Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 9 Haziran 2024 tarihli yazısı: Hususi Ayar

Kimi yara sarar,

Kimi yardım yapar,

Kimi sarpa sarar,

Kimi paraya tapar,

Kimi, kimine verir ayar,

Kimi caka satar,

Kimi hava atar,

Kimi yan bakar,

Kimi sadece bakar,

Kimi aval aval bakar,

Kimi adam satar,

Kimi adam gibi yaşar,

Kimi yalakalık yapar,

Kimi soygunculuk yapar,

Kimi bozgunculuk yapar,

Kimi gönül yıkar,

Kimi gönül yapar,

Kimi, haline ağlar,

Kimi kucaklar,

Kimi halden anlar,

Kimi, sırtına bıçak saplar,

Kimi mal peşinde koşar,

Kimi kul peşinde koşar,

Kimi, perde gerisinden gazel atar,

Kimi gölgesinden korkar,

Kimi oyun kurar,

Kimi oyun bozar,

Kimi canlar yakar,

Kimi cana can katar,

Kimi yol açar,

Kimi çağ açar,

Kimi tarih yazar,

Kimi toprağı vatan yapar,

Kimi işini iyi yapar,

Kimi ışık saçar

Diye uzayıp giden listede insan olmanın fıtratından kaynaklı, bireyin deneyimleyerek kazanıp hak ettiği veyahut muhataplarımızca bize yakıştırılan farklı konseptlerde bir veya birçok olumlu ya da olumsuz özelliklerin ismimizin önünde sıfatlaştırılmasa bile düşüncelerde canlı olarak tutulduğu herkesçe kabul edilen bir gerçektir.

Hayvanlar, kendilerine kodlanmış içgüdüleri ile doğal yaşam sistemi içinde birbirleriyle ve diğer canlılar ile uyum içinde hareket ederken, insan; kendi hizmetine verilen bu alemde cüz-i aklı ile üzerinde taşıdığı yaradılış kodlarını kapatarak sadece kendi haddini değil ailesine, arkadaşlarına, meslektaşlarına, içinde bulunduğu topluma, insanlığa ve diğer canlıları da olumsuz etkileyecek derecede kasti şekilde Hak düzenin sınırlarını aşmayı nasıl başarabiliyor diye merak etmiyor değilim?

Başta Hakikat Kaynağı Kuran-ı Kerim’in ayetleri ve Hz. Muhammed (SAV)’in sünnetleri olmak üzere;  kutsal kitaplar, peygamberler, toplumsal yaşam içinde gelişerek günümüzdeki şeklini alan kanunlar, adalet, hukuk, eşitlik gibi soyut ama içi dolu kavramlar, iman, inanç, aşk gibi manevi değerler, vicdan, empati, sempati gibi tanımlar ile vatan, toprak, bayrak gibi milli değerler kapsamında bakıldığında ve sürece ilim ile bilim dahil edildiğinde ortaya çıkan pozitif büyüklüğün matriksine negatif kodlar ile dokunuşları ne amaç için yapabiliyor?

Bu durumu sadece şeytanın vesvesesine bağlayıp, nefs ile sınırlamak sizce de basit bir yaklaşım olmaz mı?

Bireye, aileye, arkadaş grubuna, akrabalara karşı yapılanları bir tarafa bırakırsak dahi, inancı ve etnik kökeni nedeniyle ve dahi meslek gruplarına, topluma, insanlığa ve canlı hayatının tümüne karşı yapılan bu negatif  bakışın ve saldırıların hiç mi vebali olmayacak ya da öylece cezasız mı kalacak?

Sonunda ‘’Tövbe ettim!’’, ‘’Özür dilerim.’’, ‘’Hataydı!’’, ‘’Yanılmışım.’’, ‘’Bilmiyordum.’’ demek geri getirebilir mi yaşanmış languishing geçmişi film gibi geriye sarıp, dindirebilir mi acıları morfin etkisi yaparak, bir bebeğin uykuya daldığı anda aklında kalan annesinin söylediği ninninin unutturduğu ağlama sesleri gibi unutturabilir mi ve de haksız yere zindana atılıp, sonunda Mısır’a sultan olmuş Hz.Yusuf’un durumu gibi geri verebilir mi maddi ve manevi yitirilenleri?

