Hüseyin ALPASLAN'ın 26 Nisan 2023 tarihli yazısı: Divân-I Harb-İ Örfî Kararlarının Bozulması ve Vatanseverlerin Aklanması
Eski Kararların Temyizi
Damat Ferit Paşa Hükûmeti’nin iktidardan düşmesine az kaldığı bir tarihte önceki kararnamede yapılan değişiklikle, 5 Ekim 1920’den sonra Divân-ı Harbi Örfî’nin kararlarına temyiz yolu açıldığına dair bilgi vermiştik. Fakat, bu değişikliğin geriye doğru işlememesi, 5 Ekim’den önce yapılan yargılamalarda verilen haksız cezalara temyiz yolunu kapatarak tekrar bir mağduriyet oluşturmuştur. İşte bu minvalde hukukun çiğnenmesine ve mağduriyetlere izin vermenin doğru olmadığına karar veren yeni hükûmet, bakanlar kurulu kararı ile 23 Nisan 1920 tarihinden sonra kesinleşen veya kesinleşmeyen tüm kararların temyiz edilmesi yönünde iradesini ortaya koymuş ve I Nolu Divân-ı Harbi Örfî hükümlerinin temyiz heyetince incelenmesinin bir zorunluluk olduğu ifade edilerek[1], sanıklara tanınan temyiz hakkını kararda şöyle tanımlamıştır: “ 23 Nisan 1920 tarihinden itibaren I Nolu Divân-ı Harbi Örfî’den çıkıp kesinleşmiş veya kesinleşmemiş olan kararların cezalandırmayı gerektirenler, bu kanunun yayın tarihinden itibaren on beş gün zarfında söz konusu mahkumun talebi üzerine temyizen incelenir.” [2]
Tevfik Paşa Hükûmeti tarafından çıkartılan temyiz hakkına dair karar, 1 Kasım 1920 tarihinde resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir[3]. Damat Ferit Paşa Hükûmeti zamanında kurulan Askeri Adliye’ye bağlı temyiz mahkemesi sonlandırılarak yerine Harbiye Nezareti bünyesinde bağımsız Askeri Temyiz Mahkemesi kurulmuştur[4].
Nemrut Mustafa Paşa’nın görevden alınmasından sonra Divân-ı Harbi Örfî’nin başkanlığına Hurşit Paşa getirilmiştir[5]. Mahkeme üyelerinin de değişmesiyle oluşan yeni heyet, eski heyetten yargılaması devam eden dosyaları devralmıştır. Hurşit Paşa, ilk iş olarak önceki Divan-ı Harbi Örfi'nin karar vererek hükme bağladığı davaları temyize gönderdiğini açıklamıştır[6]. Mustafa Paşa’nın haksız uygulamaları ile bazıları idamla sonuçlanan Divân-ı Harbi Örfî kararlarının temyize gönderilmesi kamuoyunun beklentilerini bir nebze olsun karşılamıştır. Ancak, yeni mahkeme üyelerinin tamamının askerlerden oluşması ve mahkeme bakanı Hurşit Paşa’nın yargılamaların gizli olarak devam edeceğine dair beyanatı, kamuoyunda Sadrazam Tevfik Paşa’nın adaletsiz uygulamaların sonlandırılacağına dair verdiği sözler hakkında endişe duyulmasına yol açmıştır [7].
Bu dönemde;
*Nemrut Mustafa Paşa tarafından yapılan yargılamalarda birçok suistimal yapıldığına dair basında yer alan haberlerin artması,
*Nusret Bey’in yargılaması sırasında iki ayrı mahkeme kararının olduğunun ortaya çıkması,
*Yeni Divân-ı Harbi Örfî’nin başkanı Hurşit Paşa’nın, eski Divân-ı Harbi Örfî başkanı ve üyelerinin görev ve yetkilerini kötüye kullandıklarını ispatlayan belgeleri Harbiye Nezareti’ne göndermesi gibi vakalar üzerine Tevfik Paşa Hükûmeti harekete geçmiştir[8].
