Murat Balcı'nın 15 Şubat 2023 tarihli yazısı: Erzin ve Tavşancıl Örnek Olsun!

6 Şubat 2023 günü Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli art arda yaşanan 7.7 ve 7.6’lık deprem felaketinde 10 İlimiz, yeryüzünde kıyameti en derinden yaşadı.

Bizlere de ulusça acısı ve gözyaşı kaldı.

Afetzedelerin görünür-görünmez yaralarını madden ve ruhen azami sarabilmek, ana amacımız olmalı.

O da ne kadar başarabilirsek.

İnşallah becerebiliriz milletçe.

Depreme hazırlık konusunda maalesef bilimi es geçmişiz.

Örneğin; felaketlerden azami ders çıkartan Japonlar gibi denenmiş, başarılı bilimsel metotları yeterince uygulamadığımız aşikâr.

Binaları, yapıları denetlemediğimizin de adeta fotoğrafı değil miydi son yaşadığımız deprem?

Bir anlamda bilime yeterince inanmadığımızın, amiyane tabirle depremleri sallamadığımızın tablosuydu yaşanan acılar.

On binlerce insanımızın da enkaz altında çırpına çırpına ölebileceğinin de resmi değil miydi 2023’ün 6 Şubat’ındaki büyük felaket, acı hafızalarımıza kazınan?

Kimse kusura bakmayacak artık. Eleştirimiz partiler üstü. En azından benimki öyle şükür.

Babam, kardeşim, evladım olsa insanlık ve bilim adına hata yapanı eleştiririm. Tanıyan bilir.

Ne iktidar ne de muhalif destekli yerel yönetimler fark etmez.

İnsan hayatı bu.

Öyle şakaya alınmaz. Yalnızca kader planıyla açıklanamaz.

Belediye başkanları, yapı, imar, denetim mümessilleri, aymaz bürokratı, siyasetçisi, kontrol mühendisi, mimarı da en az gözünü para hırsı bürümüş ilkokul mezunu cahil, yetersiz müteahhitler kadar dâhil bu felaket senaryosuna.

Yüzleşmemiz gereken asıl gerçeklik bu!

En yakın akrabalarıyla ya da seçmenleriyle, bilim adına sözde “kötü adam” olma pahasına karşı karşıya kalmayı göze alarak işini düzgün yapan, iftihar vesilemiz yerel yöneticiler az da olsa hâlen var şükür ki.

Nesli azalan “bir avuç” idealist belediye başkanını, üst bürokratları tenzih ederim.

Cidden insanlık ve bilim adına umudum hâlen var.

Örneğin Kahramanmaraş depremleriyle yerle bir olan 10 ilimizden Hatay’ın şirin Erzin ilçesi misali.

Henüz 44 yaşında, genç, dinamik ve idealist, inandığı bilim gerçekliği ile insan odaklı belediyecilik yapan Erzin Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu.

Erzin doğumlu, Marmara Üniversitesinde hukuk eğitiminin ardından 2005’te memleketine koşmuş hukukla taçlandırdığı hizmet yarışı için.

Ökkeş Elmasoğlu, akabinde yerele aday olmuş ve seçilmiş.

İmar rantlarına savaş açmış Ökkeş Başkan, “Tek bir kaçak yapıya izin vermedim. Neredeyse herkes bana kızdı. ‘Memlekette tek doğru adam sen misin’ dediler. Ama şu an vicdanım çok rahat” dedi.

Cidden alkış, dost ve oy kaybetme uğruna doğrudan taviz vermeyen Ökkeş Elmasoğlu’na.

Erzinlilerin tamamı da şu an aynı görüşte, “İyi ki...” diyorlar depremin ardından.

İlk seçildiğinde imar rantlarına, kaçak yapılaşmaya fanatik derecede karşı olduğu için yakın akrabaları dâhil seçmenleriyle arası bozulmuş Ökkeş Başkan’ın.

Ya şimdi? Bir gecede kahraman ilan edilmiş bilime, hukuka inanan, insanı önceleyen seçmenlerince.

Ülkemizin ve özellikle bölgesinin yıkıcı, öldürücü deprem gerçeği bir yana, yerel siyasetçi olmasına rağmen oy hesabı asla yapmayan bir hukukçu Erzin Belediye Başkanı.

