Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 1 Mart 2024 tarihli yazısı: Ekonomik Paradoks
Ekonomi
‘’Ekonomi’’ deyince hemen aklımıza cebimizdeki para, kredi kartı limiti, faiz oranları, aylık enflasyon, kira zam artış oranı, elektrik faturası, pazar alış-verişi, marketteki indirimler, ekmek fiyatı ve gramajı, çocuğun okul masrafları gibi gündelik yaşamımızda kıt maaşımız ya da gelirimiz ile savaştığımız canavarlar geliyor değil mi?
İnsanlar hayatta kalmak ve yaşamlarını devam ettirmek için bazı ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Bu ihtiyaçları karşılayabilmek için de mal ve hizmet olarak tüketim yaparlar. Ekonomi bilimi, insanların mal ve hizmet tüketimi arttıkça, kendilerini daha mutlu hissedeceklerini düşünür. İnsanların taleplerini karşılamak ve tüketmek istediği ölçüdeki bu mal ve hizmetlerin üretimi sınırsız olmamakla birlikte, ancak eldeki kaynaklarla sınırlıdır. Sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların nasıl karşılanacağının çözümü ekonomi bilimindedir.
Ekonomi, insanların ve toplumların para kullanarak ya da para kullanmadan zaman içinde çeşitli mallar üretmek ve bunları bugün ve gelecekte tüketmek üzere, toplumdaki bireyler ya da gruplar arasında bölüştürmek için, kıt kaynakları kullanmak konusundaki tercihlerini inceler.
İktisatçılar tarafından sunulan çeşitli ekonomi tarifleri vardır:
Richard G. Lipsey; ekonominin, sınırsız insan arzularını karşılamak için kıt kaynakların kullanımını inceleyen bir bilim olduğunu belirtmiştir.
N. Gregory Mankiw; ekonominin toplumun kıt kaynakları nasıl yönettiğinin incelenmesi olduğunu ifade etmiştir.
Robert B. Ekelund Jr. ve Robert D. Tollison; ekonominin, sınırsız arzuları olan bireylerin ve toplulukların, arzularını gerçekleştirmek için sınırlı kaynakları nasıl tahsis etmeyi seçtiklerini inceleyen bilim olduğunu söylemiştir.
Paul A. Samuelson; ekonominin, insanların ve toplumun, para kullanarak veya kullanmayarak, sınırlı olan ancak zamanla çeşitli türde mallar üretmek için çeşitli şekillerde kullanılabilen üretim kaynaklarını kullanma konusunda nasıl seçimler yaptığının incelenmesi olduğunu açıklamıştır.
Hasan Ayberk Küçükeken; ‘’İnsan yapımı olup da paranın satın alamayacağı hiçbir şey yoktur.’’ sözü sadece servet sahibi olanlar için geçerli olsa da para ile alınamayan milli, manevi ve ahlaki değerlerimizi de sosyal medya, din ve siyaset üzerinden çeşitli algı yöntemleri kullanarak alıyorlar.
Günümüzde, sınırsız insan arzularını karşılamanın yerini temel ihtiyaçları karşılamanın aldığını, geçen ayı borçsuz bir şekilde kapatabilen ya da kredi kartının asgari ödeme tutarını ödeyebilen bir ailenin ekonomik refahının iyi olduğunu söyleyebileceğimiz bir devirdeyiz.
Barınma, temel bir ihtiyaçsa neden ev alamıyor sunuz ya da kiranızı düzenli ödeyemiyor sunuz?
Araba, temel bir ihtiyaçsa neden arabanız yok ya da deposuna benzin koyup kullanamıyor sunuz?
Et, temel bir besin kaynağı ise neden alamıyorsunuz ya da arada bir aldığınız 1 Kg kıymayı kırk parçaya bölüp neden iki ay kullanıyor sunuz?
Çamaşır makinesini, bulaşık makinesini neden gece çalıştırıyor sunuz?
Akraba ve komşu ziyaretleri yerini neden ucuz ve indirimli ürünü bulmak için market ziyaretleri aldı?
Yokuş aşağı inerken aracın vitesini boşa alıp, yakıt tasarrufu mu sağlıyorsunuz ya da sağladığınızı mı sanıyor sunuz?
Pazarda dökülmüş sebze ve meyveleri toplayan yüreği sevgi, merhamet ve iyilik dolu ama cebi boş insanları da mı görmüyor gözlerimiz?
Kışın kombiyi kısarak üzerini kalın giyinen ya da battaniye ile oturan aileler yok mu sanıyorsunuz toplumumuzda?
Ekonomik ilkeler, insanlar tarafından belirli fedakarlıklar yoluyla bir hedefi en üst düzeye çıkarmak veya mümkün olan en küçük fedakarlıkla belirli hedeflere ulaşmak için kullanılan temel düşüncedir.
Ekonomik ilkeleri özümsemiş, kıt kaynaklarımız ile temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilen 85 milyonluk bir toplum olarak gencinden ihtiyarına, cahilinden eğitimlisine, köylüsünden kentlisine kadar her birimizin çok iyi bir iktisatçı olduğunu söyleyebilirim. En ünlü iktisatçıların bile ülkemiz şartlarında normal bir ailenin ekonomisini yönetebilmesi imkansızdır diye düşünmüyor değilim.
