Rüveyda ÖZKUL'un 3 Şubat 2024 tarihli yazısı: Bağlanmayı Reddedenler

Hayatımı sürdürdüğüm coğrafyanın dengeleri bile bu kadar hızlı değişebiliyorken her güne bambaşka bir gündemle başlıyorken benden çelik gibi güçlü ve stabil duygulara sahip olmam bekleniyor.

Bu coğrafyada ağlamak, güçssüzlük; derdini ifade etmek ise insanlara açık kapı bırakmak demek.

Birine bir derdini anlattığın zaman “Buna mı üzülüyorsun” ya da “Buna mı ağlıyorsun” tepkileriyle karşılaştıkça derdini anlatamayan, psikologlarda sıra bekleyen, ecza dolabı antidepresanlardan oluşan insanlar türüyor. Bu dünya ve Türkiye, içine kapanık insanlar doğuruyor.

Hepimiz hayatlarımızın bir noktasında “Güçlü olmalısın, halledersin sen” cümlesi ile bize destek olduğunu sanan insanlarla karşılaştık ya da bizi doğuran kadının “O çok akıllı bir çocuktu, hasta olduğunda bile kendi kendine bakardı” cümlesi, ergenliğimize kadar bize gurur yaşatıp ardından genç yetişkinler olduğumuzda ise tramvalarımızı gün yüzüne çıkarttı.

Rahme düştüğümüz andan itibaren duygularımız, travmalarımız ve kişiliğimiz de oluşmaya başlıyor. Her genç kızın çeyizi annesinin kaderi midir bilemem ama o çeyizin, annesinin psikolojisi olduğu kesin.

Daha fasulye tanesi kadarken dünyada kapladığımız tek yer annemizin karnı olmasına rağmen içinde nefes aldığımız kadının hislerini yaşıyoruz. Bazıları da daha dünyada bile yokken çeyizi boyunu aşıyor.

Çocukluğumuzda ve ergenliğimizde ailemizden ve arkadaşlarımızdan duyduğumuz tüm bu “Sen güçlüsün, halledersin” cümleleri, 20’li yaşlarda hayatlarımızın ortasında koskocaman belirerek psikologdan randevu aldırıyor.

Çocukken hastalandığım zaman ateşim çıktığında gecenin bir vakti soğuk suyla elimi yüzümü yıkardım. Kimseleri uyandırmadan ve belki de kimseleri rahatsız etmemeye çalışarak kendime iyi gelmeye çalışırdım. Bu, annem için büyük bir nimet. Zahmetsiz bir çocuk çünkü. Çevresine de konusu geçtikçe anlatır ve içten içe 7-8 yaşındaki küçük bir kız çocuğunun hayat öğretileriyle gurur duyardı.

Yaşadığımız devirde her hissedilenin, her durumun ve insan hayatında mevcut olan diğer her şeyin bir ifadesi, sesi olduğu gibi bu durumun da var: Hiper bağımsızlık.

Psikoloji, hiper bağımsızlığı şu şekilde ifade ediyor: Aşırı bağımsız birey.

Kişinin geçmiş tramvaları ya da öğretilerinden kaynaklı olarak ortaya çıkan bu durum, bireyin çok ihtiyacı olsa bile yardım istemeyi ya da desteğe ihtiyacı olsa dahi bunu reddetmesidir.