Baha YILMAZ'ın 5 Aralık 2023 tarihli yazısı: Naci Ağbal’ın Günahı Neydi?
Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür. Bu sözün Muallim Naci’ye ait olduğu söylenir. Yani İnsan hafızasının eksikliği, zaafı unutkanlığıdır. Başka bir açıdan bakarsak insanoğlu yaşadıklarını unutmaya meyillidir. Bu eğilimimiz bizi kimi yaşadığımız travmalar karşısında ruhsal olarak sağlıklı tutan bir korunma mekanizması gibidir. Düşünsenize yaşadığımız tüm olumsuzlukları ya da kötü hatıraları unutmak gibi bir kabiliyetimiz olmasaydı halimiz nice olurdu?
Ancak bazı durumlar var ki, unutmamamız gereken bazı hadiseleri de unutuyoruz. Bugün biraz hafıza tazeleyelim. Naci Ağbal Merkez Bankası başkanlığı görevinden alındığında tarih 20 Mart 2021’i gösteriyordu. Ağbal, görevden alınan üçüncü Merkez Bankası Başkanı olmuştu. Naci Ağbal’dan önce Merkez Bankası Başkanı olan Murat Uysal ve Murat Çetinkaya da görevden alınmıştı.
Gazete Manşetiyle Görevden Alınan İlk Merkez Bankası Başkanı
Peki, Ağbal görevden alınınca yerine kim gelmişti: Şahap Kavcıoğlu. Sanırım bir gazetenin faiz çıkışı nedeniyle görevden alınan ilk Merkez Bankası başkanı olmuştu, Naci Ağbal. dönemin verileri biraz incelendiğinde Naci Ağbal ilk beş aylık sürede MB faizini %30 artırmış, doları %20 düşürmüş, enflasyonu %38 artırmış, reel faizi eksi %3,13 den artı %2,42 ye çıkarmıştı. Ülke hisse senedine ve tahviline ilk üç ayda 4 milyar dolar yabancı girişi olmuştu. Tüm bu rakamlara rağmen faizi %19’a çekmesi görevden alınması için yeterli bir gerekçe olmuştu.
Hafızamızı tazelemeye devam edeceğiz ama vurgulamakta fayda var. Ekonomiden sorumlu Bakanımız Mehmet Şimşek beyin şu an için yaptığı uygulamaların neredeyse aynısını gerçekleştiriyordu, Ağbal. Yine rakamlara bakacak olursak daha düşük bir maliyetle gerçekleştirmişti. Politik Yol yazarlarından Murat Kartalkaya aradaki maliyet farkını şöyle ifade ediyor: “Mehmet Şimşek beş aylık sürede MB faizini %26,5 artırdı, dolar düşmedi, %10 arttı, enflasyon %67 arttı, reel faiz eksi %21,50 den eksi %16,17 seviyesine düştü. Hisse senedi ve tahvil piyasamıza 2 milyar dolar yabancı girişi oldu ama mayıs ayında seçim riskini almak istemeyen 800 milyon dolarlık yabancı çıkışının geri döndüğünü düşünürsek net giriş aslında 1,2 milyar dolarda kaldı. Çok net olarak görülüyor ki Naci Ağbal arkasına teneke bağlanıp gönderilmeden önce benzer uygulamaları çok daha az maliyetle yapıyormuş.”
Faizi İndirip Cari Fazla Verme Hayali
Şimdi hafıza tazelemeye devam edelim. Şahap Kavcıoğlu göreve geldiğinde şu ifadeyi kullandığını hatırlıyorum. “Ben mevduat sahibine reel faiz vereceğim.” Yani dövize gitmenize gerek yok diyordu piyasalara. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşhur çıkışı geldi ve faize karşı olduğunu, bunun nas olduğunu ifade etti. Ardından faizin giderek düşürüldüğünü gördük. En son 8.50 seviyesine kadar çekti Kavcıoğlu. Tüm bu süreçte de meşru bir gerekçe gösterdi, Kavcıoğlu. Yani faizi indirerek cari fazla verileceğini iddia etti. Bu tezini desteklemek içinde faizi düşürerek paradan para kazanmaya son verileceğini dolayısıyla tüm bu fazlalığın yatırıma gideceğini söyledi. Yatırımların üretime döneceğini, üretimin istihdam yaratacağını dolasıyla da ekonominin büyüyeceğini ifade etti.
Peki dediği oldu mu? Hayır, maalesef olmadı. Faizlerin düşmesi dövizi patlattı. Döviz patlayınca dış ödemeler dengesinde ciddi sıkıntılar çekmeye başladık. Düşük faiz oranları nedeniyle daha yüksek faizlerle borç aramaya başladık. Üstelik enflasyon ile boğuşur hale geldik. Ülkeye giren döviz ya da yabancı kaynaklı sıcak para ülkeden çekilir oldu. Merkez Bankasındaki rezervleri eritmeye başladık. Çünkü patlayan dövizi tutmak için elimizde birikimi de harcamış olduk. Daha da yetmedi Kur Korumalı Mevduat mekanizmasını devreye aldık. Bir nevi servet transferi gerçekleştirdik. Zenginin daha zenginleşmesine, fakirin daha fakirleşmesine sebebiyet verdik. Kısacası bir nas sevdasına ülkedeki bütün dengeleri alt üst ettik. Hatta öyle bir noktaya geldik ki döviz girişi olsun diye vatandaşlığı dövize bağladık. Ülkeye döviz girişi olması için paranın kaynağını sormayacağımızı ifade ettik. Bir süre sonra kara para meselesi yüzünden gri listeye alındık.
TÜİK’te Değişen Bir Şey Yok
Şimdi ise Mehmet Şimşek geçmişte yapılan hataların düzeltilmeye çalışıldığını açık açık ifade etmekten çekinmedi ve bu yargısını da pek çok kere ifade etti.
TÜİK ve ENAG Kasım ayı enflasyon rakamlarını açıkladılar. Kasım itibarıyla yıllık enflasyon TÜİK'e göre yüzde 62, ENAG'a göre yüzde 129. Dört kişilik bir alenin açlık sınırı 14,025 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 45.686 TL’ye yükseldi.
Muallim Naci’ye söyleyecek sözüm yok ama kaynakları sınırsız olan bu ülkede yaşadığımız bu yoksulluğa sebebiyet verenleri unutursak kanımız kurusun.