Rüveyda ÖZKUL'un 6 Ocak 2024 tarihli yazısı: El Alem Ne Der?

İnsan sosyal bir varlıktır evet ama ne kadar sosyal?

Bilinçli ya da bilinçsiz olarak sürekli bulunduğumuz topluma uyum sağlama çabası içerisindeyiz. Gittiğiniz restoranda nasıl sipariş vermeniz gerektiğinden gidilen yerde ne giymeniz gerektiğine kadar hepsi yıllar içerisinde toplum tarafından oluşturulmuş ve bizler de yaşam içerisinde oluşturulan kodlara uyum sağlamaya çalışmışızdır.

Türk toplumu, diğer toplumlara nazaran biraz daha sosyal, biraz daha toplulukçudur. Bu da atasözlerimizde bile yer edinmiş olan, hayatımızda mutlaka duyduğumuz o sözle bütünleşiyor: “El alem ne der?”

Bizler Batı toplumlarına göre biraz daha bireysellikten uzak, toplumla iç içe yaşamaya kodlanmış bir milletiz. Dolayısıyla inkâr etmeye çalışsak da sınırlarımız (her anlamda) toplum tarafından çizilmiştir. Saç rengimizden konuşma biçimimize kadar her şey toplumun onayına sunulup teyit edilmiş unsurlardır.

“El alem ne der” sözü aslında bilimsel bir tabanda açıklanabiliyor: “sosyal onay ihtiyacı”.

Psikoloji bilimi ile ilgilenen bilim insanları sosyal onay ihtiyacına dair birçok tanım ve görüş bildirmiştir. Kabaca, bireyin toplum tarafından onaylanarak topluma uyum sağlamasıdır. Ancak başkalarının beğenisini, hayranlığını kazanma, övgü arama gibi tanımlamalar da vardır.

Sosyal onay ihtiyacı; bireyin, toplumun parçası olabilmesi için mecburi bir durumdur aslında. Evet el alemin ne diyeceği gerçekten önemli olabilir. Sosyal onayları karşılayamayan birey, toplum tarafından dışlanarak cezalandırılır. İnsan, var oluşu sebebiyle sosyal bir yaşama aittir. Dolayısıyla diğerlerinin varlığına da muhtaçtır. Bu sebeple aslında sosyal onay ihtiyacı, mutluluk ile de bağlantılıdır.

Bu konu üzerine araştırma yapan psikologlar, Y Kuşağı’nda sosyal onay ihtiyacının daha az seviyede olduğunu fakat depresyon, ruhsal bozukluk, kaygı gibi unsurların da yüksek seviyelerde olduğunu saptamıştır. Z Kuşağı’na dair bir araştırmada da sonuçlar aşağı-yukarı aynı seviyelerde seyredecektir.

Herkesin daha bireysel bir yaşam sürdüğü bu çağda aslında küçük ölçülerde de olsa toplumun onayına/beğenisine kendimizi sunduğumuz da bir gerçektir. Kahve içtiğimiz yer, saç şeklimiz, konuşma biçimimiz... Hepsinde toplumun onaylarından birer parça mevcut.

Yani her ne kadar toplumun onayını reddetsek de yaşamımızda toplumun izleri var. En başta bireysel sonra da toplumsal mutluluğumuz için “El alem ne der?”