Sadrazam Tevfik Paşa kanuni soruşturmaların hızlı bir şekilde yapılarak, adı yolsuzluk ve suistimal olaylarına karışanların uyarılmalarından ziyade [9] yargılanmaları için kararlı bir irade ortaya koymuştur[10]
Tevfik Paşa Hükûmeti tarafından, Divân-ı Harbi Örfî’nin 23 Nisan 1920 tarihinden sonraki kesinleşen ya da kesinleşmeyen bütün kararlarına karşı temyiz hakkı yolu açılmıştır. Böylece Nemrut Mustafa Paşa reisliğinde Divân-ı Harbi Örfî’de verilen hukuksuz kararların, usul ve esas yönünden incelenmesini sağlayan yasal hakkın uygulanabilmesine dair temyiz kararı, 1 Kasım 1920’de yürürlüğe sokulmuştur.
Eski Kararların Bozulması ve Yeniden Tetkiki Sonucunda Oluşan Durum
Temyiz kararının yürürlüğe girmesi ile beraber Askeri Temyiz Divanı tarafından 23 Nisan 1920 tarihinden sonra alınan tüm kararlar yeniden incelenmiş ve verilen hükümler bozulmuştur.
Nemrut Mustafa Paşa reisliğinde verilen Divân-ı Harbi Örfî kararların bozulması bağlamında temyiz mahkemesince öncelikli olarak “yıldız yağması” [11] olarak bilinen dava ile Kuvâ-yi Milliye’ye dahil olup, Anadolu’daki ulusal harekete yardım edenlerin yargılandığı davalar incelemeye tabi tutulmuştur[12]. Yıldız Yağması davasının ardından, Damat Ferit Paşa’ya suikast davası neticesinde verilen idam kararlarının ele alınacağı ilan edilmiş olup [13] incelemeye tabi olan dosyalar ise şunlardır “ Ferik Kavaklı Fevzi, miralay İstanbullu Hüseyin Salahaddin,miralay Fahreddin, mirliva Yusuf İzzet, miralay Yanyalı Abbas Hilmi, miralay İsmet, miralay Bekir Sami, ferik emekli İsmail Fazıl, mebus Celâleddin Arif, mebus Bekir Sami, mebus Abdullah Suphi, mebus Cami, mebus Hakkı Behiç, mebus Rıza Nur, Mebus Yusuf Kemal, mutasarrıf Fatin, müfti Hüseyin Fehmi ve Rifat Efendiler. Bunlardan başka 17 Temmuz 1920 tarihli karar defterine mahkumiyetleri yazılmış olan yüze yakın subay ve idam infazı gerçekleşen on iki kişi ile yıldız yağması davasında yargılananlar.” [14]
Askeri Temyiz Mahkemesince önceki dönemde Divân-ı Harbi Örfî tarafından verilen hüküm kararları incelemeye alınırken, özlük haklarında kısıntıya gidilenlerin emekliler dahil maaşlarının, haklarındaki hüküm kesinleşinceye kadar ödenmeye devam edilmesi yönünde karar verilmiştir[15]. Temyiz Mahkemesi yaptığı tetkiklerde, Nusret Bey’in yargılanması sırasında hukuka aykırı şekilde iki ayrı karar verildiğini ve Nemrut Mustafa Paşa’nın suistimal suçunu işlediğini ortaya çıkartmıştır. Temyiz Mahkemesi, Nusret Bey hakkında verilen ikinci kararı yok hükmünde değerlendirmiş, kürek cezası verilen ilk kararı ise zanlı hakkındaki isnatları yersiz bularak bozmuştur. Nusret Bey hakkında verilen her iki karardaki sebeplerin dayanaktan yoksun ve hukuki olmadığını açıklayan Temyiz Mahkemesi, 10 Ocak 1921 tarihinde her iki kararı da bozduğunu ilan etmiştir. Yargılamasının ve İdam infazının nasıl gerçekleştirildiğini daha önce anlattığımız Nusret Bey’in, Temyiz Mahkemesi kararından sonra suçsuz olduğu anlaşılmış ve maalesef dönemin siyasetine kurban edildiği olgusu tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır[16].
