Sedat SADİOĞLU'nun 25 Nisan 2023 tarihli yazısı: Müslüman Uyanıktır!

Gören Göz – 12/1: Münafık  Kimdir?

“Münafık” kelimesi kök olarak, “nâfikâu’l-yerbû” deyiminden gelmektedir. Tarla faresinin (yerbû) ininde iki delik vardır. Bu deliklerden biri nâfikâ, diğeri kâsıâ adını alır. Fare bu deliklerden birinden kendini gösterip, diğerinden kaçıp gider. İşte (Kur’an’da) münafığa da (sırf) bu yüzden, “münafık” adı verilmiştir. Kendisini Müslüman kapısında gösterir, fakat İslâm’dan çıkıp gider ve küfür kapısına yönelir. Münafığın başka özellikleri ise şunlardır;

- Hırslıdır ve uzun emelli işlere girer

- Allah’tan başka herkese umut bağlar

- Malı yerine dinini feda eder

- Allah’tan başka herkesten korkar

- Kötülük ve günahı (çekinmeden) işler

- İnsani ilişkilerinde kırıcı ve yıkıcıdır

- Menfaati için emreder ve yasaklar koyar

- Sadece kendisini düşünür

Ogün (mahşer günü), münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: ‘(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan (sevaplarınızdan) birazcık alıp yararlanalım.’ Onlara: ‘Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp bulmaya çalışın’ denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında (ise) o yönden azap vardır!” (Hadid Suresi, 13.Ayet)

Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları gerçek mümin olan, Kur’an’a ve Sünnetlere uygun hareket eden ve Allah katında seçkin kabul edilen kullarından eylesin…Amin !

Gören Göz – 12/2:  1  Nisan  Şakası (!)

Aşağıdaki gerçekleri okuyunca, şaka yaparak katıldığımız ve çoğumuzun gülüp geçtiği “1 Nisan” gününün, aslında bir şaka günü değil, bir “zulüm günü” olduğunu anlayacaksınız.

Bugünkü İspanya sekiz yüzyıl boyunca Endülüs adıyla, İslâm memleketi olmuştur. Endülüs medreselerindeki tıp ve teknoloji alanındaki çalışmalar, Avrupa medeniyetinin temeline zemin oluşturmuştur. Reform ve Rönesans’ın da temelinde bu ileri seviye yer almaktadır. Araplar, İspanya’ya (Endülüs’e) egemen oldukları sürede, Yahudi ve Hıristiyanlara dini özgürlük tanımış, ayrıcalıklı bir barış ve huzur dönemi yaşanmıştır.

Fakat sekiz yüzyıl sonra Haçlılar birleşerek Endülüs’e saldırırlar. Uzun süren mücadeleler sonucu, Endülüs Müslümanları Granada civarındaki birkaç kaleye hapsolup kalırlar. Haçlı ordusunun komutanı 31 Mart gecesi, bir elinde Kur’an diğer elinde İncil olmak üzere kale burçlarına yaklaşıp şöyle der; “Şu iki kitap adına yemin ederim ki, yarın teslim olursanız, sizlere bir zarar verilmeyecektir!” Müslümanlar verilen söze güvenip teslim olmaya karar verirler. Fakat ertesi sabah yani 1 Nisan sabahı kaleye giren Haçlılar, Müslümanları tek tek öldürmeye başlarlar. Verdikleri söz hatırlatıldığı zaman da, “şaka yaptık!” derler. O günden bugüne 1 Nisan tarihi, Hıristiyan dünyasında ve hatta tüm dünyada “şaka günü” olarak kutlanır.  

Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları uyanık olan, okuyan, bildiğini paylaşan ve bilinçli olan kullarından eylesin…Amin !

Gören Göz – 12/3:  İyilerle  Birlikte  Olmak

Şu geçici dünyada, iyi ve faydalı işlerle uğraşırken, bizi selâmete (kurtuluşa) ulaştırabilecek bir destekten bahsedeceğim. Bu destek, kendisinden emin olunan Müminlerle dost olmaktan geçmektedir. İsmail Hakkı Bursevî hazretlerinin (k.s.) aşağıdaki deyişi, konuya (bu açıdan) ne de güzel işaret ediyor;

“(İnandığın ve güvendiğin Mümin) Arkadaşlarından ayrılma, yoksa yolda kalır, dalâlete saparsın! Tek olarak yola çıkana (ise), (sadece ve sadece) şeytan arkadaşlık eder!”

Çünkü, insanoğlu zayıftır ve nefsine çok çabuk yenik düşebilir. Tek olarak yola çıkmak zordur ve zorluklar insanı kolay bıktırabilir (bezdirebilir). Bıkmanın en tehlikeli aşaması da, asileşmektir (isyandır). Asi olan bir kul artık nankörleşmiştir ve (insani ve inanç açısından) tehlikededir. Sonunda nefsine (içindeki şeytana) teslim olur. Ölüm anında da yalnızdır, eğer itikadı (inancı) çok zayıf ise, ruhunu (Allah korusun !) şeytana kolayca teslim edebilir.

İsmail Hakkı Bursevî (k.s.) kimdir?:  Anadolu’da yetişen büyük velilerden, müfessir ve metinler şerhi üstadıdır. İsmi, İsmail Hakkı olup 1650 (H. 1062) tarihinde Aydos kasabasında doğdu. Babası, salih bir zat olan Mustafa Efendi’dir. 1725 tarihinde Bursa’da vefat etti.

Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları daima iyi kullarla arkadaşlık eden, iyilerin yanında bulunmaya gayret gösteren ve şeytanın oyunlarına gelmeyen kullardan eylesin…Amin !

Gören Göz – 12/4:  Allah’ın  Çok  Sevdiği  Kulları

Yüce Allah (c.c.), yarattığı bütün kullarını (zaten) sever, ancak kullarındaki bazı uygulama farklılıkları, “çok sevdiği kul” kavramını ön plâna çıkartmaktadır.  Aşağıda bazı çarpıcı örnekler, ayetlerle birlikte verilmiştir; 

“Allah, adil davrananları sever!” (Hucurat, 49/9)

“Allah, tövbe edenleri, (manevi yönden) temizlenenleri sever!” (Tevbe, 9/108; Bakara 2/222)

“Allah, takvâ sahiplerini (günahtan sakınanları) sever!” (Al-i İmran, 3/76; Tövbe, 9/4, 7)

“Allah, ihsan sahiplerini (iyilik yapanları) sever!” (Al-i İmran, 3/148; Maide, 5/13, 93)

“Allah, tevekkül sahiplerini (Allah’a güvenenleri) sever!”  (Al-i İmran, 3/159)

“Allah, sabredenleri sever!”  (Al-i İmran, 3/146 )

“Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever” (Saff Suresi 61/4)

Ey Yüce Allah’ım! Seni sevmeyi ve senin tarafından sevilmeyi hayatımızın en büyük gayesi eyle. Bu gaye dışındaki her şeyi gözümüzde küçült. Râbia-tül Adeviyye hazretlerinin şu duasının hakikatine ulaşmayı bizlere de nasip eyle:

“Ya Rabbi, eğer sana ibadet etmem cehennem korkusundan ise beni cehenneme at. Eğer cennete girmek ümidi ile ibadet ediyorsam cennetini bana yasak eyle. (Yok) Eğer sırf senin rızan için, Sana, Sen olduğun için ibadet ediyorsam, baki olan cemalin ile müşerref eyle!”…Âmin!

Gören Göz – 12/5: Sanatın  (ve İnceliklerin)  Kıymeti

Aşağıda, İmam-ı Şafî  hazretlerinin (r.a.), konuyla ilgili sözlerini paylaşmak istiyorum;

· Kim Kur’an-ı Kerim’i öğrenirse, kıymeti artar!

· Kim fıkıh öğrenirse, kadri yücelir!

· Kim hadis öğrenirse, hücceti (delili) güçlü olur!

· Kim riyaziye (matematik) öğrenirse, aklı gelişir!

· Kim herkesin bilmediği incelikleri (sanatı) öğrenirse, kalbi yumuşar!

Bu son cümleden olarak, tüm inceliklerin, ancak sanatın dallarında bulunabileceği aşikârdır. Üstelik İmam-ı Şafî hazretleri (r.a.),  bize sanatla ile uğraşanlara, Allah’ın; “kalp yumuşaklığı” verdiğini söylüyor.

Şu yaşadığımız yüzyılda, hoşgörünün azaldığı ve öfkenin arttığı gerçeğini düşünürsek, kalp yumuşaklığına ne kadar ihtiyacımız olduğunu kabul edebiliriz. Gelişmiş ülkelerde insanların sanat ve sporla uğraşmaları, belirli bir yaştan sonra da “hobi (meşgale)” edinmeleri bizlere de örnek olmalıdır.

Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları sanatla meşgul olan ve kalbi yumuşak olan kullarından eylesin…Amin !

Gören Göz – 12/6: Muavvezeteyn  Nedir?

Kur’an-ı Kerim’in; Felâk ve Nâs olarak adlandırılan 113. ve 114. surelerine “muavvezeteyn” yada “muavvizeteyn” (muavvizetân) denir. Bunlara “ihlâs” suresinin ilavesiyle birlikte, bu üç sureye “muavvizât” denmiştir. 

Muavvezeteyn, “sığındıran, koruyan” anlamındaki, “muavize” kelimesinden türetilmiş olup, Türkçemize de bu şekilde geçmiştir. Ayrıca, Felâk ve Nâs sureleri, “mukaşkışetân” (şirk ve nifaktan koruyan, tedavi eden) olarak da adlandırılmaktadır.

Bunun yanında, kâfirun ve ihlas surelerine “mukaşkışetân” denildiği gibi, berâe suresinin bir adı da “mukaşkişe”dir. Ancak, Suyûti (k.s.)’nin işaret ettiği üzere, “bu adlandırmalar, surelerin fesahatiyle alakalı olmalıdır!” denmektedir.

Kısa bilgi: Fesahat nedir?  Fesahat; sözün açık, duru, yalın ve anlaşılır olması demektir. 

Aşağıda, konuyla ilgili, Hz. Aişe’den rivayet edilen ve Buhari’den aktarılan bir hadis yer almaktadır;

“Resulüllah efendimiz (s.a.v.) hastalandığı vakit, muavvezeteyn, surelerini okuyup kendine (ellerine) üflemeyi ve vücuduna mesh etmeyi (sıvazlamayı) adet edinmiş idi. Vefatına sebep olan hastalığa yakalandığı zaman, nefes ettiği muavvezeteyn sureleriyle, ben de kendisine nefes etmeyi ve eline üfleyip kendi eliyle vücudunu mesh etmeye başladım!” 

Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları nazara da kalkan olan, bu sureleri sıkça okuyan kullarından eylesin…Amin !

(NOT: Onikinci bölümün sonu…)