Mert Can Duman'ın 15 Şubat 2023 tarihli yazısı: Bu Enkazı Nasıl Kaldıracağız?
Geçtiğimiz hafta başı, birçoğumuz uykusundayken meydana gelen ilk felaket ve hemen dokuz saat sonrasında, yüzyılda bir yaşanabilecek kadar büyüklükteki ikinci felaket ile birlikte hayatımızın seyri değişti. Hepimizin. Geçtiğimiz haftaki buluşmamızı “O acı soruyu tekrar duyduğumuz, çok ama çok zor bir dönemin tam ortasındayız” diye sonlandırmıştık. Saatler saatleri, günler günleri kovaladı, acımız azalmak bir yana dursun, katlanarak arttı. Felaket yerinden birçok üzücü haber aldık. Birine üzülürken diğerini eksik bırakacağımızdan utandık. Yemek yerken utandık, uyumaya kalkışınca utandık, hayatımıza devam etmeye utandık. Cahit Zarifoğlu “Yıkılmanın sadece binalara özgü olmadığını öğrendim” der ya hani, sadece binalar değil her birimiz teker teker yıkıldık.
Geride kalan günlere baktığımızda normal zamanda birbirini yiyen bir milletin zor zamanlarında nasıl da kenetlendiğini de gururla seyrettik. Hepimiz elimizden geldiğince bir şeyler yapmak istedik. Ancak bir kez daha gördük ki birlik ve beraberliğimizin en önemli sorunlarından birisi, koordinasyonsuzluk ve organizasyonsuzluk. Öyle ki, “Haydi toplanıp gidiyoruz” diye afet yerine koşanlar destek yerine köstek hâline gelmesin diye defalarca debelendik. Gördüğümüz manzara ise programsızca toplanan yardımların birer israfa dönüşmesiydi. En azından ilk günlerde…
Afet kurtarma operasyonlarında kendini geliştirmeyi hayli başaran Meksika, en ünlü arama-kurtarma köpekleriyle ülkemizdeki çalışmalara destek vermeye geldi. Bu köpeklerden birisi olan kahraman Proteo, doğduğu topraklardan binlerce kilometre ötedeki arama kurtarma çalışmaları sırasında hayatını kaybetti. Eminim hayatı boyunca birçok canın sağ salim kurtulmasına yardımcı olduğu için cennet bahçelerinde koşup oynuyordur şimdi. Ancak bütün bunların yanında, insanlar hâlen enkaz altındaki sevdiklerine ulaşmanın, ulaşabilenler kayıplarının acısını yaşamanın derdine düşerken; insanların dişinden, tırnağından artırarak göndermeye çalıştıkları yardımlara göz diken, felakette hayatını kaybeden insanların, hayatlarında çalışarak didinerek kazandıklarını yağmalamaya çalışanları da gördük. İnsan diyemiyoruz onlara, herhangi bir varlığın ismiyle hitap etsek o varlığa hakaret olacak çünkü.
Hani koordinasyonsuzluktan dem vurduk ya… Bir kötü huyumuz da aramızda gerçekten kötü niyetlilerin olması. Öyle ki, sosyal medyanın gücünün bir kez daha anlaşıldığı böyle zorlu bir dönemde, herkes elinden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışırken, canını dişine takan insanları yanlış bilgilerle yanlış yönlendirenleri de tecrübe ettik bu zorlu dönemde. Onları da yukarıdakiler gibi herhangi bir şekilde tanımlayamıyorum maalesef.
İnsanlar hayatları boyunca bir dolu sınavdan geçer hani. Geçerken zorlanır ancak geçtikten sonra ne kadar güçlendiğini fark ettiğinde o insan artık eskisi gibi değildir. Milletler için de bu durum böyle. Topluca bir enkazın altında kaldık. Taş yığınlarının arasında canını yitiren canlarımıza üzülürken bir de toplumun bazı kesimlerinin yıkılmasına şahitlik ettik. Hepimizin yüreğinin tam ortasında geçmesine geçecek ancak geçerken bir hayli zorlanacağımız kocaman bir boşluk var. Her birimiz önce kendimize sonra birbirimize soruyoruz, biz bu enkazı nasıl kaldıracağız?