Askeri Temyiz Mahkemesince bozulan davalardan bir tanesi de Yıldız Yağması olmuştur. Divân-ı Harbi Örfî tarafından İdam ve kürek hapsi gibi cezalara çaptırılan sanıklar hakkında verilen kararlarda yer alan gerekçeler yeterli bulunmayarak, verilen cezaların bozulmasına ve sanıkların beraatlerine karar verilmiştir. Bu dava sebebiyle cezaevinde bulunan kişiler tahliye edilmişler[17] ve böylece Nemrut Mustafa Paşa’nın suistimaline konu olan Yıldız Yağması davasında yapılan haksızlık geç de olsa giderilmiştir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Temyiz Mahkemesi Damat Ferit’e suikast davası ile Kuvayi Milliye’ye dahil olan ve yardımda bulananların yargılanarak ceza aldıkları mahkeme kararlarını, ayrıca Erzincan tehciri davasındaki idam kararını incelemiştir. Suikast ve Kuvayi Milliye davalarında yargılanan altı kişi ile Erzincan tehciri davası sanıklarından Abdullah Avni hakkında verilen idam cezaları Temyiz Mahkemesi tarafından bozulmuştur[18]. Tevfik Paşa Hükûmeti döneminde kurulan Askeri Temyiz Mahkemesi tarafından, 23 Nisan 1920 kararnamesi sonrasında Divan-ı Harbi Örfi'de yapılan yargılamalar neticesinde verilen kararların hemen hemen hepsi bozulmuştur. Hülasa, Damat Ferit Paşa’nın ikinci hükûmet döneminde, Nemrut Mustafa Paşa başkanlığındaki Divân-ı Harbi Örfî tarafından, haklarında idam ve hapis cezası verilen kişilere temyiz yolunun kapalı olması, ceza alan kişiler bakımından bir hukuksuzluk ve haksızlık oluşturmuştur. Sanıklara temyiz hakkının verilmesi, Askeri Temyiz Mahkemesi’nin kurulması ve bu mahkemenin önceki davaların dosyaları ile verilen kararları tetkiki neticesinde, idam ve hapis cezası kararlarının bozulması, I Nolu Divân-ı Harbi Örfî’de yargılanan kişilere karşı adil olunmadığını ve idam infazları başta olmak üzere büyük mağduriyetlerin yaratıldığını ortaya koymaktadır.
Damat Ferit Paşa hükûmetleri zamanında Divân-ı Harbi Örfî tarafından verilen kararların, adaletle ve evrensel hukukla bağdaşmadığı, nihayetinde siyasi olduğu ortadadır. Özellikle Nemrut Mustafa Paşa gibi gaddar yapılı, ön yargılı, siyaseten taraf güden, hukuku çiğnemeyi sorun etmeyen ve görevini kötüye kullanmaktan sakınmayan birsinin, 23 Nisan 1920 tarihindeki değişiklikler ile Divân-ı Harbi Örfî’de mahkeme reisi olarak yaptığı kritik yargılamalar, hukuk dünyasını utandıracak, vicdanları sızlatacak derecede garabetle doludur. Nemrut Mustafa Paşa reisliğinde I Nolu Divân-ı Harbi Örfî’de gizli olarak yapılan yargılamalarda, sanıklara avukat bulundurma ve kararları temyiz etme hakkı verilmeyerek, Nusret Bey ve Abdullah Avni gibi birçok kişi suçsuz yere idam edilmiştir. Haksız bir şekilde idam infazı gerçekleşen bu mazlumların arkalarında gözleri yaşlı eşleri ve yetimleri kalmıştır.
İtilaf Devletleri’ne yaranmak isteyenler, Anadolu’daki ulusal harekete karşı olanlar ve ittihatçı düşmanı muhalifler, haksız ve hukuksuz kararların alınmasına, suçsuz insanların öldürülmesine sebebiyet vermişlerdir. Tevfik Paşa Hükûmeti zamanında temyiz yolunun açılarak hukukun adil bir şekilde işlerlik kazanmasını sağlayan düzenlemelerin 1 Kasım 1920 tarihinde yürürlüğe girmesi neticesinde; özellikle 23 Nisan 1920 tarihinden sonra I Nolu Divân-ı Harbi Örfî tarafından, peşinen verilmiş olan, hakka ve adalete uymayan siyasi kararlar bozulmuş ve ceza alan kişilerin beraatlerine ve tahliyelerine karar verilmiştir. İdam edilenler geri getirilemese de kamu vicdanında aklanmaları ve cezaevinde bulunanların özgürlüklerine kavuşmaları yüreklere bir nebze olsun su serpmiştir.
Kaynakça
[1] BOA., DUİT.,54/1.9, lef,6; Ata, a.g.e., s.278.
[2] BOA., MV.,252-136, lef,2.
[3] Takvim-i Vekayi, 1 Kasım 1920, nr.3996.
[4] Ferudun Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargılamaları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2017, s.278.
[5] BOA., BEO.,349500.
[6] Alemdar 9 Kasım 1920
[7] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.277.
[8] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, ss.279-281.
