Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 7 Temmuz 2023 tarihli yazısı: Egonomiden Ekonomiye

Freud'un yapısal modeline göre id, ego ve süperego birlikte bireyin kişilik yapısını oluşturan üç önemli bileşendendir.

İd nedir?

Kişiliğin kaba ve kötü yanıdır. İlkel benlik genellikle şeytan ile simge edilir. Doğuştan gelen ve kişiliğin daha çok biyolojik yanıdır. Fizyolojik ihtiyaçlarımız id’in dürtüleriyle karşılanır. Bu yönüyle baktığımızda id hayati bir davranış şeklidir. İd, içimizdeki doyumsuz hayvandır. Kendisini yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel, durdurulamayan yanımızdır. Buna verilebilecek en iyi örnek cinsellik, saldırganlık, açlık, kin vb… Bu yönü ağır basan bireyler vicdan olgusundan yoksundur.

Ego Nedir?

Ego, gerçeklik ilkesine dayalı olarak çalışır ve içgüdüler ile sosyal gerçeklik arasında bir denge sağlama görevini üstlenir. Kişiliğin mantıklı ve bilinçli yanıdır. Kişiliğin karar ve denge birimidir. İd’in aşırı istekleriyle süperegonun baskıcı tutumu arasında denge kurmaya çalışır. Çünkü ego bir durumu akıl ve mantık çerçevesinde ele alır. Yerine göre o davranışı erteleyebilir, biçimini değiştirebilir. Ego duygusuz, bencildir. Görevi gerçekliği kabul etmek ve onunla başa çıkmaya çalışmaktır. İd’in isteklerinin yerine getirilmesini sağlar. Ancak bunlar sosyal olarak kabullenebilir olmalarını sağlar. Problem çözmek ve öz denetim görevini yapar.

Aşırı gelişmiş ego, kişinin başkalarını hor görme, sürekli kendini kanıtlama isteği, rekabetçilik ve kontrolcülük gibi olumsuz özelliklere sahip olmasına neden olabilir. Ayrıca, egosu aşırı gelişmiş bir kişi, eleştirilere kapalı olabilir ve başarılarını sürekli olarak büyüklenme veya takıntılı bir şekilde sergileme eğilimindedir. Bu durum, ilişkileri zorlaştırabilir ve sosyal uyumu da fazlasıyla etkileyebilir.

Ego, insanın kişilik yapısının bir parçası olan ve içgüdüler ile gerçeklik arasında bir denge sağlayan bir bileşendir. Ego'nun sağlıklı bir şekilde dengelemesi, bireyin gerçeklikle uyumlu hareket etmesini ve ilişkilerini olumlu bir şekilde sürdürmesini sağlar. Ancak, aşırı gelişmiş ego, olumsuz davranışlara yol açabilir ve ilişkileri zorlaştırabilir. Ego'nun dengeli ve sağlıklı bir şekilde işlev görmesi için kişinin kendini tanıması, içsel bir denge oluşturması ve başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurması önemlidir.

Egoistlerin temel karakteristik özellikleri kibirli, kinci ve öfkeli olmalarıdır. 

Egonun fazlası kişilik bozukluğuna neden olur.

Süperego nedir?

Kural ve değerler bütünlüğü içinde insana yön veren bölümdür. Bu bölüme vicdan da denilebilir. Bu bölüm daha çok emir ve yasaklara göre bir yol belirler. İyi ya da kötüyü birbirinden ayırmaya başladığımız süreçlerde gelişir ve olgunlaşır. Zamanla aile, anne ve baba, çevre, okul, din, geleneklerden öğrendiklerimiz içselleştirilir ve bizim değer ve kurallar bütünlüğümüzün oluşmasına yardım eder.

Kişiliğimizin toplumsal ve ahlaki yönüdür. 3 yaşından sonra oluşur. Topluma dönük olan yüzümüzdür.

Süperego’da 4 şey temsil edilir. Bunlar; ahlak, vicdan, kusursuzluk ve ideal benliktir. Süperegosu baskın kişiler sürekli çevrenin beklentilerine göre davranırlar. 

İslami açıdan değerlendirecek olursak;

•    id-nefs, 

•    ego-mantık,

•     süperego-vicdan’a karşılık gelmektedir.

