Mert Can DUMAN'ın 30 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Dijitalleşme Sihirli Bir Değnek mi?

Son buluşmamızdan bu yana geçtiğimiz hafta sonu sosyal medyada çok konuşulan bir konu vardı. Seçim döneminde öne çıkan siyasileri konuk alarak sükse yapan ''Mevzular Açık Mikrofon'' programına konuk olan dünyanın ilk “robot vatandaşı” Robot Sophia ile programın sunucusu arasında -daha sonradan kurgu olduğu üzerine çok konuşulan- geçen bir diyalog. İnsanlık ile geleceğin dünya vatandaşları robotlar arasındaki çekişmenin kıvılcımı gibiydi. 

Hong Kong menşeli Hanson Robotics’in “yapay zekâ etiği ve robotik gelecek hakkında insanların bilgilenmesine yardımcı olması amacıyla” geliştirdiği Sophia, ses tanıma teknolojisi, yürüme kabiliyeti ve mimik yetisiyle çağdaşlarından bir adım öne çıkıyor. İnsan olmakla beraber gelen duyguları anomali olarak tanımlayan Sophia, bunları birer yük olarak taşımak ve insan olmak istemediğini söylediğinde insanları biraz kızdırdı. Ama aynı insanlık, dijitalleşmeyi bir sihirli değnek olarak görüp geleceğin çok daha parlak olacağı bir ütopyanın hayallerini kurarken dijitalleşmeyle beraber hayatımıza entegre olan gerçekler ise bu örnekte olduğu gibi bazı anlarda bizi şöyle bir silkeliyor.

Dünya çok hızlı ve köklü bir değişim, dönüşüm sürecinin tam ortasında, bunu hepimiz müşahede ediyoruz. Hayatımızın kolaylaştığından falan bahsetmeyeceğim ama bu kez. madalyonun, kültürel ve sosyal ilişkilerin eskiye nazaran daha yalınlaştığı, ekonominin farklı alanlarında dijitalleşmenin etkileriyle bilinen ezberlerin değişmesinden toplumun bazı kesimlerinin olumsuz etkilendiği tarafına da bakmak gerekiyor. Z Kuşağı’nı yermek değil amacımız şüphesiz, lakin gün içerisinde çok az kelime ile hayatını sürdüren, ikili ilişkilerini dahi ekran üzerinden sürdüren bir geleceğin, dünyanın genelinde hüküm sürecek olması mucize olarak görülen dijital dünyanın hayatımızı çok daha iyiye dönüştürmediğinin bir göstergesi.

Yeşil ve dijital dönüşüm, dünyanın öncelikli ajandasının ilk iki sırasında. Sürdürülebilir bir geleceği arzulayan insanlık, dijitalleşmenin nimetlerinden faydalanarak üretim süreçlerini, enerji yönetimini ve daha birçok alanı çok daha etkin düzenleyebiliyor. İş yapma biçimlerinin değiştiği, eskiden birkaç gün alan işlemlerin artık tek ekranda dakikalar içerisinde tamamlandığı bir dünyada özellikle kâğıt üzerindeki süreçlerin en aza indirilmesi hiç şüphe yok ki karbon ayak izimizin azaltılmasında etken. Ancak unuttuğumuz bir husus var ki o da dijital karbon ayak izimiz. Öyle ki her bir e-postanın, izlenen her bir videonun, atılan her bir mesajın tükettiği enerji, ekran parlaklığı, süresi vb. gibi hususları birleştiren çalışmalar, insanlığın dijital karbon ayak izinin de önümüzdeki dönemde hiç de azımsanamayacak düzeylere gelebileceğinin altını çiziyor.

Dijitalleşen dünyanın bir ütopyadan distopyaya dönüşebilme riskinin en büyük unsurlarından birisi de yasal altyapı. Giderek trafikte çok daha fazla gördüğümüz sürücüsüzleşmeye başlayan araçlar, günlük işlere uyumlanan makineler derken insanların kontrolü dışına çıkmaya başlayan süreçlerde oluşabilecek ihtilafların çözümü noktasında tüm dünyada yasal altyapının teknolojiye yetişemediğine ilişkin kaygılar mevcut. Öyle ki sürücüsüz bir aracınızla yaptığınız bir kazada, sorumluluğun nasıl paylaşılacağı noktasında yıllardır süren tartışmalar hâlen devam ediyor. Dijitalleşen dünyaya ayak uyduramayan bir hukuk sisteminin oluşturabileceği yasal boşluklar, çözülmesi zorlu problemleri de beraberinde getirebilir.

İşte, günümüzde ekranını kapatarak fişini çekerek kontrol edebildiğimiz için böbürlendiğimiz dijital dünyanın hızlı gelişimine etkin bir şekilde uyum sağlayamayacak, üstünlük savaşına girerek kendi türünün ne olursa olsun önde olduğunu iddia edecek insanlık, sihirli bir değnek olarak gördüğü dijitalleşme ile her an bir çekişmenin içerisinde kendini bulabilir. Gelecek, çok farklı gelecek.

Sağlıklı ve güzel bir hafta dileklerimle…