Ekonomi üç temel gruba ayrılır:
1. Tanımlayıcı Ekonomi, ekonomik sorunlar hakkında gerçek bilgileri toplayarak çalışır. Tanımlayıcı ekonomi, bilgilerin tanımlanmasını, tanımlanmasını, derlenmesini, olguların ölçülmesini ve veri toplanmasını içeren bilgiler sağlar.
2. İktisat teorisi, ekonomik verileri genelleştirmeye ve bu verilerin yorumlanmasını sağlamaya çalışır. İktisat teorisi, ekonomik politikaların uygulanmasında temel olarak kullanılan ekonomik ilkeler veya yasaların bir koleksiyonudur. İktisat teorisi, ekonomik olaylar arasındaki ilişkileri açıklamak ve bu ilişkileri bir yasa veya iktisat teorisinde formüle etmekle görevli iktisat biliminin bir parçasıdır.
Ekonomik teori ikiye ayrılır:
• Makroekonomi, ekonominin bir bütün olarak çalışma mekanizmalarını özel olarak inceleyen ekonomi biliminin bir parçasıdır. Makroekonomi milli gelir, işsizlik oranları ve enflasyon gibi geniş ekonomik olayları inceler.
• Mikroekonomi, sınırlı kaynakların tahsisine yönelik kararlar alırken bireylerin ve üretim hanelerinin veya şirketlerinin davranışlarını inceleyen ekonomi biliminin bir parçasıdır.
3. Uygulamalı İktisat, tanımlayıcı iktisat tarafından toplanan gerçekleri açıklamak için iktisat teorisi çalışmalarının sonuçlarını kullanan bir iktisat dalıdır. Ekonometri, ekonomistlerin sahadan elde edilen verileri kullanarak hipotezleri test etmelerine olanak tanıyan bir dizi istatistiksel yöntemdir.
İktisatçılar tarafından ne kadar veri toplanırsa toplansın, analiz yapılırsa yapılsın, ekonomik model geliştirilirse geliştirilsin, proje sunulursa sunulsun onu hayata geçiremeyen hükümetin ekonomi kurmayları ve politikacılar, işine gelmediğini değerlendirmeyen siyaset adamları, zararına dokunan kartel şirketleri ile buralardan beslenen bürokratlar olduğu sürece alt gelir grubu ve halkın ekonomi canavarları ile savaşı bitmez.
Ekonomik faaliyet, insanların günlük ihtiyaçlarını karşılamak için ekonomide attığı her adımdır. Ekonomik faaliyetler; üretim, dağıtım ve tüketim olmakla birlikte ekonomi canavarları ile savaşta bu unsurlar savunma ve hücum taktikleri için kullanılır.
Ekonomik güdüler arasında yaşamın ihtiyaçlarını karşılamak, işi büyütmek, çevreden takdir almak, ekonomik sektöre hakim olmak istemek ve başkalarına yardım etmek istemek yer almaktadır. Özellikle şirketlerin misyon ve vizyonunu oluşturan bu güdüler, uygulamada ürünün gramajının küçülmesi ile fiyatının artması, hizmet ve ürün kalitesinin düşmesi, ek hizmet bedeli talep edilmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Her ekonomik faaliyette devlet doğrudan veya dolaylı olarak yer almaktadır. Hükümetin katılımı, ülke ekonomisini ilerletme sorumluluğunun bir biçimidir. Devletin en önemli sorumluluğu piyasada istikrarın sağlanması, ticaret kurallarının işletilmesi ve denetim olmalıdır. Dolaylı vergiler üzerinden toplanan yüksek oranlı vergilerin piyasa ve hane halkı üzerinde olumsuz yönde etki yaptığını değerlendiriyorum.
Devlet, toplumu ekonomik faaliyetler ve yönelim üzerinde birleştirici bir şekilde rol üstlenirse ekonomi canavarlarına karşı verilen savaşta kitlesel hareket sağlanmış olur. İthal ürünlerin kullanımının azaltılması, vatandaşımızın yurtdışı turistik seyahati yerine yurtiçi seyahati teşvik edici uygulamaları indirimli yurtiçi otel ve konaklamaları ile, aynı standartta olup da yüksek fiyatlı olan ürünlerin alınmaması, yerli ürün tercihi, firma ve sektörler ile toplum adına anlaşmalar, kampanyalar ve gerektiğinde Sivil Toplum Kuruluşları önderliğinde ürünü ya da firmayı boykot.
Mustafa Kemal Atatürk “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadî zaferlerle desteklenmezse payidar olamaz, az zamanda söner.” diyerek ekonominin devletler için önemini en güzel şekilde belirtmiştir ve “Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.” sözüyle de ekonominin önemini pekiştirmiştir.
Ekonomik Bağımsızlığa Giden Yol:
ADALET!
EŞİTLİK!
BİRLİK OLMAK!
Paylaşımda Adalet!
Fırsat Eşitliği!
Kitle Hareketi!