Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 20 Şubat 2025 tarihli yazısı: Şehit ve Gazi
Şehitlik ve gazilik kavramları, Türk milletinin hafızasında derin bir anlam taşımakta olup, milli kimliğin ve vatanseverlik anlayışının temel unsurlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu kavramlar, yalnızca bireysel kahramanlık ve fedakarlık ile sınırlı kalmayıp, aynı zamanda güvenlik politikaları, askeri doktrini ve toplumsal birlik ruhu açısından da büyük bir önem arz etmektedir.
Şehitler ve gaziler, Türk milletinin geçmişten bugüne uzanan mücadelelerinin sembolüdür. Onlar, vatan savunmasında ve milletin bağımsızlığı için verdikleri mücadele ile sadece kendi hayatlarını değil, aynı zamanda milletin geleceğini de koruma altına almışlardır.
Tarih boyunca şehitlik ve gazilik mertebeleri, savaş meydanlarında, terörle mücadelede ve devletin bekası uğrunda verilen mücadelenin en yüce ödülleri olarak görülmüştür. Bu unvanlar, yalnızca birer askeri rütbe ya da statü olmaktan öte, vatan uğruna canını ortaya koyan kahramanların aziz hatırasını da temsil etmektedir. Şehitler, Türk toplumunun gönlünde ebediyen yaşayacak olan birer kahramandır ve onların mirası, gelecek nesillere aktarılacak değerli bir hazinedir.
Bu kutsal görevi özveriyle yerine getiren meslek gruplarından biri ve en dikkat çekeni de astsubaylardır. Astsubaylar, sahada operasyonel görevleri yerine getiren, birliklerin bel kemiğini oluşturan ve komuta zincirinin en kritik halkalarından birisini oluşturan askerlerdir. Özellikle, astsubaylar sahada edindikleri deneyimlerle birliklerin moral ve motivasyon kaynağı olmaktadırlar. Ancak, astsubayların özlük hakları ve tazminat beklentileri yıllardır gündemde olmasına rağmen tam anlamıyla karşılanmamış, mevcut sistemdeki eksiklikler nedeniyle bu kahraman askerlerimizin hak ettikleri değeri almaları gecikmiştir.
Astsubaylar, tazminat hakkı, emeklilik hakları ve sosyal güvenceler konusunda gerçekleşecek iyileştirmeleri beklemektedirler. Özellikle uzun yıllar sahada görev yapan ve özellikle terörle mücadelede kritik roller üstlenen astsubayların, görev tazminatı ve emeklilikte yükseltme beklentileri hala karşılanamamıştır.
Şehitlik, savaş meydanlarında ya da vatan savunması sırasında hayatını kaybedenlerin ulaştığı en yüksek mertebe olarak kabul edilir. Türk-İslam kültüründe şehitlik, yalnızca fiziksel ölüm değil, aynı zamanda manevi bir yüceliş ve ebedi bir saygınlık kazanma durumu olarak görülmektedir. Bu bağlamda şehitler, toplumun hafızasında kutsal bir yer edinmiş ve milli kahramanlık destanlarının merkezinde yer almıştır.
Her bir şehit, vatan uğruna gösterilen cesaretin, fedakarlığın ve kahramanlığın sembolüdür. Tarih yolculuğu içinde Kürşad, Ulubatlı Hasan, Seyit Onbaşı, Yüzbaşı Cengiz Topel, Astsubay Ömer Halisdemir ve niceleri…
Türk tarihinde, Malazgirt Savaşı’ndan Çanakkale Zaferi’ne, Kurtuluş Savaşı’ndan terörle mücadeleye kadar pek çok kahraman, şehitlik mertebesine ulaşmıştır. Bu kahramanların hatıraları, Türk milletinin bağımsızlık mücadeleleriyle dolu tarihinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Özellikle Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri, şehitlik kavramının ne denli büyük bir onur kaynağı olduğunu vurgulamaktadır:
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
‘’Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
Gazilik, vatan ve millet uğruna mücadele eden, ancak bu süreçte hayatını kaybetmeyip yaralanan veya savaşta üstün cesaret gösteren kişilere verilen unvandır. Gaziler, şehitlerle birlikte milli kahramanlık anlayışının temel taşlarından biri olarak kabul edilirler. Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinden itibaren gazi unvanı, hem savaş meydanlarında başarı gösteren komutanlar hem de bireysel kahramanlık sergileyen askerler için kullanılmıştır. Gaziler, sadece savaşan değil, aynı zamanda toplumda barış ve güvenliği tesis eden önemli şahsiyetlerdir.
Modern Türkiye’de gaziler, devlet tarafından özel yasal haklarla desteklenmekte, onurlandırılmakta ve toplumun saygın bireyleri olarak görülmektedir. Gaziliğin yalnızca savaş alanlarında değil, barış zamanında da toplumsal sorumluluk taşıyan bir kimlik olduğu kabul edilmektedir. Gaziler, topluma olan katkılarıyla yalnızca geçmişteki kahramanlıklarıyla değil, günümüzde de önemli birer örnek teşkil ederler.
