Utku KABAKCI'nın 1 Kasım 2023 tarihli yazısı: Bir Toplum Düşmanı Olarak Dezenformasyon

Genellikle politik ya da ticari amaçlar doğrultusunda planlı ve sistematik bir biçimde şahıs ve/veya kurumlara yönelik dayanak göstermeksizin ileri sürülen iddialar üzerinden gizli bir yıpratma tekniği olarak kullanılan dezenformasyon (bilgi çarpıtma), çağımızın ivedilikle çözüme kavuşturulması gereken önemli sorunlarının başında gelmektedir.   

Bilgi çarpıtma hamleleriyle yapılmak istenen, hedefe koyulan şahıs ya da kurumun imajında tamiri kolay olmayan bir hasar bırakabilmektir. Eğer bu amaç gerçekleşirse, hedef gösterilen şahıs ya da kuruma duyulan güven, derin bir yara alır. “Güvenilmez” olarak zihinlere işlenen bir kaynaktan gelen iletiye de itibar edilmez. Bu yüzden dezenformasyon operasyonlarını gerçekleştirenler, hedeflerine doğru bilgiden de önce bu bilginin kaynağını alırlar. Çünkü ortaya koyulan bilgiye duyulan güven, kaynağının sahip olduğu itibarla doğru orantılıdır.   

Dezenformasyon operasyonunun muvaffak olabilmesi, çarpıtılan bilginin çeşitli mecralarda (geleneksel veya yeni medyada) belirli bir süre dolaşımının sağlanmasıyla mümkündür. Manipüle etmek amacıyla ileri sürülen yanlış bilgi, gündemi belirleyebildiği ve gündemde kalabildiği ölçüde etkili olur.

Bilgi çarpıtma ile olumlu bir durum kötü veya tam tersi olumsuz bir durum iyi olarak pazarlanabilir. Yanlış bilgi ve iftiralarla halkın belirli bir kişiye, kuruma, markaya yönelik temelsiz bir şekilde korku, öfke gibi kuvvetli duygular beslemesi sağlanır. Manipüle edilmiş insanların duygularına yön vermek suretiyle de gayriahlaki ve haksız bir kazanç elde edilir.    

Dezenformasyon Karşısında Gazetecilerin Sorumluluğu Nedir?            

Dezenformasyonun en tehlikeli olanı, haberler içine gizlenerek medya içeriği tüketicilerinin önüne getirilendir. Çünkü insanlar haberlerde gördüğünün, dinlediğinin, okuduğunun doğru olduğuna inanmaya meyillidir.   

Dezenformasyonun sadece sanal ortamlar üzerinden ve kimliği belirsiz (sahte) hesaplar tarafından gerçekleştirildiği yönünde genel bir kabul söz konusudur. Profesyonel olarak yapılan dezenformasyonun sanal ortamda sıklıkla karşımıza çıktığı ve tespit edilmesinin her zaman için kolay olmadığı doğrudur. Fakat sanal mecraların yanı sıra dezenformasyonun ulusal medya kuruluşlarında da yapılabileceğinin dikkatlerden kaçmaması elzemdir.  

Kimi gazeteciler(!) şahsi menfaatleri uğruna mesleklerinin etik değerlerini hiçe saymaktan geri durmayarak çarpıtılmış bilgiyi dolaşıma sokabilmektedir. İşleri gereği gerçeğin peşinde olmaları gereken bazı medya mensuplarının hakikat arayışından vazgeçerek yanlış bilgiden medet umacak kadar aciz bir hâle düşmeleri, affı olmayacak bir hatadır. Bu büyük hata, gazetecilik mesleğine olan güvenin sarsılmasına sebep olmaktadır.

Özellikle doğal afetler gibi kriz zamanlarında maruz kalınan dezenformasyonun çok tehlikeli neticeleri olabilir. Maalesef bazı gazeteciler ve medya kuruluşları bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu toplum ve hakikat düşmanı dezenformasyon operasyonlarının birer piyonu hâline gelebilmektedir. Bu nedenle bilhassa büyük toplumsal olayların yaşandığı dönemlerde ulaşılan/ulaştırılan bilginin sağlamasının yapılması hayati bir öneme sahiptir.  

Her gazeteci, kamuoyunun önüne getirdiği bilgilerin tamamının doğruluğunu teyit etmekle mesul olduğunu daima aklının bir köşesinde tutmak mecburiyetindedir. Basın mensupları, sosyal medyada daha fazla takipçi ve etkileşim uğruna mesleğin etik ilkelerini esnetebilme lüksüne sahip olmadıklarını idrak edebilecek seviye ve karakterde olmalıdır.

Yurttaşların ister geleneksel ister yeni medya vasıtasıyla olsun doğru bilgiye erişebilmeleri en temel haklarındandır. Dezenformasyon, bu hakkın önündeki ciddi engellerden biri olarak karşımıza dikiliyor. Bu tehlikenin ayırdına varmak gazetecilerin olduğu kadar yurttaşların da vazifesi hâline geldi.

Topluma büyük zarar verme potansiyelini barındıran dezenformasyon operasyonlarının sıklıkla gerçekleştirilmeye başlanmasıyla birlikte şuurlu bir biçimde yapılan bilgi çarpıtma hamlelerine karşı alınabilecek tedbirler üzerindeki araştırmaların ve derinlemesine çözümlemelerin sayısının artmasına olan ihtiyaç da her geçen gün daha çok hissedilir oldu.

Maruz kalınan dezenformasyon operasyonları karşısında en az zararı görmek ve bu mücadeleden muzaffer bir şekilde çıkabilmek sadece resmî kurumların değil, aynı zamanda özel kuruluşların, basın mensuplarının ve doğru haber talebinde olan yurttaşların iş birliği ile mümkündür. Dezenformasyon karşısında tüm bu paydaşların bilinçli bir şekilde birlikte hareket etmesiyle verilecek mücadelede medya okuryazarlığı eğitiminin önemi ve işlevi göz ardı edilmemelidir.