Sedat SADİOĞLU'nun 11 Mayıs 2023 tarihli yazısı: Bazı Önemli Kavramlar
Gören Göz – 15/1: İslâm’da Estetik
Resulûllah efendimiz (s.a.v.) ve sahabeler (r.a.), saç ve sakallarından giyimlerine kadar her konuda estetiğe önem verirlerdi. Peygamberimiz, oğlu İbrahim defnedilirken, mezarın bir köşesinde açık bir yer kalması üzerine bu deliğin kapatılmasını ister. Mezardaki deliğin ölüye bir zararı olup olmadığını merak eden sahabelere şu cevabı verir;
“Deliğin ölüye değil, bizim gözlerimize zararı vardır!”
Nitekim bu estetik anlayışının bir sonucu olarak, sahabelerden Arfecete Bin Asad, bir savaşta kesilmiş burnuna, gümüşten bir takma burun takmış ve gümüşün kararması üzerine, Resulûllah Efendimizin (s.a.v) isteğiyle altından bir burun kullanmıştır.
Demek ki, gözlerimize, kulaklarımıza, burnumuza hoş gelmeyen şekiller (bozukluklar), renkler, sesler ve hatta kokulardan bile kaçınmalıyız. (Esasen) Her şeyi en güzel şekliyle yaratan Rabbimizin koymuş bulunduğu doğal, genel ve evrensel estetik kurallarıyla barışık olmalıyız. Kendimizi kılık kıyafet bakımından yakışıksız duruma sokmamalı, abartıya ve fazla lükse (gösterişe) kaçmamalıyız. Tam tersi hırpani (dervişane) bir hayat da sürdürmekte ısrar etmemeliyiz. Kendimize (her yönden) uygun olanı seçmeliyiz ve buna uygun davranmalıyız. Kendisiyle barışık olan insan, diğer insanlarla da barışık olur. Estetiğe ve süslenmeye kadınların çok önem vermesi ise, yine aşırıya kaçılmaması şartı ile doğal ve (âlimler tarafından) makul kabul edilmektedir. Esasen yüce Allah insan için; “…suretini en iyi şekilde yarattım…!” (Tin Suresi, 4.Ayet) buyurarak, belki de bunun kastetmektedir. Doğal olmaya çalışmalı, insanları ve kendimizi (Yaradan’dan dolayı) sevmeliyiz.
Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları kendi görünüşüyle ve özellikleriyle barışık olan kullarından eylesin…Amin !
Gören Göz – 15/2: Acelecilik
Acelecilik, bir işi, düşünceyi yada davranışı fazla düşünmeden hemen yapmaya kalkışmaya denir. Acelecilik bazen işe yararken çoğu zaman ise “hata” getirebilir. Sevgili Peygamber (s.a.v.); “Acele (şey) şeytandandır, te’enni (temkinli olma) Rahman’dandır!” buyurarak, konuya vurgu yapmaktadır. Seçilmiş iki ayet de şöyledir; “İnsan aceleci (tabiatlı) yaratıldı” (Enbiya, 37.Ayet) ve “İnsan pek acelecidir!” (İsra,11.Ayet)
Aşağıda, atalarımızdan intikal eden bazı deyişlerimiz vardır:
“ İki düşün, bir hareket et! ”
“ İki dinle, bir söyle! ”
“ Acele işe şeytan karışır! ”
“ Geç olsun (da), güç olmasın! ”
Acelecilik, ancak aşağıdaki yerlerde (şartlarda) gerekli olabilir;
1) Misafir gelince yemek (su) getirmek için acele etmek
2) İnsanlık icabı bir günah işleyince, hemen tövbe ve istiğfar etmek
3) Beş vakit namazı vakti çıkmadan (yani zamanında) kılmak
4) Kız ve oğlan çocuklarına, din bilgilerini ve namaz kılmasını öğretmek, ergenleri (bekârları) geciktirmeden evlendirmek
5) Ölen bir kişinin defnedilmesinde acele etmek …..(Süleyman bin Cezâ)
6) Sağlığında, ilim öğrenmek için koşturmak, öğrenmek ve öğretmek için acele etmek. (Yazarın eklemesi)
Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları her işinde, düşünceli, tedbirli ve dikkatli olan kullarından eylesin…Amin !
Gören Göz – 15/3: İhlâs Suresi
İhlâs suresi incelenmiş ve yirmi kadar (farklı) ismi olduğu belirlenmiştir. Bunlar;
Birincisi; İhlâs suresi
İkincisi; Tefrid suresi
Üçüncüsü; Tecrid suresi
Dördüncüsü; Tevhib suresi
Beşincisi; Necât suresi
Altıncısı; Velâyet suresi
Yedincisi; Nisbet suresi
Sekizincisi; Ma’rifet suresi
Dokuzuncusu; Cemâl suresi
Onuncusu; Mukaşkışa suresi
Onbirincisi; Muavveze suresi
Onikincisi; Samed suresi
Onüçüncüsü; Esas suresi
Ondördüncüsü; Mâni’a suresi
Onbeşincisi; Muhzara suresi
Onaltıncısı; Münfere suresi
Onyedincisi; Beraet suresi
Onsekizincisi; Müzekkire suresi
Ondokuzuncusu; Nur suresi
Yirmincisi; Emân suresi
Yirmibirincisi; Kul Hüvallahü Ehad suresi (En yaygın olanı budur)
Sahih bir rivayete göre, Resullüllah Efendimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmuştur;
“Bir gecede Kur’an’ın üçte birini okumaktan, herhangi birinize bir acizlik gelir mi?” Bunu üzerine Sahabe(r.a.); “Bu nasıl olur? Ey Allah’ın Resulü!” Bunun üzerine; “Kul Hüvallahü Ehad’i okuyun. Çünkü bu (okuma), Kur’an’ın üçte birine denk gelir!” demiştir.
Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları ihlâs suresini sıkça okuyan ve sevabına da nail olan kullarından eylesin…Amin !
Gören Göz – 15/4: Allah’ın Daveti
Aşağıda, ‘Allah’ın daveti’ ve ‘ölüm’ ile ilgili açıklayıcı bir söyleme yer vereceğim;
“Yüce Allah, Mümin kullarına daha güzel (ve kalıcı) bir âlem vermek için, onları ölüm bileti ile ahiret (-teki cennet) sarayına davet ediyor!”
Bu ne güzel bir davet ve ne güzel bir anlatış şekli...! İnsanın bu davete hemen “Evet” diyeceği geliyor! Gelin bu daveti ciddiye alalım, hazırlıklı olalım ve davete icabet edelim!
Karınca, çok kısa yaşamı boyunca pek uyumaz, taşıdığı besinlerini yuvasına depolar ve kışın beslenir. Bir karınca bile, bu çabasını iç-güdüsel ve zorlukla yaparken, bizler cehennem gibi bir zorluğu nasıl gözardı edebiliriz!? Üstelik Yüce Allah bizlere, akıl denen muhteşem bir özellikle de vermiş iken…!
Ek Bilgi-1: Karıncalar; 2-3 aylık ömürleri süresince, sadece kolonileri ve türlerinin devamı için yaşar ve yuvalarına durmadan yiyecek taşırlar. Karıncanın karnında iki midesi vardır. Biri, yiyeceği kendi için kullanır; diğer midesinde ise, karıncalarla paylaşılacak yiyecekleri depolar. Bu yüzden karıncalara “sosyal hayvanlar” denir. Üstelik bir su engelini geçmek için kendi vücutlarını, (birbirlerine kenetleyerek) su üzerinde köprü (sal) gibi yaparlar ve devamlılığı sağlarlar. Bu sırada yüzlerce karınca ölmüş olur. Esasen sosyallikleri daha da ileri bir boyuttadır ve bunu bizim algılamamız çok zordur! Çünkü İlahi emir ve görevler söz konusudur!
Ek Bilgi-2: Sadece kraliçe karıncanın ömrü ise, çoğalmayı tek başına sağlayabildiği için yaklaşık 15 yıl kadardır)
Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları cehennem sınavı için hazırlıklı olan kullarından eylesin…Amin !
Gören Göz – 15/5: Merhametten Maraz Doğar !
Yanlış anlaşılan, ancak genel olarak kabul görmüş bir deyiş vardır; “Merhametten maraz doğar!” Aslında bu deyiş halk dilinde; “iyilikten maraz doğar!” şeklinde de kullanılır. Kesin kanaat, bu deyişin yanlış olduğu şeklindedir. Bir kere, bu deyiş tekrar edilecek olursa; “iyilikten ancak iyilik doğar!” olur ki, bu zaten böyledir. Kendisine yapılan iyiliği anlamayan, red eden, istemeyen veya başa kakan insanlar olabilir. Ancak bu tür insanların sayısı azdır ve genelleme yapılmamalıdır. Genelleme yapılırsa, yanlış ve zararlı (toplumsal) algılar ortaya çıkar.
Burada, dikkat edilmesi ve düşünülmesi gereken konu, iyilik yada merhametin gizli ve dolaylı yolla yapılmasıdır. Yapılan yanlış da esasen buradadır. İyilik yada merhameti yapan ile, iyilik ve merhamete mazhar olan kişilerin karşı karşıya gelmemesi, birbirlerini bilmemesi doğru olandır. Yüce dinimizin öğretilerinden olan, “kabahatin ve iyiliğin gizli olanı makbuldür!” sözü de bunun içindir. Buradan, “kabahat yapın ama gizli yapın!” anlamı çıkmamaktadır. İnsanoğlu zayıftır, nefsine yenik düştüğü anda yaptığı hatayı, ulu orta belli etmemelidir. Bu, toplumun yozlaşmasına da neden olabilir. Bu yüzden gizlilik önemlidir. Ola ki, insanoğlu (yaşadığı süre içerisinde) yaptığı kabahatten döner, tövbe eder ve tekrar (o hatayı) işlemez ise, “iyi kul” olma yolunda, “kazançlı” olur. Doğru olan ve insana yakışan da budur.
Yüce Allah (c.c.), biz Müslümanları (bütün canlılara karşı) merhametli olan kullarından eylesin…Amin !