Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 7 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Büyük Resetleme!
Bilgisayarda ya da cep telefonunda oynadığınız oyunu kabettiğinizde ‘’Game Over’’ yazar ve oyun biter. Tekrar oynamak isterseniz yeniden başlamanız gerekir, aynı yeniden doğmak gibi.
Ama hayat öyle değildir! İyi de olsanız kötü de olsanız selanız okunur, cenaze namazınız kılınır. Başka bir inanca sahipseniz ona uygun ritüeller ve vecibeler yerine getirilir. Çok sevilen biri olsanız bile arkanızdan birkaç gün yas tutulur, sonra unutulur gidersiniz. Ve tekrarı yoktur hayatın bilgisayar oyunları gibi.
Dünyaya gelmek sizin elinizde değildi, gitmek de sizin elinizde değil. Belki birkaç gün daha fazla yaşamak için nelerinizi vermezdiniz. Doğum ile ölüm arasında geçen koca bir ömür var hesaba katmadığımız ya da dünya telaşından farkına varamadığımız.
Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Mutlu musunuz? Yorgun musunuz? Kızgın mısınız? Sakin misiniz?
Ya da kendinizi nasıl hissettiriyorsunuz karşınızdaki muhatabınıza?
Size bakınca aklından neler geçiyordur iyi ya da kötü kim bilebilir?
Hayvanlara, bitkilere, canlılara karşı tavrınız, düşünceniz, yaklaşımınız nasıl? Aynı dünyayı paylaşan dostlar, komşular, akrabalar gibi görüyor musunuz onları da?
Yediğiniz meyvelerin çekirdeklerini çöpe atmayıp doğaya dikiyor musunuz ya da uygun yeşil alanlara bırakıyor musunuz? Yazın en sıcak günlerini yaşadığımız bölgemizde hayvanlar için yiyecek özellikle de su için adımlar atıyor musunuz? Yoksa ‘’Ben’’ mottosu ile devam mı dibine kadar yaşamaya ve hayatınıza level atlatmaya çalışmaya?
Ya da musalla taşına yatmadan önce ‘’Beni nasıl bilirler?’’ diye hiç sorguladınız mı kendinizce? Yahut, arkadaşlarınızla bir aradayken sordunuz mu kendinizi onlara ‘’Ben nasıl biriyim?’’ diyerek?
Kişi ya iyidir, ya kötüdür? Ortası bir cevap çok fazla siyaset içerir.
Ama iyi bir insan olmak elinizde!
Yardımseverlik, adalet, dürüstlük, hüsnüzan, güleryüzlülük, ahlak gibi temel değerlere yaşayarak ve hayatınıza uygulayarak sahip çıkın yeter.
Makam, variyet ve güç arttıkça insan, özdeğerlerinden uzaklaşma yönünde ilerliyor, empati ve sempati melekelerini kaybederek egonun esiri oluyor. Belki makamını korumak, belki variyetini artırmak belki de gücüne güç katmak için hırs denizinden besleniyor, karanlığın dünyayı örtüp geceyi getirdiği gibi kalbini karartıyor ve pozitif yönlü düşüncelerine aşılmaz sınırlar koyuyor.
‘’Ben’’ mottosu ile yaşayıp ömrün son demleri geldiğinde ‘’Keşke!‘’ formuna dönüyor; aynı gecenin gündüze döndüğü gibi, yalnız batmakta olan güneşin ne faydası var ilk önce sana sonra da sana yakın olanlara ve güneş, onca sene yaptığın hataları düzeltmeye fırsat verecek enerjiyi sana verebilecek mi bu sönük haliyle?
Emin olun! Eğer dünyayı ve dünyadakileri bırakıp gidenler konuşabilseydi sadece bir cümle, ilk diyecekleri kelime ‘’Keşke!’’ olurdu. Mezar taşlarının üzerine kendi elleriyle yazarlardı kalanlara bir miras olsun diye adlarından, doğum ve ölüm tarihlerinden önce; ‘’Keşke!’’
‘’Keşke!’’ heba edilen bir ömür demektir.
‘’Keşke!’’ Kaybedilebilecek bir cenneti de içinde barındırır.
‘’Keşke!’’ Keşkelerin içinde; kul hakkı, yetim hakkı, yalan, adam kayırma, torpil, liyakatsiz atama, arsızlık, suistimal, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, zulüm, adaletsizlik gibi kötü işler ve kötü davranışlar vardır.
Ve unutulmamalıdır ki!
Devlete ve millete karşı yapılmış kötü işler ve kötü davranışlar için ‘’Keşke!’’ ile kurtulamazsınız.
İnsanlığa karşı yapılmış kötü işler ve kötü davranışlar için de ‘’Keşke!’’ ile kurtulamazsınız.
Tüm canlılara karşı yapılmış kötü işler ve kötü davranışlar içinse ‘’Keşke!’’ ile hiç kurtulamazsınız.
Orada torpil yok, kayırma yok!
Ne bir eksik, ne bir fazla!
Her şey zerre ile tartılacak!
Ve öyle bir mahkeme ki, hakimin kendisi şahit.
Vakit geçmeden kendinizi resetleyin!
SESLENİŞ
Ölümlü dünyada bir taşım kaldı baki,
Uzanır semaya doğru, ağaç misali.
Yazılmış üstüne adımla, dört beyit mani,
Aşılmaz, çıkılmaz, viran yerdeyim.
***
Dört yanı çamurdan, duvarsız toprak yapı,
Ne göğe bakan pencere, ne çıkacak bir kapı,
Bir garip mahpushane, demirsiz atılmış harcı,
Aşılmaz, çıkılmaz, viran yerdeyim.
Mehmet KÜÇÜKEKEN