Rüveyda ÖZKUL'un 20 Ocak 2024 tarihli yazısı: 2 Bin Yıldır Mutsuzum
Mutlu olmak için çok çaba sarf etmek gerekiyorken mutsuz olmak neden bu kadar kolay?
Şöyle bir düşününce hayatında çok güzel bir gelişme yaşayan biriyle sohbet ettiğiniz zaman size bu müthiş gelişmenin ya da olayın mutlaka ama mutlaka olumsuz gördüğü bir yanını anlatarak bu olgu üzerine düşündüğünü ve konuştuğunu göreceksiniz. Mesela çok iyi bir yerde işe başlayan kişiye “Hayırlı olsun” demek üzere bir sohbet başlattığınızda “Çok güzel bir yer ama...” diye başlayan ve olumsuz devam eden cümleleri duymanız çok olası bir durumdur.
İşte evrimsel psikoloji, bu durumu açıklıyor; insan varlığının ilk ortaya çıktığı zamanlarda, büyük büyük atalarımızın hâlâ duygu durumlarını taşıyoruz, sadece biraz evrimleşmiş hâlini.
Evrimsel süreçte güçlü olanın hayatta kaldığını biliyoruz ya da paranoyak olanın da denilebilir. Ormanda dolaşan atalarımız, çalıların arasından bir ses duyduğunda bir tanesi “Tavşandır ya, bir şey olmaz” derken bir diğeri de “Ya aslansa, ya yırtıcı bir hayvansa” diyerek muhtemelen oradan uzaklaşmıştır. Yani hiçbir şeyi tehlikeye atmadan biraz gerçekçi biraz da korkarak orayı terk etmiştir. İşte biz de tam olarak pimpirikli olan ataların genlerini taşıyoruz.
2 bin yıl öncesinde hissedilen duyguların sadece biraz farklısını zaman ve mekâna bağlı olarak değişik hâllerini yaşıyoruz. Aslında olması gerekenin de bu olduğu söylenebilir. Şöyle ki… “Tavşandır ya” diyen özgüvenli atalarımız, muhtemelen günün birinde bir hayvan saldırısına uğrayarak öldü. Dolayısıyla paranoyak ve korkak olan atalarımız üreyebildi. Bizler de onların torunları olduğumuz için yüzyıllardır genlerimizde kalan o olumsuza odaklanmaya, paranoyak ve korkak düşüncelere sahibiz.
Yani hayatımızın belirli dönemlerinde zaman zaman hissettiğimiz olumsuza odaklanan, kaygılı ve endişeli ruh hâllerimizin sebebi yüzyıllar öncesinden genlerimize kazınmış. Bu hissedilen duygular, bizim hayatta kalmamızı sağlayan ve emin adımlar atmamıza olanak tanıyan durumlar olabilir mi? Yani her paranoyak ve korkak düşünce, duygu durumu bozukluğu olarak değerlendirilmeyip belki de sadece hayatta kalma içgüdüsü ile yapılmış şeyler olarak ele alınamaz mı?