Yakın tarihte Bosna’da, Karabağ’da, Arakan’da, Ruanda’da, halen Suriye’de, Yemen’de, Gazze’de masum insanların yaşadıklarını bu işin başındaki insan dediğimiz aktörler nasıl masumlaştırabilecek?

Chemtrails faaliyetleri, Covid-19 tiyatrosundaki aşı sahnesi, küresel ısınma senaryosu, lokal savaş oyunları, dijital para, biochip uygulaması, cinsiyetsizleştirme, mülksüzleştirme, nüfus azaltma projeleri sizce de pozitif büyüklüğün matriksine karşı yapılan negatif kodlar ile dokunuşlar değil mi?

Bu örgütlü faaliyetleri çeşitli algı yöntemleri kullanarak izole eden anti matriks sistemin asıl hedefi insanın yaradılış kodlarını bloke etmek değil mi sizce de? Hissiz, düşüncesiz, inançsız, itaat eden bir canlı türü.

Depresif bir zeminde inkişaf eden insanlık, bugün oksimoron bir yaşam biçimini benimsemiş palyatif tedbir ve düşüncelerden medet ummaktadır. Yapılması gereken ise; devletlerin ve yöneticilerinin pozitif büyüklüğün matriksine katkı sağlayacak genel tedbirleri ivedilikle almalarıdır.

Daha güçlü bir Türkiye için ise başta ekonomi, eğitim ve hukuk alanları olmak üzere pozitif büyüklük matriksi öğeleri temelinde ‘’Devlet ve Millet el ele’’ fikri muhteviyatında tüm vatandaşların katılımı ile genel bir çalışma yapılmalıdır.

Ülkemiz de birkaç alanda yapılacak hususi ayar ile de pozitif büyüklüğe en büyük katkı sağlanabilir;

* Emekli maaşlarında yapılacak adil bir düzenleme,

* Gazi sayılmayan kahraman askerlerimize gazilik verilmesi,

* Astsubaylara hak ettikleri tazminatların verilmesi ve özlük haklarında iyileştirmeler yapılması,

* Uzman Çavuşlara hak ettikleri kadronun verilmesi ve özlük haklarında iyileştirmeler yapılması,

* Sivil memurlarda Yardımcı Hizmetler Sınıfının kaldırılması ve özlük haklarında düzenlemeler yapılması,

* Mehmet KÜÇÜKEKEN’in ''ÜRETİM MODELİ İÇ DİNAMİKLERİNDE ÇARPAN ETKİSİ OLUŞTURMA İLKELERİ İLE ARTAN İÇ TALEBİN GETİRDİĞİ REFAHIN MAKRO EKONOMİ ÜZERİNDEKİ POZİTİF YÖNLÜ SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME ETKİSİ.''  adlı ekonomiyi faiz-enflasyon-kur sarmalından maliyetsiz şekilde çıkararak kalıcı istikrara kavuşturacak olan ve kendi kendini finanse eden makro iktisat modelinin uygulamaya alınması.

Genel ve hususi ayar nereden başlamalı?

Ortak cevabın ‘’Kendimizden!’’ olduğunu tahmin etmeyenimiz yoktur aramızda.

Herkes, önce kendine ayar vermeli!

İnsan olmanın kodlarını, insanca bir arada yaşamanın kodlarını, insan ile canlılara faydalı olmanın kodlarını güncelleyip ayarlamalı ve iyi olarak, iyi kalarak ve de iyilik yaparak ayarlarını yükseltmelidir. Siz iyilik yaptıkça da ışığınız daha parlak olacaktır.

Etrafınıza ışık saçın…

İnsanlığın kaderini, iyilerin çabası belirleyecektir.