Sedat Sadioğlu'nun 2 Şubat 2023 tarihli yazısı: İnsan Odaklılık
Gören Göz – 2/1: İnsan
İslâm’da insan için “eşref-i mahlûk” denildiği bilinmektedir. Yani insan, Allah’ın (CC.) yarattıkları içinde en şerefli/en üstün olanıdır. İnsanın dışındaki her şey onun için, onun yararına olarak yaratılmıştır. Bunu bizzat Kur’an’ı Kerim söylemektedir. (2/29.Ayet) “Âdemoğlu çok mükerrem”, kabiliyet ve kerametlerle dopdolu olarak yaratılmıştır. (17/70.Ayet) Bu kerametler/kabiliyetler kendisine sadece insan olduğu için verilmiştir. Mümin olduktan sonra kazandığı değerler ise buna ilave değerledir.
İnsan yeryüzünde bir “halife” olarak yaratılmıştır. Ancak burada “Allah’ın halifesi” denmemiş olması önemlidir. Belki de insan, kendisinden önce evreni dolduran başka varlıkların (meleklerin, cinlerin, bizim bilemediğimiz ruhani varlıkların ve hatta hayvanların) yerine, onlara bir halef olarak geldiği için onların halifesidir. “Ona isimler (her şeyin anlamı) öğretilmiştir!” (2/31.Ayet) Bu, anlaşılması zor ama çok önemli değerler taşıdığı açık olan bir özelliktir. İnsanda ilahi bir “nefha” yani nefes/can/ruh/akıl/öz vardır. Allah (CC.), onun yaratılışını, ona kendi ruhundan üflemekle tamamlamıştır. Bu yüzden “Bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibi büyük bir günahtır. Bir insanı diriltmek/ölümünü engellemek de bütün insanları diriltmiş olmakla kadar büyük bir sevaptır!” (5/32.Ayet)
Sadece bu (son) anlamdaki ayet dahi, insana verilen değeri anlatmak açısından çok çarpıcıdır. Demek ki, onun diriltilmesini ve hayatını sürdürmesini sağlamak çok önemlidir. Bu konuda (sağlıklı olunması ve sağlıklı kalınması) üzerine bilgilenmeye, araştırmaya, yatırım yapmaya ve hatta büyük harcamalar yapmaya değmez mi?
Yüce Allah (CC), biz Müslümanları, insanın kıymetini ve kutsallığını iyi bilen ve insan ilişkilerinde çok hassas davranan kullarından eylesin… Âmin!
Gören Göz – 2/2: İnsan Kopyalama (!)
Kopyalama ya da klonlama, canlı bir hücrenin genetik şifresini kullanarak, o canlının birebir benzerini oluşturmaktır. Hücre ya da genetik kopyalama (klonlama) son yıllarda biyoteknolojinin ve genetik biliminin büyük bir başarısı olarak kabul edilmektedir. Konunun bilimi ilgilendiren yönlerinin yanında, ahlaki ve dini yönü de vardır ve bunlar tartışılmaya başlanmıştır.
Kopyalama, Allah’a (CC.) inanmayanlar için “inançsızlığın”, inananlar için ise “imanın” bir zaferi olarak görülmektedir. Ateistler bununla, yaratmanın bir tanrı işi değil, insan tarafından dahi yapılabilen sıradan bir iş olduğunu anlamak isterler. Oysa Allah (CC.) inancı taşıyanlar, bununla aslında olağanüstü bir şey yapılmadığını, bir hücreye can verilmediğini, sadece oluşumun yönünün değiştirildiğini, bunun yanında hücrenin, kromozomların ve DNA’nın keşfiyle muazzam ilahi gücün daha net ve yakından algılanmaya başlandığını söylerler. Çünkü mesele, bir yaratma meselesi değildir. Canlı bir hücreden yola çıkılarak, biyolojik bir süreç başlatılarak ve yapay yöntemlerle kendini “tekrarlama” söz konusudur. Ortada evrimin temel iddiası olan “tesadüfi bir süreç” ya da “cansız maddenin canlanması” gibi bir durum da yoktur!