Ruhun bu bilinçli ve güçlü merkezi statüyle değil bütünleşmeyle daha da güçlenir. Diğer insanlar ile birlikte var olduğumuz bu dünyanın içinde yıkıcı rekabet olmadan, destekleyici ve dayanışmacı olarak da yaşayabiliriz. Bu bağlamda Türkiye ekonomisinin kalıcı ve sürdürülebilir bir büyümeyi sağlayabilmesi için de dayanışma ve yardımlaşma ruhunu oluşturan imece kültürü perspektifinde üretim temelli farklı bir makro ekonomik modeli uygulamaya alınabilir, normatif olarak insan kişilik yapısını oluşturan yapı modeli ile ekonomik yapı modeli arasında bir korelasyon sağlanabilir. 

Türkiye, coğrafi konumu, genç ve eğitimli nüfusu, çeşitli doğal kaynakları ve dinamik iş gücüyle Orta Doğu, Avrupa ve Asya'nın kesişim noktasında stratejik bir konuma sahip olan bir ülkedir. Türkiye, GSYH açısından dünyanın 20. büyük ekonomisidir. Ülkenin en büyük sektörü hizmet sektörüdür ve toplam GSYH'nın yaklaşık % 60'ını oluşturur. İkinci büyük sektör tarım, üçüncü büyük sektör ise sanayidir.

İhracat, Türkiye ekonomisi için önemli bir gelir kaynağıdır. Başlıca ihracat ürünleri arasında otomotiv, tekstil, kimya, elektronik ve gıda yer almaktadır. OECD ülkeleri, Türkiye'nin en büyük ihracat pazarını oluşturur. Ayrıca, son yıllarda Türkiye, Orta Doğu, Afrika ve Balkanlar gibi yeni pazara açılmaya çalışmaktadır.

Türkiye ekonomisi, bazı zorluklarla karşı karşıyadır. Yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanmalar, yüksek işsizlik oranı gibi kronikleşmiş sorunlar ile siyasi ve bölgesel belirsizlikler ekonominin önünde duran büyük engellerdir. Uygulamaya alınan ekonomik politikalar, enflasyonun kontrol altına alınması, döviz kurlarının istikrarlı olması, yatırımların teşvik edilmesi ve işsizliğin azaltılması gibi sorunlara çözüm bulmak için önemli olmakla birlikte dünya ticaret sistemini, dünya fon-finans ve ödeme para trafiğini yönetemediğinizden dolayı kesinlikle işe yaramamaktadır.

‘’Mağlupların her zaman giyimlerinde, binitlerinde, silahlarında, adetlerinde ve diğer hususlarda galiplere benzemeye çalıştıkları görülür.’’ Şeklinde tarihe söz bırakan İbni Haldun ne kadar doğru söylemiştir oysa. Ayrıca aynı iktisat teorilerini ısrarla uygulayıp her defasında farklı sonuçlar beklemekte beyhude bir çabadan ileri gidememekte, ekonomiyi daha derin krizlere doğru götürmektedir. 

85 milyon iktisatçının yaşadığı ülkemizde teorik alanda olmasa da piyasa alanında çarşı-pazar uygulamaları ile en iyi iktisatçılar Ayşe Teyze ve Ahmet Amca değil midir? Dövizin, emtianın, faizin, enflasyonun ve piyasanın ayarının kaçtığı günümüzde ekonomik durumumuzu ne ile ölçebiliyorsunuz? Harcayacak kuru umudunuzdan başka neyiniz kaldı ya da kredi çekerek yarının ne getireceğini bilmediğiniz bir halde geleceğinizi ipotek altına alarak enflasyon canavarının artığı ile beslenen bir kodaman edasıyla araç, arsa ve konut yatırımı mı yapıyorsunuz hala? 

Döviz alarak ateşe odun mu atıyorsunuz yoksa paranızı faize yatırarak imanımıza sabotaj mı uyguluyorsunuz? Zam gelmeden önce gaddar stokçu tüccarlar gibi ürünleri kilerlerinize depolayarak kar ettiğinizi mi sanıyoruz? Ya da midenizi doldurmadan önce sofranızdaki yiyeceklerin resimleriyle sosyal medyada şatafatlı ve tantanalı gösterişler içeren paylaşımlar yaparak cahillikten kaynaklanan aşağılık kompleksinizi mi kapatmaya çalışıyoruz? Yoksa, sayısı birkaç elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki yürekli insan gibi nasıl üretirimin yollarını mı arıyoruz her anınızda? En erdemlisi olarak da canını sermaye yapıp vatan için gece-gündüz, yaz-kış, dağ-ova demeden askerlik mesleğini icra eden kahramanlar ile gazilerin ve şehitlerin haklarının nasıl ödeneceği konusu yer buluyor mu vicdanınızda ve dahi rahat yataklarınıza uzandığınızda uykuya dalmadan önce ettiğiniz dualarınıza katıyor musunuz yüreğinizden hissederek?

