Mert Can DUMAN'ın 10 Mayıs 2023 tarihli yazısı: İkiz Dönüşüm, İkiz Sınama
Geçtiğimiz hafta Ankara’da düzenlenen ve benim de panelist olarak yer aldığım 5G Zirvesi’ndeki konuşmama şu hikâyemi anlatarak başladım: Bundan çok uzun yıllar olmayan bir süre önce babam kucağında kocaman bir beyaz kutuyla evimizin kapısında belirdiğinde, bilgisayarla beraber kocaman dünyaya da evimizin kapılarını açtığımızı henüz bilmiyordum. Üstüne bir de bağlanması dakikalar süren, bağlantı sırasında telefonu meşgul ettiğim için annemden fırça yediğim, şu an gerçekten de 1-1,5 saniyeyi alacak bir indirmenin saatleri bulabildiği bir hızdaki internet eklenince, dünyayı fethediyor olduğumu düşünürdüm. O günlerden bugünlere çok geçmedi ancak o günlerden bugünlere geldiğimizde dünya çok değişti. Artık bir insanın dikkatini bir parmak kaydırma süresi içerisinde çektiniz çektiniz… Çekemediyseniz geçmiş olsun. Sizi çoktan ekrandan kaydırdılar bile.
Dünya, baş döndürücü bir hızda dönüşüyor. Dönüşürken gelişiyor demeyi de gönül rahatlığıyla söylemeyi dilerdim ancak gelişimin gereği olan iyiye gidiş konusunda insanlığın üzerine düşeni yaptığından hiç emin değilim. 21. yüzyılın dönüşüm ivmesini hiç şüphesiz bu satırlardan da defalarca değerlendirme imkânı bulduğumuz yeşil ve dijital dönüşüm süreçleri veriyor. TÜSİAD’ın ‘İkiz Dönüşüm’ olarak çok da yerinde bir isimlendirmede bulunduğu bu süreç bir yandan çevreyi gelecek nesillere en azından bugünkü kadar miras bırakabilmeyi diğer yandan ise teknolojinin baş döndürücü hızına uyum sağlayarak hayatı çok daha hızlandırmayı amaç ediniyor. Ama tıpkı bireysel hayatlarımızda olduğu gibi her istediğimiz her zaman aynı anda olmuyor. Dünya da tam bu süreçte keskin yol ayrımlarının ortasında, kafası çok karışmış bir şekilde öylece duruyor. Dünyayı yeşil bir hâle getirmeye çalışırken mevcut rahatından feragat mı edecek yoksa gelecek nesilleri önemsemeyip de ‘Carpe Diem’ nidaları mı atacak? Atmosfere alınan her 100 tonluk sera gazının 72’sinden sorumlu enerji sektörünü yenilenebilir dönüşüm ile mi bezeyecek yoksa dijitalleşmenin hızlanmasıyla beraber katlanacak olan enerji talebini karşılamak için çevreyi önemsemeyi bir kenara mı bırakacak? Kafamızda deli sorular…
Bütün bunların yanında ikiz dönüşümün (ya da dönüşememenin) getirdiği bir dizi sorun da hayatımızı ve geleceğimizi etkilemeye başlıyor. İklim tarafıyla başlayalım. Ülkeler, sayfalar dolusu politika metinleri hazırlaya, şunun şurasında 25 yıl sonrası için çok radikal taahhütler veredursun, artık kamuoyundaki genel kanı Sanayi Devrimi’nden bu yana yeryüzünün ısınmasının artık 1,5 derecenin çok üzerine çıkacağı yönünde. Baz senaryo olan 1,5 derece ısınma kendini 2-2,3 derecelere bırakıyor bile. Bunun etkilerini başka bir buluşmamızda ayrıntılı bir şekilde ele alalım.
Diğer yandan ise şimdiye kadar ‘hayatı kolaylaştıracağı’ için ‘altın çocuk’ ilan edilen yapay zekâya yönelik özellikle yasal altyapının, hayata geçen çalışmalardan çok geride gelmesi ‘Yapay zekâ, insanlığın sonunu getirir mi’ sorularının da artık daha gür sesle sorulmasına sebep oldu. Öyle ki takip eden okuyucularımız anımsayacaktır, önceki Ticari Hayat Gazetesi’nde çıkan bir haber, yapay zekânın insanlık için iklim değişikliğinden daha acil bir tehdit oluşturabileceğini söylüyordu.
İnsan, tutkulu bir varlık. Düşünün kendinizi, son model bir otomobilin sürücü koltuğuna bindiğinizde sağ ayağınızın altındaki gaz pedalına daha tutkulu bastığınızı ve aracınız hızlandıkça vücudunuzun keyif aldığını. Ancak babamın bir sözü vardır, “Gaza basarsan araba gider de arabayı nasıl durduracağını düşün.” İnsanlık, dönüşümde gaza çok hızlı bastı. Şüphesiz amacımız durdurmak olmamalı ancak aracı yola sokabilmek için acilen bir şeyler yapmalı.
Sağlıklı ve güzel bir hafta dileklerimle…