Bu gelişmeler şunu da ortaya koymuştur ki, Allah’ın (CC.) Hz. Âdem’i (As.) anasız-babasız, Hz. Havva’yı (As.) bir bakıma sadece anasız, Hz. İsa’yı (As.) da babasız olarak dünyaya getirmesi de yadırganmamalıdır yani artık tartışılmamalıdır! Bunları insanın yapabileceğini kabul edip, Allah’ın (CC.) yapamayacağını söylemek elbette gülünçtür. Ama asıl gülünç olan şey, günümüzde yaşayan ve şu muazzam kâinatı ve düzeni gördükten sonra, halâ Allah’a (CC.) inanmayan insanların olmasıdır! Müminler ise Allah’a (CC.) salt bilimin verileriyle değil, “gıyaben” inanırlar ve Müminlerin böyle bir ispata da ihtiyaçları yoktur. Ama ne olursa olsun, bilimsel keşifler elbette büyük bir meseledir ve insanlık adına büyük bir gelişmedir. Bu gelişmeler, âlim olan Allah’ın (CC.) ilim sıfatının insanda, yani O’nun yeryüzü halifesinde bir yansımasıdır.
Ne yazık ki, insanoğlu her öğrendiği yeni şeyleri iyi yerlerde kullanmayı başaran bir varlık değildir. Çünkü onda, bilgi edinme yeteneğinin ötesinde daha pek çok güçler (merak, hayal gücü, üretkenlik, vb.) duygular (korkusuzluk, hırs, kazanma, vb.) ve dürtüler (yılmama, kaşiflik, vb.) bulunmaktadır. Dolayısı ile bir buluşun mutlaka iyi olduğunu, ya da iyilikler getireceğini (şimdiden) söylemek mümkün değildir! Aşağıda konuyu doğrudan ilgili ve destekleyici bir hadis ve bir kaç ayet verilmiştir;
“İşte o gün (kıyamet öncesindeki zaman) bir cemaat kadar insan bir nardan yiyecekler ve kabuğu altında gölgelenecekler. Süte bereket verilecek, yeni doğmuş bir deve, sürülerce insana, bir koyun bir oymağa yetecek kadar süt verecektir!” (Müslim, Selam, 29)
Yüce Allah (CC.) Nisâ suresinde (118. ve 119.Ayetler); “Allah (CC) onu (şeytanı) lanetledi, o da; ‘yemin ederim ki, senin kullarından bir pay edineceğim’ dedi. ‘Onları mutlaka saptıracağım, boş kuruntu ve ideallere boğacağım, onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar (kısırlaştıracaklar), onlara emredeceğim de Allah’ın (CC) yaratışını (genetik yapıları) bozacaklar’ dedi!”
Sonuç olarak; bu yapılanlar ile ulaşılması gerekenin, daha iyi nesiller oluşmasını sağlamak (amaç) olmalıdır. Hastalıksız, zeki ve çok daha uzun ömürlü olan bireylerin kopyalanması amaçlanmakta ise de, yasal (etik) ve dini (ahlaki) değerlerin hassasiyetinden dolayı, denemelerin sadece hayvanlar ve bitkiler üzerinde sürdürülmesine (sınırlı alanlarda) izin verilmektedir.
Yüce Allah (CC), biz Müslümanları bilimsel çalışmalara önem veren ve başarılı olan (ve aynı zamanda işlerini ahlaki kurallara uygun olarak yapan) kullarından eylesin….Amin !
Gören Göz – 2/3: Cihad
Cihad; Hakkın, güzelin ve doğrunun hâkim olabilmesi ya da, Allah’ın (CC.) dediğinin olması için bulunan zaman, zemin ve şartlarda ne yapmak gerekiyorsa, insanın elindeki bütün imkânlarla onu yapması ve bunun için tüm gayretini sarf etmesi ve (bunun için) heyecan duymasıdır.
