Bünyamin ALTINTAŞ'ın 14 Mart 2023 tarihli yazısı: Ekonomiyi bekleyen tehlike

Tarihin en ağır deprem felaketlerinden birini yaşayan Türkiye, ortaya çıkan olumsuz ekonomik etkileri bertaraf edebilmek için büyük çaba sarf etmek durumunda.

Milyonlarca kişinin hayatını olumsuz etkileyen Kahramanmaraş depremleri sonrası hasar tespit çalışmaları devam ederken, yeniden kalkınma maliyetinin 150 milyar doları bulabileceği belirtiliyor.

Yapılan tahminlere göre üstyapı ve altyapı, inşaat, güçlendirme ve onarım maliyetleri 88 milyar dolar civarında olacak. Bu maliyetin yarısının kamu kaynaklarıyla finanse edilmesi öngörülürken, en büyük ikinci maliyet taşıt, demirbaş, stok ve tüketim malları kaynaklı kayıplar olarak gösteriliyor.

Bu kalemin de büyüklüğü 35 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Deprem kaynaklı toplam giderlerin ilk 3 yıl içindeki yıllık maliyetinin 30 ile 40 milyar dolar civarında olacağı ve ağırlıklı kısmının kamu tarafından finanse edilmesi gerektiği belirtiliyor.

Deprem kaynaklı harcamaların 5 yıllık bir finansman planını gerektireceğinden hareketle, ilk yıllarda milli gelire oranla yüzde 2.5-3.5 bandında, toplamda ise yüzde 8 civarında bir ek finansman ihtiyacı doğuracağı tahmin ediliyor.

Depremin 2023 bütçesine getireceği ek harcama ise 600 milyar TL olarak hesaplanıyor. Yine depremin etkilediği nüfusa yapılacak barınma, bakım, eğitim ve istihdam gibi cari desteklerin 320 milyar TL seviyesinde olacağı öngörülüyor.

Sadece geçici barınma desteklerinin bir yıllık maliyeti 78 milyar olarak tahmin ediliyor. Ayrıca uzun vadede Türkiye'nin kalkınma modelini afetlere göre yeniden şekillendirmesinin yaratacağı finansman ihtiyacı da kamu maliyesi üzerinde önümüzdeki 10 yıl boyunca kayda değer bir ek yük yaratacaktır.

Depremlerin, ekonominin yavaşladığı ve risklerin arttığı bir döneme denk gelmesiyle fatura daha da artacaktır kuşkusuz. Depremler, kısa vadede tüketici ve üretici fiyatlarını yukarı yönlü tetikleyecek, gıda fiyatları 2023 yılında yukarı yönlü artacaktır.

Konut ve kira fiyatları üzerinde uzun süreli fiyat baskısı devam edecek, 2023 yılı turizm gelirleri üzerinde olumsuz etkisi olabilecektir.

Bu arada depremlerin yarattığı büyük yıkımın tarım üzerindeki olumsuzlukları netleşmeye başladı.

Türkiye’de üretilen Antep fıstığının yüzde 82,7'si, pamuğun yüzde 72,7'si, narenciyenin yüzde 57,5'i, mısır ve bademin yüzde 33'ü, buğdayın yüzde 19'u ve zeytinin yüzde 16'sı deprem bölgesinde üretiliyor.

Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 9,1'i, tarımsal gayri safi yurt içi hasılanın ise yüzde 15,1'i afet bölgesinden karşılanıyor.

TÜİK verilerine göre 2022’de 23,8 milyon hektar tarım alanının 3,8 milyon hektarı, depremden etkilenen 11 ilde bulunuyor ve bu toplam tarım alanlarının yüzde 16,1'ine tekabül ediyor.

TÜİK verilerine göre 2021’de Türkiye’nin bitkisel üretim değeri 306,3 milyar iken bölgenin bu değere katkısı 64,1 milyar lira ile yüzde 20,9 gibi bir oranla toplam bitkisel üretim değerinin beşte birinden fazlasına karşılık geldi.

Ekili arazisini ve hayvanını bırakıp çevre illere göç edemeyen depremzede çiftçiler hem sulama, gübre ve ilaca erişimde zorluk yaşadığı hem de tarlasına gidecek traktörü de enkaz altında kaldığı için üretime devam etmekte zorlanıyor.

Gelinen noktada depremlerin ekonomiye yükünün 200 milyar doları geçeceği anlaşılıyor.