Baha YILMAZ'ın 20 Temmuz 2023 tarihli yazısı: Zebraların Günahı, Orhan Gencebay ve Üstü Çizilmek
Türkçe, yabancılar için kolay bir dil olmadığı kadar ana dilimiz olmasına rağmen bizim için de kolay bir dil değil. Neden diye sorarsanız kendimizi ifade ettiğimiz, daha da ötesi düşünme eylemi için kullandığımız bu dili yeterince keşfettiğimizi düşünmüyorum.
Örneğin “üzerine çizgi çekmek” deyimin açılımını anlamaya çalışalım. Neyin üzerine çizgi çekeriz? Nesnelerin mi ya da yaşayanların mı? Bunu deşifre etmek için çizgi kavramını biraz deşelim belki o zaman üzerine çizgi çekmek deyimini çözümleyebiliriz.
Çizgilere ve çizgilerden oluşan şekillere olan merak ve incelemelerin ilk örneklerini batı bilim dünyasında görüyoruz. Göstergebilimin diğer bir alanını oluşturan fenomenoloji, bu tarz incelemelerin ekseriyetini oluşturuyor. Renkler, şekiller, çizgiler, objeler...
İnsanlığın ilk ifade tarzı mağaralara çizilen sembolik ilkel şekiller değildi. Piktografik çizgilerdi. Meseleyi bu kadar geriye götürmeden daha yakından bakalım. Çizginin tarihi, batı mistisizminde garip bir açıklamayla ortaya çıkar: Çizgi, reddedilenleri işaret eder. Farklı dinden olanları, akıl hastalarını, toplum dışına itilmişleri, dışlanmışları temsil eder. 12. ve 13. yüzyıl halk edebiyatında ve saray romanlarında daha belirgin bir hâl alan çizgi; hain şövalyeler, derebeylik zorbaları, aldatan kadınlar, asi çocuklar, yalancı kardeşler, zalim cüceler, aç gözlü hizmetçi ve uşaklar… Hemen hepsi çizgili giysilerle temsil ediliyor ya da çizgili giymeye zorlanıyordu. Bu tercih kimi zaman bir zorlama olarak algılanmaktan ziyade, bir ifade tarzı olarak ikonografik örneklerde şekilleniyordu. Hatta bu temsil, şeytanın yeryüzündeki yansımaları olarak ortaya çıkıyor ve burada olan, zebralara oluyordu. 16. ve 17. yüzyıllarda batılı zoologlar bu güzel hayvanı tehlikeli, gelişmemiş, hatta pis bir hayvan olarak değerlendiriyorlardı. Diğer bir anlatımla şeytanın yeryüzündeki yansıması olarak değerlendiriyorlardı. Maalesef bu tanımlama 1900’lerin başlarına kadar geçerliliğini korudu. Bu algının tek sebebi derilerindeki siyah-beyaz çizgilerdi.
Çizginin Hiçliği
Çizgi tek başına bir anlam ifade etmez. İşlevsel olabilmesi ve anlamını bulabilmesi için bir şeylerden destek alması ya da tam tersi bir şeyleri karşısına alması gerekir. Çizgili bir giysinin, onu taşıyan kişinin özellikleriyle anlam kazanması en tabi sonuç olmakla beraber, çizginin tarihsel olarak taşıdığı değerleri temsil etmesi de kaçınılmazdır. Yani, boyuna çizgili bir elbise kişiyi uzun gösterebileceği gibi farklılığı ve aykırılığı da ifade edecektir. Düz ve kesintisiz çizgiler bir yasaklama tanımlaması olarak günümüze kadar gelir. Öyle ki bunun en güzel örneği yollardaki kesintisiz düz çizgilerdir. Kesintisiz düz çizgiler sollama yasağına işaret eder. Yine şekillerin üzerine çekilen çapraz bir çizgi, reddedilen bir olaya ya da yasaklanmış bir alana dikkat çeker. Matematikte, iki nokta arasındaki en kısa yol bir doğruyu ifade ederken ‘doğru’ tanımlamasına uyan çizgi göstergebilimde reddiyedir. Belki de zorlama bir yargıyı ifade etse de reddedilen, yasaklanan ‘doğru’dur! Bu zorlama yargıyı açmak gerekirse; reddedilenin reddediliş gerekçesi ‘doğru’dur. Öyleyse çizin üstünü… Batıda mahkûmlara giydirilen çizgili formalar onlar için bir alâmet-i fârika olmakla birlikte; reddedilmiş, yasaklanmış kimlikleri temsil ediyordu. Bizdeki karşılığını pijamalarda ve piknik alanlarında bulmuş olsa da bizim çizgiye bakışımızın bir göstergesi olarak sosyal tarihimizin kıymetli sayfalarında yerini almış oldu.