Partisini ben yazmayacağım özellikle. Siyaset, şucu, bucu, parti davası, hamaset vs. değil zira derdimiz.

Siz araştırır bulursunuz rahatlıkla partisini.

Ama öncelikli mevzumuz bu değil şu an bana göre.

Çünkü belediye yönetimlerinin hangi siyasi görüşe mensup olduğu benim için asla fark etmez. Fark etmemeli de bana göre.

Hele yerel yönetimler yani belediyecilikte, kamusal alanda kesinlikle partizanlığa hep karşı durmuşumdur. Komşuyu, akrabayı, aileleri vs. kutuplaştırıp ayrıştırır zira siyaset.

Çünkü aynı mahallede, sokakta ya da apartmanda bile çok farklı görüşler elbette mevcut ve doğalken, siyaset odaklı belediyecilik, soldan en sağa kusura bakmasınlar saçmalıktır bana göre.

Ama siyasetin doğası gereği yıllardır ahval bu yazık ki. Değişmeli.

Yerelde siyasi hesapları uğruna onurlu duruşunu asla bozmadan, sadece bilime, insanlığa hizmet eden idealist siyasetçiler hâlen var şükür ki.

Daim olsunlar inşallah.

Tıpkı geçmişte, 1999 Marmara Depremi’nde aynı Erzin Belediye Başkanı misali depreme bilimle direnen, bugünlerde Kocaeli Dilovası’na bağlanan mahalle statüsündeki Tavşancıl’ın o dönemki Belediye Başkanı, sonrasında vekil olarak TBMM’de CHP adına görev alan merhum Salih Gün gibi.

Merhum Başkan Salih Gün de tıpkı Erzinli Başkan Elmasoğlu gibi kaçak yapılaşma ve sorunlu imar uzantıları konusunda 1. derecen akrabalarına bile geçit vermedi şükür o dönem.

Gün, 2 kata müsaade verdiği Tavşancıl’da, 3. katı kaçak çıkmaya hazırlanan babasına bile “Baba, kusura bakma ama burası deprem bölgesi” tepkisiyle kamu menfaatini, insan odaklı onurlu duruşu sergileyecek kadar şahsiyetli bir belediye başkanıydı.

Böyle yerel yöneticilerin sayıları binlerle, milyonlarla çoğalsın umarım canım ülkemde.

Felaketler başımıza çökene kadar fark etmemişiz.

Ne kadar ihtiyacımız varmış meğer bilime, dürüstlüğe.

Cidden depremleri, yapı denetimini, mühendisliği, bilimi, eğitimi, kalifikasyonları, uzmanlığı, hukuku, yönetmelikleri vs. yeterince sallamadığımızın da acı tablosudur son felaket...

“Merd-i Kıpti, şecaat arz ederken sirkatini söyler” misali...

Beton yığını, adeta kibritten inşa ettikleri mezar evlerini pazarlamış pişkinler...

Hatta Hatay’da pişkin bir müteahhit ilginçtir ilkokul mezunu olduğunu övünerek anlatırken “En az bin 500 daire yaptım” demekten çekinmemiş.

Bölgede binlerce daire, yüzlerce site inşa eden cahil müteahhitler, şimdi birer ikişer tutuklanıyor.

Hesaplarını boşaltıp yurt dışına sıvışırken havalimanında yakalanan ve İskenderun’da sırt üstü yatarak yüzlerce kişiye mezar olan ultra lüks rezidansın müteahhidi ilk ifadesinde “Binam sağlam, sadece sırt üstü yatmış” diyor iyi mi pişkin? Pes!

KKTC’ye balya balya dövizle tüyen ama adli makamlarca yakalanarak iade edilen Adana’da kendi adını taşıyan 16 katlı sitede 70 kişinin ölümünden sorumlu müteahhit ise ilk ifadesinde “mukadderat” ile savundu kendini.

Çoğu firarda. Er ya da geç hesap verecekler adalete. Ama Marmara depremindeki Veli Göçer misali yegâne müteahhitleri günah keçisi ilan ederek cezalandırmak yeterli ve adaletli olur mu?

Her türlü afet kapımızı çalmadan, ülkece ivedi bilim, ahlâk ve akıl temelli dersler çıkartabilir miyiz?

Ya da yaşamsal derslerimizi hayata geçirebilir miyiz?

Zaman gösterecek.