Betül Gökçe AKGÖL'ün 18 Haziran 2024 tarihli yazısı: Bayramlar ve Sevdiklerimiz

Bayramlar, pek çok insanın hem neşeli hem de hüzünlü olduğu günler. Çünkü tüm bayramlar içerisinde bir parça nostalji barındırıyor. Ben “nerede o eski bayramlar” dediğinizi bir yerden duyar gibiyim. Evet, hepimizin çocukluk dönemlerimizden bildiğimiz, aşina olduğumuz “eski” bayram gelenekleri ve bayram alışkanlıkları bizleri modern zamanın dünyasından geçmişin hüzünlü koridorlarına götürüyor. Ancak bence o “eski” bayram gelenekleri hala unutulmuş değil.

Çocukluğumdan beri, her bayram olan rutin çok az bozulmuştur. Küçükken bayramlıklarımı giyer, teyzemlerle buluşur ve ilk olarak anneannemlere giderdik. Orada enfes bir bayram kahvaltısı yapar, tüm aile toplanırdık. Sıradan herkesin elini öptükten sonra bayram harçlıklarımı cebe indirirdim. Kahvaltının ardından gelen misafirler ağırlanır, tatlılar, sarmalar yenirdi. Anneannemlere o kadar çok insan gelirdi ki, bazen evlere sığmazdık. Herkesin bir görevi vardı; benimki de kolonya tutmaktı. Her gelene heyecanla, yazın o sıcağında buz gibi limon kolonyası ikram ederdim. Anneannemdeki işlerimizi bitirince, sıradan biz de akrabalarımızı ziyaret etmeye başlardık. Gün sonunda dev bir sarma ve baklava tanesi olarak da evimize dönerdik...

Yıllar geçti, aileye yeni insanlar katıldı, göçenler oldu... Benim 27 yıllık, annemlerin belki de 40 yılı geçen bayram rutinleri hala değişmedi. Hala ilk gün anneannemlere gidilir, kahvaltı yapılır... Bazı bayramlar, artık bütün aile bir arada olamasa da bence hala bayram bayramlığından bir şey kaybetmiyor. Hepimiz bir yerlerde sağ isek, hala birbirimizle konuşabiliyorsak benim için “nerede o eski bayramlar” olmuyor... Çünkü hala beraberiz, hala birbirimizin sesini duyabiliyoruz, birbirimize “iyi ki varsın” diyebiliyoruz. Sevdiklerimize hala sarılabiliyorsak, bence asıl bayram budur... Şimdi koşup sevdiklerimize sarılarak, bayramı kutlama zamanı!

İyi bayramlar.