[9] Tevfik Paşa, Osmanlı Devleti’nin son sadrazamıdır ve Damat Ferit Paşa Hükûmeti döneminde, özellikle İngilizlerden medet umularak ve onların amaçlarına hizmet eder şekilde, Anadolu’daki ulusal akımı etkisizleştirmek maksadıyla Divân-ı Harbi Örfî’de yapılan hukuksuz yargılamalar sonunda verilen haksız kararlarla İttihatçıları cezalandırma yoluna gidilmesinin, değil Kuvayı Milliye’yi etkisizleştirmek, Türk Milleti’nin, gözünde kahraman ve kurtarıcı yaptığını fark etmiştir. Bu sebeple hukuk dışına çıkmamaya özen göstermiştir. Tevfik Paşa’nın hukuk çerçevesinde hareket etmesine dair bir örnek vermek gerekirse; Harbiye Nazırı tarafından, eski hükûmet döneminde hukuksuz uygulamalar yaparak suç işlediklerine dair haklarında çeşitli iddialar bulunan asker ve sivil kişilerin uyarılmaları isteğine karşın, ikazı yeterli görmeyerek haklarında kanuni işlem yapılmasını ve suç işleyenlerin yargılanarak tesirli bir ders verilmesini istemiştir. bk.BOA.BEO.,330114, lef,2.
[10] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.281.
[11] Yıldız Yağması Davası: 23 Nisan 1923 tarihinde Divân-ı Harbi Örfî’de yapılan değişikliklerden sonra görülen yargılamalardan birisi de Yıldız Yağması ile ilgilidir. 31 Mart Vakası’nı gerçekleştiren güruhun Hareket Ordusu tarafından bastırılmasının akabinde, II. Abdülhamit’in hal edilip Selanik’e gönderilişinin ertesi günü, Yıldız Sarayı’ndaki bütün eşya ve evrakların tespiti, tasnifi ve sayımı için Şehremini Hazım Bey riyasetinde bir komisyon teşkil edilmiştir. Komisyon tarafından sarayda bulunan tüm mallar tek tek kayıt altına alınmıştır. Mütareke döneminde ittihatçıların zan altında bırakıldığı birçok suçlamadan bir tanesi de Yıldız Sarayı’nda müsadere edilen bazı para ve değerli eşyaların çalındığı iddiasıdır. Nemrut Mustafa Paşa riyasetinde1920 yılında Divân-ı Harbi Örfî’de gerçekleşen yargılamalarda, 1919 yılında Yıldız Sarayı’ndaki malları tespitle vazifelendirilmiş olan Şehremini Hazım Bey ile Meclis-i Emanet azâsından Tevfik ve Miralay Muhyiddin Beyler, Sekizinci Belediye Dairesi Reisi Şevket Bey, Onuncu Süvari Alayı Kumandanı Kaymakam Cevdet Bey ve Erkân-ı Harbiye Binbaşısı İsmail Hakkı Beyler ile Hareket Ordusu kumandanlarından Hüseyin Hüsnü Paşa, 2’nci Fırka Kumandanı Mirliva Şevket Turgut Paşa, 2’nci ordu 2’nci Nizamiye Tümen Komutanı Hasan Rıza Paşa “yıldız yağması” davasında yargılanmışlardır. bk. Ali Cevat Bey, İkinci Meşrutiyetin İlanı ve Otuz Bir Mart Hadisesi, yay. haz. Faik Reşit Unat, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2014, s.104; Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.282-283. Ayrıca, Yıldız Sarayı’nın yağmalandığı iddiası ile ilgili teferruatlı bilgiye ulaşmak için bk. Hasan Ali Polat ve Osman Akandere, “Yıldız Sarayı’nın Yağmalandığı İddiası, Mütareke Dönemindeki Yağma Davası ve Neticesi”, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl 5, S.1, (Bahar, 2020), ss.339-389.
[12] Ferudun Ata, “Ermeni Tehciri Yargılamalarında Gözden Kaçırılanlar”, Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergisi. S.10, (Ardahan,2011) s.145; Vakit, 14 Kasım 1920, nr.1062.
[13] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.282.
[14] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.282, Vakit, 22 Kasım 1922, nr.1062.
[15] Vakit, 22 Kasım 1922, nr.1063.
[16] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.283.
[17] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.283-284; Vakit, 14 Ocak 1921, nr.1113.
[18] Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir, s.284; Alemdar, 4 Ocak 1921, nr.731.