Kadriye CİRİTCİ'nin 1 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Stokçuluk, Fırsatçılık, Artan Göç

Yaşar Kemal’in en sevdiği sözlerindendir: “İnsan evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.” 

İnsan olmak, insanı okuyabilmek zor bir sanattır. Okuyabilenler içinse insan gerçekten şaheser bir kitaptır. İnsan yanımızı muhafaza etmenin zor olduğu dönemlerden geçiyoruz. Yaz aylarında uzun yıllardır Antalya’da yaşarım. Bir yandan anormal sıcaklıklarla boğuşurken bir yandan da giderek ağırlaşan ekonomik krizle mücadeleye ülkece devam ediyoruz. Antalya, dünyada tercih edilen, yaşanacak en iyi şehirler arasında dördüncü sırada yer alıyor. İş hacmi yüksek olan şehir; doğasıyla, tarımıyla, turizmiyle son yıllarda yerini alan inovasyonuyla gelişmeye devam ediyor. Gerçekten ben de şehrin bir aşığı olarak Antalya'nın yaşanacak en güzel şehirlerden biri olduğunu düşünüyorum. Geçmiş yıllarda emeklilerin özellikle tercih ettikleri şehir artık çok eskilerde kaldı. Emekliler için ev almanın neredeyse imkânsızlaştığı şehirde artan göç sebebiyle satılık ve kiralık evlerin fiyatları dudak uçuklatıyor. Tayin olup gelen memurlar artan ev ve gıda fiyatlarının yüksekliğinden dolayı daha yaşanabilir yerlere gitmek istiyorlar. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başladığı dönemlerden bu yana talep gören Antalya, savaştan dolayı ülkelerini terk edip gelen ailelere ev sahipliği yapıyor. 

Oturduğum sitede yaşayan ailelerin çoğu Rus ya da Ukrayna vatandaşı. Hepsi eğitimli, görgülü, saygılı ve kültürlü, üstelik Türkçeyi çok güzel konuşuyorlar. Bazı semtlerde sığınmacıların ve 6 Şubat’ta ülkemizde yaşanan deprem sonrası gelen vatandaşların çokluğu da gözlemleniyor. Depremzede vatandaşların bir kısmı hâlen devlete ait kamplarda misafir edilmeye devam ediliyor. Turizm mevsimi olması şehrin nüfus oranını artırıyor. Şehir çok kalabalık ve alım gücü yüksek olan da düşük olan da bu kentte yaşamlarını sürdürüyor. Sığınmacıların birçoğu ucuz işçi olarak restoranlarda, kafelerde, araç yıkama istasyonlarında, inşaatlarda veya benzer yerlerde çalışıyorlar. Gelelim artan gıda fiyatlarına… Marketlerde bugün gördüğümüz fiyatı, yarın görmemiz mümkün olmuyor. Bu bağlamda “Bugün bunları alayım, yarın fiyatı artacak” diye düşünen bir kesimin stokçuluğu da giderek artıyor. Düşünsenize örneğin bir odayı tuvalet kâğıdıyla doldursanız ne değişecek? Bitince tekrar alacaksınız veya zam geliyor diye araç deponuzu doldursanız yine değişen bir şey olmayacak. Marketlerde uzayan kasa kuyrukları dikkat çekiyor, özellikle yabancılardan oluşan kuyruklar... Alım gücü yüksek yabancı misafirlere zaten güllük gülistanlık bir şehir. 

