Utku KABAKCI'nın 8 Kasım 2023 tarihli yazısı: Bir Hakikat Düşmanı Olarak Savaş
Savaş, giderek birbirine dolanmasıdır siyahla beyazın. Özellikle de postmodern zamanların postmodern savaşlarında gerçek ile algılanan arasındaki bağ kopuktur. Savaş patlak verdikten sonra aklın hâkimiyetinin zayıflayarak arka plana kaymasını takiben duygulara dayanan eylemlerin dizginleri ele geçirmesi neredeyse kaçınılmazdır. Duygularla hareket edilen dönemlerde ise fanatiklik, tüm irrasyonelliği ile hakikati boğmaya kalkar. Hakikatin can çekişmeye başladığı yerde de neyin doğru neyin yanlış olduğu muğlaklaşır.
Savaş dönemlerinde toplumların üstüne çöken paranoya ve her durumda kendini haklı görme yanılgısı, aşırılığı besleyerek çok daha tehlikeli sonuçların doğmasına sebep olur. Böyle durumlarda radikal düşüncelerle eyleme geçenler, yaşananın ne olduğunun şuuruna varmak gayreti göstermek yerine, haklılıklarını(!) ve gerçekleştirdikleri uç davranışları meşrulaştıracak argümanlara dikkat kesilir.
Bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde hakikati elinin tersiyle iterek kendi algılarını gerçeğin yerine koymaya kalkanlar, bunun karşısında duran herkesi ve her şeyi düşman ilan ederek ortadan kaldırılması gereken birer engel olarak görür. Mutlak zafere ve huzura ancak bu engellerin yok edilmesiyle ulaşılacağına inanırlar. Böyle atmosferlerde işi, duygulara yön vererek manipülasyon yapmak olanlar, bir algı imparatorluğu inşa ederler. Temeli yalan bilgiler üzerine atılmış bu algı imparatorluğu da âdeta bir kara propaganda fabrikası gibi işler.
İşte tam da böylesi bir manzarada daha çok ihtiyaç duyulur hakikat savaşçılarına. Hakikat savaşçılarının belki kuşandıkları bir pusatları yoktur fakat günün sonunda inşa edilmiş olan bu büyük ve görkemli algı imparatorluğunu yerle bir edecek olan tek şeyi yani hakikati ellerinde tutanlar da onlardır.
Bu sebeple gerçek entelektüellerin, yalanın politikası karşısında hakikat kılıcını çekmekten geri durmamaları elzemdir.