Türkiye’de Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi içinde kendinizi hangi grupta değerlendiriyorsunuz?

Maslow İhtiyaçlar Hiyerarşisi içerisindeki gereksinimler 5 ana kategoriye ayrılmaktadır.

1. Fizyolojik İhtiyaçlar: Açlık, susuzluk, uyku gibi temel ve yaşamsal ihtiyaçlar.

2. Güvenlik İhtiyacı: Dış faktörlerle ilgili tehlike unsurlarından korunma istekleri.

3. Sosyal İhtiyaçlar: Bir topluluğa ait olma, sevgi, sosyal yaşam ihtiyaçları.

4. Değer Verilme ve Saygınlık İhtiyacı: İtibar, başarı gibi ihtiyaçlar.

5. Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı: Erdemli, yaratıcı, içten, problem çözme, bir işi başarıyla tamamlama.

Kendini 5. Seviyeye ulaşmış durumda gören var mı günümüz ekonomik şartlarında acaba? 

Türkiye ekonomisinin tek çaresi üretime dayalı, atalarımızın geçmişte uyguladığı ticaret sistemi ile İslami Ticaret sisteminin sentezlenmesinden ortaya çıkan ve maliyet içermeyen, hemen uygulamaya alınabilir durumdaki Mehmet KÜÇÜKEKEN’e ait  yeni, basit ve mili bir makro model olan: "ÜRETİM MODELİ İÇ DİNAMİKLERİNDE ÇARPAN ETKİSİ OLUŞTURMA İLKELERİ İLE ARTAN İÇ TALEBİN GETİRDİĞİ REFAHIN MAKRO EKONOMİ ÜZERİNDEKİ POZİTİF YÖNLÜ SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME ETKİSİ."dir. Bununla birlikte, yapısal reformlar, iş gücü verimliliğinin artırılması, Ar-Ge ve inovasyona yapılan yatırımların artırılması gibi uzun vadeli tedbirlerin de acilen alınması gereklidir. Bağlantıları güçlendirmek, ticari işbirliğini artırmak, ihracatı çeşitlendirmek ve turizm sektörünü geliştirmek gibi adımlar atılarak Türkiye ekonomisi daha da güçlendirilebilir.

Türkiye ekonomisi, genç ve dinamik nüfusu, stratejik konumu ve büyük iç pazarıyla birçok potansiyel ve fırsat sunmaktadır. Özellikle yenilenebilir enerji, tarım, teknoloji ve inovasyon gibi sektörlerde büyük bir potansiyel bulunmaktadır. Ayrıca, Türkiye'nin yatırım ortamını iyileştirmek için yapılan reformlar ve büyüme için sağlanan teşvikler de yatırımcılar ve işletmeler için cazip fırsatlar sunmaktadır.

Ekonomide öncelik yerli üretimdir.

Türkiye, stratejik konumu ve çeşitli kaynaklarıyla önemli bir ekonomik potansiyele sahip bir ülkedir. Ancak, ekonomideki bazı zorluklar ve belirsizlikler, daha fazla reforma ve uzun vadeli tedbirlere ihtiyaç olduğunu göstermektedir. İhracatın çeşitlendirilmesi, dış yatırımların artırılması ve iç pazardaki büyümenin sürdürülmesi gibi adımlar atılarak Türkiye ekonomisi daha da güçlenebilir ve sürdürülebilir büyüme elde edebilir. Bunun da tek çaresi "ÜRETİM MODELİ İÇ DİNAMİKLERİNDE ÇARPAN ETKİSİ OLUŞTURMA İLKELERİ İLE ARTAN İÇ TALEBİN GETİRDİĞİ REFAHIN MAKRO EKONOMİ ÜZERİNDEKİ POZİTİF YÖNLÜ SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME ETKİSİ" adlı ekonomi modelini hemen uygulamaya almaktır.

Kısacası Ekonomik başarı için Egonomiden Süperegonomiye geçişi gerçekleştirerek dengeleri sağlamamız lazım.

Yani biraz vicdan!

Biraz ahlak!

Biraz empati!

Biraz da farklı olanı yapmak!

Ama çok çalışmak! 

Çözüm bu kadar basit!