Kadın ve Çizginin Kaçınılmaz İlişkisi
Çizginin boyuna kullanıldığında getirdiği göz yanılması yani çizginin aldatıcı boyutunu en iyi kullanan kadınlardır. Boyuna çizgilerin kullanılan kıyafet üzerinde kişiyi zayıf ve uzun boylu göstermesi birçok kadının işine gelir. İşin daha enteresan tarafı bu çizgilerin iç çamaşırlarda hatta çoraplarda kullanılmasıdır. Kadınların çizgili giysilere olan merakı sadece estetik kaygılarla kalmaz, 1950’lerden itibaren iş dünyasına giren iş kadını tipolojisi üzerinde de etkili olur. Bu yarı erkeksi kadın profili hırslı, çalışkan, kimi zaman orta düzey idareci iş kadını tipolojisini de belirler. Bu bakış açısı kendi içerisinde bir güç ve aykırılığı temsil etmesi nedeniyle çizginin erkeksi olan bir yönünü de açığa çıkartır. Omuzları geniş gösteren vatkalı ceket takımlar -ki zamanla pantolonla desteklenir- gizli bir güç ve direnişi temsil eder. Zaman içerisinde gelişen feminist çizgilerin sosyolojik karşılıkları giyim kuşam konusunda kadını daha özgür bir noktaya çeker. Ancak reddedilen çizgiler, bir çizgi roman kahramanı olan Hopdediks üzerindeki kadar etkili olmaz. Hopdediks’in çizgili şalvarı hem onu komik bir tasvire sevk eder hem de hâkim bir iktidar karşısında aykırı bir sınırsız gücün temsilidir. Kadın üzerinde beliren zararsız ve erkeksi çizgi Hopdediks üzerinde etkili fakat aykırı yerini bulur.
Mafya ve Çizgi
Amerika’da ekonomik buhranın ağırlığını hissettirdiği yıllarda beliren mafya kavramı kendini koyu renk ve çizgili takım elbiselerle sembolleştirir. Bu ağır adamlar, en kısa yoldan hayatın çemberinden geçmeye çalışırken toplumun en uç ve gözü kara kesimini temsil ederler. Amerikan sinemasının kült filmlerinden olan ‘Baba’ üçlemesi; bu aykırı, güçlü ve yerleşik olmayan kesimi incelerken Al Pacino gibi çok özel bir karakteri de sinema dünyasında perçinler. Mafya kavramıyla merkezi otoriteye karşı oluşturulan başkaldırış farklı bir yönüyle Amerika’da zenci nüfusun simge isimlerinden olan Malcom X’de de açığa çıkar. Bu dönemde aynı kıyafetlerle beyaz adama ve yerleşik otoriteye başkaldırıyordu. Yine Dalton Kardeşlerin çizgili mahkûm elbisesi de burada akla ilk getirilebilecek diğer ikinci örnek. Ret edilmişlerin bir nevi temsili sembolü olan çizgiler insanlığın kullanımıyla acaba daha hangi kavramları sembolleştirecekler!
Üstünü çizmek eğer bir şeyi, bir yapıyı ya da bozuk, yanlış yapılmış bir hesabı temsil ediyorsa yani bir nevi vazgeçmeyi ya da yok etmeyi anlatıyorsa; o zaman karşında bir düzeltilen ve yeniden bir başlangıcı da ifade ediyordur. Hepimizin üstünü çizmek istediğimiz çok şey vardır. Önemli olan çizmek eylemine başlamaktır. Üstünü çizerek başladığımız eylemlerimiz bir süre sonra altını çizmeye evrilecektir. Hata yapmayanlar gayret göstermeyen tembellerdir. Ne diyordu Orhan abimiz: “Hatasız kul olmaz”