Şehitlik ve gazilik, Türk milletinin milli kimliğini inşa eden ve vatanseverlik duygusunu besleyen en önemli kavramlar arasında yer almaktadır. Bu kavramlar, toplumda dayanışma ve birlik ruhunu pekiştirirken, bireylerin devlet ve millet bilinciyle hareket etmelerini sağlayan temel değerler olarak görülmektedir. Milli kimlik, ortak tarih, kültürel miras, dil ve değerler etrafında şekillenir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri bu değere dayanmaktadır ve şehitler ile gaziler, bu ortak kimliğin en önemli sembollerinden biridir. Çanakkale, Sakarya, Dumlupınar gibi savaşlar, Türk milletinin bağımsızlık uğruna ödediği bedellerin en somut göstergeleridir. Bu savaşlarda şehit ve gazi olan askerler, milli kimliğin temel taşları olarak hafızalarda yer etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz.” sözü, milli kimlik ve vatan sevgisi arasında güçlü bir bağ olduğunu göstermektedir. Şehit ve gaziler, yalnızca savaş dönemlerinde değil, barış zamanında da milletin birliğini koruyan önemli semboller olarak varlıklarını sürdürmektedir. Vatanseverlik, bireyin yaşadığı topraklara ve millete bağlılığını ifade eder. Şehitlik ve gazilik, bu bağlılığın en somut göstergeleri arasında yer almaktadır. Özellikle terörle mücadelede verilen şehitler ve gaziler, toplumda vatan sevgisini pekiştirirken, milletin güvenlik konusunda bilinçlenmesini de sağlamaktadır.
Toplumda şehit ve gazilere yönelik duyarlılık, vatanseverlik söylemini besleyen en önemli unsurlardan biridir. Her yıl 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve 19 Eylül Gaziler Günü gibi özel günlerde yapılan anma törenleri, bu duyarlılığı canlı tutmaktadır. Bu anma etkinliklerinde, halkın katılımı büyük önem taşımakta ve unutulan kahramanlıkların hatırlanmasına vesile olmaktadır. Devletler, güvenlik politikalarını oluştururken, toplumun milli değerleri ve askeri geleneklerinden ilham alırlar. Türkiye’de güvenlik politikaları, şehitlik ve gazilik kavramları etrafında şekillenmiş ve askeri doktrinlerde vatan savunması temel bir prensip olarak kabul edilmiştir.
Türkiye, uzun yıllardır terörle mücadelede şehit ve gaziler vermektedir. Terör örgütleriyle yürütülen zorlu mücadelede, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin fedakârlığı büyük bir öneme sahiptir. Bu bağlamda şehitlik ve gazilik, yalnızca bir askeri kavram değil, aynı zamanda devletin terörle mücadeledeki kararlılığını gösteren bir unsur haline gelmiştir. Türk askeri geleneğinde şehitlik ve gazilik, savaş doktrinini oluştururken önemli bir referans noktasıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri, tarih boyunca sadece savunma değil, gerektiğinde uluslararası barış operasyonlarında da önemli roller üstlenmiştir. Kıbrıs Barış Harekatı, Kore Savaşı ve NATO çerçevesinde yürütülen operasyonlarda Türk askeri, şehitlik ve gaziliğin en üst örneklerini sergilemiştir.
Özellikle “Ölürsem şehit, kalırsam gazi” anlayışı, Türk askerî doktrininde yer alan en önemli motivasyon kaynaklarından biridir. Bu doktrin, askerlerin cesaretini artırırken, milli birlik ve beraberlik ruhunu da pekiştirmektedir. Her bir askerin, görevdeyken hissettiği bu anlayış, savaş anında ve sonrasında kendisini güçlü bir şekilde hissettiren bir unsur olmuştur.
Şehitlik ve gazilik kavramları, milli kimliğin inşasında, vatanseverlik söyleminin güçlenmesinde ve devletin güvenlik politikalarının şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Türk milleti için bu kavramlar, yalnızca savaş meydanlarında değil, barış zamanında da milli birlik ve beraberliği pekiştiren temel unsurlar arasında yer almaktadır. Türkiye’nin geçmişten günümüze uzanan askeri gelenekleri, şehitlik ve gazilik kavramları etrafında şekillenmiş ve devletin bekasını korumak adına önemli bir motivasyon kaynağı olmuştur.
Bu kavramlar, yalnızca tarihsel bir miras değil, aynı zamanda gelecek nesillerin vatan sevgisini artıran, toplumsal dayanışmayı güçlendiren değerler olarak yaşamaya devam edecektir. Türkiye Cumhuriyeti, şehitlerine ve gazilerine her zaman en yüksek değeri vermiştir. Ancak, günümüzde astsubayların ve bazı statü gruplarının uzun süredir ötelenen özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda daha somut adımlar atılmalı, bu vatan için canı pahasına görev yapan Mehmetçiklerimizin hak ettiği değeri alabilmesi sağlanmalıdır.
Vatan toprakları için görev yapan askerlerimizin huzur içinde olması, milli birlik ve bütünlüğün sağlanmasının da en temel unsurlarından biridir. Bu vesileyle, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimizi minnetlerimizi sunuyoruz.
Vatan Sağ Olsun!