Bünyamin ALTINTAŞ'ın 28 Mart 2023 tarihli yazısı: Ek bütçe gündeme gelir mi?
Merkezi yönetim bütçe açığı Şubat ayında 170 milyar lirayı geçti. Bu rakam son yıllarda yaşanan en büyük aylık bütçe açığını ifade ediyor. İki aylık bütçe açığı ise 202.8 milyar lira olarak kayıtlara geçti.
Şubat ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 389 milyar 388 milyon TL, bütçe gelirleri 218 milyar 828 milyon TL olarak açıklandı. Şubat’ta bütçe giderleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 93.9 artarken, gelirler aynı dönemde yüzde 19.1 düştü.
Gelirlerdeki düşüşte kurumlar vergisi tahsilatındaki sert düşüş etkili oldu. 2022 Şubat ayında 82 milyar 619 milyon lira kurumlar vergisi geliri elde edilmişti.
Bu yılın Şubat ayında ise geçen yıla göre yüzde 94.4'lük düşüş yaşandı ve kurumlar vergisi gelirleri 4 milyar 643 milyon liraya düştü. Buna karşılık ÖTV gelirleri yüzde 126.5 artarak 42 milyar 709 milyon liraya çıktı.
2023 yılına Merkezi Yönetim Bütçesi'nde 659.4 milyar liralık bir bütçe açığı hedefiyle başlandı. Daha yılın ilk iki ayında bu hedefin yüzde 30'undan fazlası gerçekleşmiş oldu.
2023 Ocak-Şubat dönemindeki bütçe açığı 202.8 milyar TL oldu. Oysa bu bütçe açığının içine daha EYT, taşeron işçileri kadroya alma, emekli maaşlarındaki artış ve seçim ekonomisi harcamaları yer almıyor.
Hâl böyle iken bir de maalesef son yılların en büyük felaketlerinden birini yaşadık, 6 Şubat depremlerini. Depremlerin maliyetinin yaklaşık 100 milyar dolar olduğunu varsaydığımızda seçim sonrasına neden devasa bir ek bütçeyle uyanacağımızın emareleri de yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Yüksek enflasyon nedeniyle geçim sıkıntısı çeken vatandaşlar, seçimlerden sonra bütçe açığının kapatılması için gelecek ek vergilerle karşılaşabilir.
15 Mayıs sabahını takip eden günlere yeni vergiler, ek vergi artışları, tek seferlik vergi uygulamaları, sağlık katılım payı artışları, zamlarla uyanacağımızı söylemek kehanet olmayacaktır.
Ayrıca seçim sonrası kaçınılmaz olan vergilerin maliyet artışına neden olacağı da anlaşılıyor. Bu durum fiyat artışını da beraberinde getirecektir.
Kuşkusuz bütçe ve orta vadeli programların kamu kurumları ve özel sektör için yol gösterici olması gerekir.
Ancak uygulanan ekonomi politikaları ve ekonomik gerçeklikten uzak ekonomik tahminler nedeniyle orta vadeli programların daha yayımlandığı yılda değersiz bir kâğıda dönüştüğüne şahit oluyoruz.
Ayrıca Kur Korumalı Mevduat nedeniyle çok daha büyük maliyetlerle karşılaşma ihtimali de oldukça yüksek. Bu da Türkiye’yi, bütçe açığının inanılmaz boyutlara ulaşacağı bir durumla karşı karşıya bırakabilir.
KKM'deki yüz milyarlarca liralık artış, devlet bütçesine konulmuş ve her geçen gün hızla büyüyen bir saatli bomba gibi çalışıyor. Bütçeye öngörülemez ve dayanılmaz yük getirme potansiyelini bünyesinde taşıyor.
Hükûmetlerin her seçim öncesi seçim ekonomisi uyguladığını biliyoruz. Bu bir noktaya kadar da normal karşılanabilir. Lakin seçim sonrası ekonomik verilerin bozulmaması da ülke için önemli.