Ayrıca cihadı, hedefine göre 3 kategoriye de ayırmak mümkündür. Birincisi; Açık düşmana karşı cihad. İkincisi; Şeytana karşı cihad. Üçüncüsü; Nefse (aşırı isteklere) karşı cihad. “Allah uğrunda hakkıyla cihad edin!” ayeti, bu üç cihadı da hatırlatmaktadır. Allah Resulü (S.A.V) de, “Düşmanlarınızla cihad ettiğiniz gibi, arzularınızla da cihad edin! Kâfirlerle ellerinizle ve dillerinizle cihad edin!” buyurmuşlardır. Fîrûzâbâdî’ye göre ise, “cihad”, Kur’an’ı Kerim’de şu anlamlarda kullanılmıştır;
1- Kâfirlere ve münafıklara karşı deliller ve ikna yöntemleri bulma çabası için. “Kâfirler ve münafıklarla cihad et!” (9/73.Ayet, 66/9.Ayet) “Kâfirlere karşı Kur’an’la büyük bir cihad ver!” (25/52.Ayet)
2- Dalaleti yerleştirmeye çalışanlara karşı, yeri geldiğinde silahla savaşmak için. “Allah mücahitleri oturanlara üstün tutmuştur!” (4/95.Ayet) “Onlar ki, Allah yolunda hicret edip cihad ettiler!” (2/218.Ayet)
3- Nefsin (aşırı) arzularına karşı çaba sarf etmek için. "Cihad eden ancak nefsi için cihad etmiş olur!” (29/6.Ayet)
4- Hidayet arayarak şeytana karşı direnmek için. “Bizim uğrumuzda cihad edenleri biz yollarımıza hidayet ederiz!” (29/69.Ayet)
5- Allah’a yaklaşma ve kavuşma arzusuyla (kalbiyle) cihad etmek için. “Allah uğrunda hakkıyla cihad edin!” (22/78.Ayet)
Fîrûzâbâdî Kimdir?: 14. ve 15. yüzyıllarda yaşamış tefsir, fıkıh, hadis ve lügat âlimi. İsmi, Muhammed bin Yâkûb'dur. Künyesi, Ebû Tâhir, lakabı Mecdüddîn'dir. Fîrûzâbâdî nisbesiyle meşhur olmuştur. Soyu Ebû Bekr-i Sıddîk'a kadar ulaşmaktadır. M.1329 senesinde İran'ın Şîrâz şehri civarındaki Fîrûzâbâd'ın Kâzerûn kasabasında doğmuş, M.1414 senesinde Yemen'de vefat etmiştir. Kısa zamanda ilmî şöhreti yayılıp, ondan ilim öğrenmeye gelenlerin sayısı çoğaldı. Kahire ve Mekke-i Mükerreme’ye giderek çeşitli âlimlerden hadis dinledi. Doğu ve batı memleketlerini, Rum ve Hint diyarlarını gezdi. Genç yaşında ilmi ve şöhreti dünyaya yayıldı. Anadolu'ya gelip Yıldırım Bayezid ve Timur hanlarla görüşüp onların iltifat ve ihsanlarına kavuştu. Fîrûzâbâdî'nin lügat, tefsir, hadis ve edebî ilimlere ait kırktan fazla eseri vardır. Bunların en önemlisi, Kâmûs-ül-Muhît vel-Kâbûs-ul-Vesît adlı benzeri yazılmamış olan lügat kitabıdır. Mütercim Âsım Efendi tarafından Türkçe’ye tercüme edilen bu eseri El-Okyanûs el-Basît fî Tercümeti'l-Kâmûs el-Muhît adıyla basılmıştır.
Konuyla ilgili bir şiirim;
Emrin Özü
Ölüm Allah'ın emri
Ayrılık - elbet - olacak!
Senin götürdüğün ne ki;
Seni cennetlik kılacak...
Doğruluk da Allah'ın emri
Günah -elbet- olacak!
Senin çaban ne ki;
Seni cennete koyacak...
Yüce Allah (CC), biz Müslümanları “Allah uğrunda hakkıyla cihad eden” kullarından eylesin… Amin!
(NOT: İkinci bölümün sonu…)