Rüveyda ÖZKUL'un 13 Ocak 2024 tarihli yazısı: Her Şeyden Haberim Olsun

En çok da yaşadığımız coğrafyanın bize izin vermediği şeyler var. Sosyolojik açıdan elbette konuşabiliriz ama biraz daha bireysel bir pencereden bu işin psikolojisine bakalım.

Bulunduğumuz coğrafya yer aldığı konum itibarıyla da çok hareketli. Siyasal anlamdaki değişiklikler, gelişmeler çok hızlı yaşanıyor. Eğer biraz gündemi takip etmek istiyor ve bu alana ilgi duyuyorsak işimiz zorlaşıyor. Her an haberdar olmak, güncel kalmak için işe, okula arabayla, dolmuşla gidiyorsak radyoda bir haber kanalına, televizyonda sabah haberlerine, telefonda ise bildirimlere her an bakarak güncel kalmaya çalışıyoruz.

Bu yaşanılan durum sadece haber alma ile alakalı olmayıp aslında hayatın birçok noktasında bizimle yaşayan, kaygı bozukluğu ve belki biraz daha abartıldığında da depresyona neden olan “fomo”dur.

Fomo, “fear of missing out” kelimlerinin kısaltımı ile hayatımıza girmiş dijital çağın hastalıklarından sadece bir tanesi. Anlam olarak ise gelişmeleri takip edememe, günceli kaçırma durumunu anlatıyor.

Sadece haber alma ihtiyacından ibaret olmayıp sosyal medyada takip ettiğimiz kişilerin ne paylaştığı, kimin nerede nasıl eğlendiği, ne yediği, ne içtiği gibi şeylerden her an haberdar olma isteği ile de yolda yürürken otobüste, dışarıda sürekli telefonu kontrol etme ihtiyacına neden oluyor. Tabii bu durum beraberinde nomofobiyi de (akıllı cihaz bağımlılığı) getiriyor.

Son zamanların en popüler konu ve gündemlerinden biri olan borsada da yatırımcı davranışlarını fomo üzerinden değerlendirmek çok doğru olacaktır. Finans dünyasında günceli kaçırmamak ve fırsatlardan yararlanmak için yatırım araçlarının ani çıkış ve düşüşlerinden yararlanmak ya da kaçınmak için yatırımcıların yanlış karar vermesine de neden olmaktadır.

Fomonun borsadaki yatırımcılar üzerindeki etkisi; yanlış karar verme, belirlediği stratejinin dışında işlem yapma ya da yüksek fiyattan aldığı hissenin düşüş yaptığı anda satarak zarar etmesi gibi sonuçlara sebebiyet vermesidir.

Her şeyin dijitalleştiği bu dünyada telefonlardan uzak kalmak elbette mümkün değil. “Fomo ya da nomofobiden kaçınacağım” deyip telefonu fırlatıp atmak bunun çözümü olarak değerlendirilemez.

Herkesin bir şeylere bağımlı olduğu bu çağda, yeme bağımlılığı olan bir kişi nasıl tamamen yemek yemeyi bırakamıyorsa akıllı cihazları bırakmak da bu anlamda aynı kapıya çıkmaktadır.

Eğer bir dağ köyünde yaşamıyorsanız hayatınızı kazandığınız iş için mailleri kontrol etme zorunluluğunuz var demektir. Bu durum da telefonu fırlatıp atamayacağınız anlamına geliyor.

Peki ne yapılmalı? E-hastalıkların varlığına alışıp daha bilinçli kullanıcılar olamaz mıyız?