anımsatmıştır. Bir tarihçi ve yazar olarak sosyal platformlarda yazılarımı paylaşıyorum. Kitaplarımdan ve makalelerimden istifade eden arkadaşlarım, emekli bir Jandarma astsubay olmam hasebiyle bu konuda benimle iletişime geçip yorumlarda bulunuyorlar ve kırgınlıklarını ifade ediyorlar. Elbette sonuna kadar haklılar. Ancak, yine çeşitli sosyal platformlarda gruplar kuran ve çeşitli etkinlikler düzenleyen Astsubayların bir kısmının konuyu sırf siyasi saiklerle değerlendirmelerini üzücü bulduğumu ifade etmek isterim.
Bilgi güçtür, bilgilik olmak, çok çok okumakla ve bilinçli seyahatlerle kazanılan bir olgudur. Tarih anlatmak sosyolojik ve psikolojik değerlendirmelerde bulunmak bilim ile olur. Maalesef bilgisiz fikir sahibi olan kişilerin sosyal medyada yaptıkları yorumlar, ideolojik kavgalar, partizanca tutumlar, Astsubayların sorunlarını asıl mecrasından başka yerlere taşımakta ve camia içinde yer alan kişilerin çekişmesine ve kavga etmesine sebebiyet vermektedir.
Astsubayların yıllardır süren haklı mücadelesinde esas olan maddi kazanç değildir. Yaptığı işe verilen kıymet derecesinde statüsünün kabullenilmesidir. Bir zihniyet devrimi ile beraber sosyal kimliklerini ve varlıklarını tüm çıplaklığıyla kabul ettirmektir.
Gündemde olan mevcut konuyu özetledikten sonra Astsubayların kim olduklarına ve genel sorunlarına dair hususları anlatarak yazıma devam etmek istiyorum.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli olan Astsubaylar, ruhsal yaşamlarında derin etkiler bırakan acı tatlı birçok hatıralarla dolu yılların izlerin silemiyorlar. Emekli, çalışan, birçok meslektaş halen görüşüyorlar zaman zaman da o bitmeyen anılarını tazeliyorlar.
Astsubay emeklilerinin birçoklarının can sıkıcı anıları arasında ise ne terör ne meşakkatli görevler var. Genellikle şikâyet edilen konu; meslek hayatlarında, bilgi, beceri ve tecrübelerine değer verilmemesi, fikirlerinin bir kıymetiharbiyesinin bulunmaması, dışlanan bir grubun parçaları olarak ön yargılı davranılmasına ve değersizleştirilmelerine karşı gösterilen kırgınlık ve üzüntü halidir.
Birçok Astsubay erken emekli olmasının arkasında yatan sebepleri anlatırken; kendilerini değersizleştiren davranışlarından, vefasızlıktan, fikirlerine önem verilmemesinden, yaptıkları işlerin sadece rütbeleri oranında kıymet bulduğundan, zaman zamanda aşağılandıklarından bahisle kırgınlıklarını ifade etmişlerdir.
Çalışan veya emekli olan Astsubaylardan dinlediğim ve bizzat şahit olduğum bu olgunun bir hayal ürünü olmadığını, sadece bir alınganlık ve bencillik olamayacağı realitesini kabul etmemiz gerekiyor. Bu olgunun sosyolojik ve psikolojik nedenleri olan önyargı ve kalıp yargı ayrımcılığının, zihinsel ve toplumsal arka planının anlaşılması gerekir.
Aynı şekilde düşünmeyen ve davranmayan subayları tenzih ederek hastalığın arkasında duran gerçeği, sosyal kimlik kuramı ve ayrımcılığın çok yönlü yaklaşımları ile açıklamaya çalışacağım. Bu hastalığın tedavisi için teşhisi ortaya koymak gerekli, bu nedenle sosyal kimlik konusuna değinerek devam etmek istiyorum;
Astsubaylar, TSK' da Subaylara göre dezavantajlı gruptur Yoksunluk ve olumsuz koşullar nedeniyle bu durumu istismar eden bazı amirleri tarafından hor görülmüşlerdir. Bu bağlamda maruz kaldıkları ayrımcılık ve adaletsizliklerin kendi davranışlarından veya varoluş biçimlerinden kaynaklandığı ve bunu hak ettikleri algısı, üst grubun sistemini meşrulaştırmıştır.
Subay sosyal kimliği, gruplar arası sistemi meşrulaştırmakta ve hiyerarşisini sürdürmeye hizmet eden düşünceleri ve davranışları bilinçli veya bilinçsiz onaylamaktadır.
Egemen yaklaşımların ve statü farklılıklarının getirdiği baskılar karşısında; ekonomik gerekçelerin getirdiği boyun eğişle Astsubaylar tarafından hayatın olumlu yönleri savunularak, ayrımcı kalıp yargıların ve davranışların içselleştirildiği de bir gerçektir.
Kendi sınıflarının statüsüne anlam yükleyerek, gruptaki bireylerin benlik saygısını korumak, kayırmak ve yüceltmek, aynı amaca hizmet eder bir eğitimden geçerek kendilerine bir görev yükleme robotluğu içinde bulunanlar, tedavisi çok zor bugün de yüz yüze bulunduğumuz hastalıklara yol açmıştır. İşte bu hastalık verimsizliğe sebebiyet vermiştir. Hastanın hastalığını kabul ederek, acil tedavisine başlanması gereklidir.
Evet geçmişte Süleyman Asaf Emrullah (Kılıç Ali), Vecihi Hürkuş, Süleyman Dilbirliği gibi birçok kahraman, kocaman yürekli, akıllı ve İşbilen Astsubaylar olduğu gibi, bugün, Milletvekili, Müsteşar, Akademisyen, Hukukçu, Tarihçi, Araştırmacı ve Yazar olan binlerce Astsubay var.
Yurdumuzun kuş uçmaz kervan geçmez en ücra karakollarında, sınırlarında, sarp ve amansız dağlarında, yol vermez geçitlerinde görev yapan Astsubaylar; kendi hikâyelerini kendi kimlikleriyle yazanlardır.
Astsubaylar, görevlerini yerine getirirken, toplumsal şartların getirdiği bağ ile çözüm üreten, sızlanmayan, şehit düşen kahramanlardır.
Astsubaylar, vatanperverliklerini her türlü kavganın üstünde tutarken, her türlü sayısız zorluklar ve imkânsızlıklar karşısında vatana ve kutsal mesleklerine olan aşklarını bir panzehir gibi vücutlarına şırınga edenlerdir.