Betül DEMİR'in 12 Eylül 2024 tarihli yazısı: Hayatımızın İpleri Gerçekten Bizim Elimizde mi?
Hayatımızın ipleri bizim elimizde mi? Aslında bu sorunun cevabı, içinde bulunduğumuz duruma, aldığımız kararlara, hatta çevremizdeki insanlara kadar pek çok değişkene bağlı. Yani, bir yandan hayatın kontrolü bizde derken, diğer yandan dış etkenlerin ve belki de şansın oyunu devreye giriyor.
Bir sabah uyanıyorsun, işler yolunda gitmiş gibi hissediyorsun. Hatta belki günün nasıl geçeceğine dair bir plan yapmışsın. Ama bir telefon çalıyor, gelen bir haber tüm planları bozuyor.
İşte o an, kendi hayatının iplerini tuttuğunu düşünürken, bir bakıyorsun ipin diğer ucunda başka birileri var. Bu başkası, bir insan olabilir, hayatın kendisi olabilir ya da beklenmedik bir olay. Tam da burada işte, “Hayatımın ipleri gerçekten benim elimde mi?” diye bir sorgulamaya başlıyor insan.
Birçok insan, hayatının dizginlerini elinde tutmak için elinden geleni yapıyor. Kimileri sıkı planlar yapar, hedefler belirler ve adım adım o hedeflere yürümeye çalışır.
Örneğin, bir iş kurmayı hayal eden birini düşün. Eğitimini tamamlar, iş planını yapar, yatırımını alır, her şey planladığı gibi giderken bir anda ekonomide yaşanan dalgalanmalar ya da hiç hesaba katmadığı bir ortaklık sorunu, iplerin elinden kaymasına neden olabilir. O noktada ise, işin içine dış faktörler girer ve tüm o planlar, çabalar bir süreliğine askıya alınabilir. İşte burada, ne kadar kontrol sahibi olduğumuzu yeniden düşünmemiz gerekir.
Bir de tamamen farklı bir bakış açısı var: Akışa bırakmak. Bazı insanlar hayata karşı daha rahat bir tavır sergiler. "Ne olursa olsun, ben kendi yolumda ilerlerim" derler. Bu bakış açısı, bazen daha az stresli ve özgür hissettirebilir. Hayatın her anını kontrol etmeye çalışmak yerine, bazen olayların doğal akışına güvenmek de bir çözüm olabilir.
Ancak, bu da tamamen bir kontrolsüzlük anlamına gelmez. Çünkü akışta bile, biz bilinçli ya da bilinçsiz şekilde tercihler yapıyoruz. Mesela sabah kahveni hangi bardakta içeceğinden tut da, o gün hangi rotadan işe gideceğine kadar her şeyin bir seçimi var. Kısacası, her akışta bile küçük kararlar var.
Şunu da unutmamak gerek: Hayat, sadece bireysel seçimlerden ibaret değil. Çevremiz, ailemiz, işimiz, dostlarımız... Tüm bunlar, hayatımızın iplerinde etkili olan unsurlar. Diyelim ki önemli bir karar aldın, taşınmak istiyorsun. Ama ailen buna karşı çıkıyor, dostların seni burada tutmak istiyor. Bu durumda, gerçekten özgürce bir karar alabiliyor musun? Yoksa diğer insanların da bu ipi çekiştirdiği bir denklemin içinde mi buluyorsun kendini? Belki de hem özgürüz, hem de değiliz. Bu bir denge meselesi gibi.
Özetle, hayatımızın ipleri tamamen bizim elimizde mi sorusunun kesin bir cevabı yok. Bazı zamanlar evet, her şey bizim kontrolümüzde gibi hissederiz. Ancak başka zamanlar, dış etkenler ya da beklenmedik olaylar kontrolü elimizden alabilir.
Önemli olan, iplerin bir kısmının bizde olduğunu bilmek ve o kısmı en iyi şekilde yönlendirmek. Her zaman tam kontrol sahibi olamayabiliriz, ama iplerin bir ucunu ne kadar sıkı tutarsak, hayatın bizi nereye savuracağını biraz daha belirleyebiliriz.
Yine de, ipin bir ucunu bazen bırakıp, olayların bizi sürüklemesine izin vermek de bazen en doğru karar olabilir.