Evimin önünde pazar günleri kurulan kapalı bir pazar yeri var. Hava sıcaklığının gölgede 44 dereceye ulaştığı günleri yaşıyoruz. İklim değişikliği, küresel ısınma nedeniyle Antalya’da yaşanan kuru sıcaklar insan sağlığını etkiliyor ve yaşamı zorlaştırıyor, deyim yerindeyse bu sene ülkemizin pek çok bölgesinde yüzyılın sıcaklıkları yaşanıyor. Pazar günü sabah erkenden kalktım, pazara gittim, her şeyin tazesi ve dalından, tarladan gelen ürünleri tüketmeyi seviyorum, eski lezzetleri olmasa da bu şehirde böylesi ürünleri büyük ölçüde bulabiliyorum. Üzücü olan, artık az sayıda esnafın tezgâh açıyor olması. Köylü pazarı olan kesimde üç-beş esnaf tezgâhını ancak görebildim. Yurt dışı seyahatlerimde sebze ve meyveyi adetle satın aldığım zamanlarda her seferinde “Cennet gibi Türkiye’m, her şeyi kilo kilo alıyoruz” der, şükrederdim. Pazarda dolaşırken bir tezgâhta nektarini, şeftaliyi, eriği yan yana koymuşlar öyle güzeller ki üzerindeki etikette kilosu 50 TL yazıyor. Tezgâhın önü kalabalık, ilgimi çekti bir baktım insanlar meyveleri adetle karıştırıp, çeşitlendirerek bir kiloya denk gelecek şekilde veya ihtiyaçları kadarını almayı tercih ediyorlar. Ben de öyle yapıverdim, şöyle ortaya karışık meyve çeşitliliğinden. Fiyatlar çok yüksek maalesef israfçılığa son verip her daim tasarrufu göz önünde bulundurmalıyız. Bu hepimiz için geçerli.

Mevsiminde taze fasulye 50-70 TL aralığında, domates 30-50 TL aralığında, patates, soğan 20 TL, maydanoz, roka, taze nane adedi 10 TL'den satılıyor. Bir hafta önceki fiyatlar ile mukayese edince iki katına çıkmış olduğunu gördüm. Pazarcı esnafı bir kadına sordum “Fiyatlar neden böyle oldu?” diye. Aldığım cevap, “Sen mazota gelen zammı bilmiyorsun herhalde” oldu. Gülümsedim…

“Bilmez olur muyum hiç ÖTV ilaveli akaryakıta gelen son zamları, hâlen de gelmeye devam ediyor” dedim. 

Hey gidi günler hey!..

Bazı ürünlerin satışlarında stokçuluğun yanı sıra fırsatçılığın da yapıldığını fark ettim. Çünkü restoranlarda küçülen porsiyonlar, market ve pazar yerlerinde, tekstilde vs. kafalarına göre fiyatlandırmalar… 

İlgili kurumların denetimlerini artırması ve yaptırımların acilen hayata geçirilmesi gerekiyor. Açıkçası bu şehirde ve diğer şehirlerde de yaşayan dar gelirli ailelerin ve emeklilerin işi çok zor görünüyor. Verilen zamlar ne yazık ki yeterli değil. Emekliler için eşitsel makul bir zammın ivedilikle gündeme alınması ve hayata geçirilmesi için gereken yapılmalı diye düşünüyorum. Aşırı sıcaklıklar nedeniyle durmaksızın çalışan klimalar, elektrik fiyatlarına gelen son zamlardan dolayı faturalar cep yakıyor. Aslında bereketi bol toprakları olan canım ülkemizde betonlaşmanın önlenmesi, tarıma ve üretime ağırlık verilmesi, çiftçinin rahatlatılması, üretime teşvik edilmesi yönünde yeni kararların alınması ekonomiye büyük ölçüde katkı sağlayacaktır. Üretim yapmayan toplumlar, her zaman üreten toplumlara daimi müşteri olurlar ve zamanla da yok olurlar. Bu durum, dünyanın tüm ülkeleri için de böyledir. Yaklaşan kuraklık nedeniyle su krizi ve kıtlık alarm veriyor. Su tasarrufuna hepimizin dikkat etmesi gerekiyor. Barajlardaki su seviyeleri sıcaklardan dolayı buharlaşma ve kontrolsüz tüketim karşısında düşmeye devam ediyor. Bu gidişle gerekli önlemler alınmazsa hepimizin işi zor. 

Değerli okurlarım, gelecek için kaygılarım var ve yaşadıklarımdan harmanlayarak gündeme dair bir miktar değerlendirmelerde bulunmak istedim. Kısaca; eğitimde, sağlıkta, sanayide, tarımda iyileştirilmiş refah düzeyi yüksek toplumlar arasında ön saflarda olmayı, ülkemizde nüfusları giderek artan sığınmacılara çözüm odaklı insani yaklaşımlarla ülkelerine geri gönderilmelerini, beyin göçünün önüne geçilecek projeler üretilmesini ve acilen ekonomik sorunlara çözüm odaklı yaklaşımların gerçekleştirilmesini bu ülkede yaşayan bir Türk vatandaşı olarak tüm kalbimle diliyorum.

Güzel ve refah dolu günlere efendim…

Saygılarımla...