Mert Can DUMAN'ın 15 Kasım 2023 tarihli yazısı: Galiptir Bu Yolda Mağlup
Nedendir bilinmez, insanlık doğayla amansız bir savaş içerisinde. Doğanın verdiği armağana şöyle bir durup nefes çekip de hayranlıkla bakmak yerine baltaları eline, uzun ipleri beline alıp girişiyor bu çetin çatışmaya. Nerede bir su birikintisi görsek vahşi bir sulamaya kurban gidip bir sonraki sene ya suyunu çekilmiş ya da tamamıyla kurumuş görüyoruz. Nerede birbirine yaslanmış ağaçlardan oluşan bir orman görsek geçecek başka yer bulamamışız gibi bir sonraki buluşmamızda o sıkı sıkı duran ağaçların tam ortasından ayrıldığını görüyoruz. Peki ne zaman bitecek bu savaş? Hani o çok söylenegelen Kızılderili atasözünde olduğu gibi; son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda ve son balık öldüğünde mi?
Geçtiğimiz yazı, uzunca bir süreden sonra bir haftalığına da olsa şehirden uzaklaşarak geçirdim. Sinop’tan Batum’a Karadeniz sahil şeridini köşe bucak gezme planlarımı yaparken listeye yazdıklarımdan çok, vakitsizlikten yazamadıklarım olduğunu fark ettim. Öyle ki her köşeyi dönüp de doğanın bize sunduğu armağanla buluştuğum anki hislerimi tek bir kelime anlatabilir: Büyülenme. Tabiat biz insanlara meziyetlerini sunmakta o kadar bonkör ki ona karşı sürdürdüğümüz bu amansız ve anlamsız savaşı düşündükçe bir tarafta son teknoloji ürünü silahlara sahip diğer yanda ise elinde sadece tek bir sopa olan iki kişinin birbiriyle hiç de adil olmayan mücadelesi gözümün önüne geliyor.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) 1945 yılında aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 20 ülke tarafından kurulması anısına her yıl 16 Kasım’da işlenen UNESCO’nun korumaya aldığı kültürel ve doğal miraslar, insanlığın modern topluma geçişinde kurduğu medeniyetinin nereden nereye geldiğinin, üzerinde yaşadığı dünyanın ona sunduğu nimetlerin birer göstergesi. Değerli okuyucularımızdan anımsayanlar olacaktır; geçtiğimiz aylarda UNESCO, Dünya Mirası Listesi’ni güncelledi ve ülkemizden listeye giren birçok muazzam mirasın yanına Anadolu’nun Orta Çağ dönemindeki ahşap camileri de listedeki yerini aldı. Dünya Mirası Listesi’nde Türkiye’den kendisine yer bulan hazinelerimizi şöyle bir hatırlayalım mı? Divriği Ulu Camii, Hattuşa, Nemrut Dağı, Truva, Safranbolu, Cumalıkızık, Hevsel Bahçeleri, Efes Antik Kenti, Göbeklitepe ve daha birçoğu…
Maalesef doğal ve kültürel hazinemizi muhafaza etme noktasında pek de başarılı olmadığımız hepimizin malumu. Yine bu konuda da her zaman olduğu gibi sayılara kulak verelim. UNESCO’nun verilerine göre doğal ve kültürel mirasın korunmasına yönelik olarak yapılan kamu harcamalarının kişi başına düşen miktarında listenin bir hayli gerisindeyiz. Macaristan, doğal ve kültürel mirasın korunması için kişi başına (satın alma gücü paritesine göre) 194 dolar harcarken Türkiye’de bu miktar sadece 12,9 dolar. Listenin üst ve alt sıralarındaki ülkelere bir bakalım: Lüksemburg’da kişi başına harcama 339 dolar olurken Fransa’da 147 dolar, Çekya’da ise 126 dolar seviyesinde. Öte yandan Rusya’nın 3,4 dolar ve Japonya’nın 4,5 dolarlık harcamaları ise bu değerlendirmede şaşırtıcı.
Milyonlarca yıllık dünyamızda binlerce yıldır var olan insanlığın medeniyetinin gelişmesinin en büyük simgelerinden kültürel miras ile doğanın bize sunduğu armağan doğal miras, aslında bu hayatı daha yaşanılır kılan birer unsur. Savaşlarla, zulümle, katliamlarla yoluna ilerlemeye kararlı insanlık belki bu güzel armağanlara daha çok ilgi gösterir de toplumların dayanışması, birliği ve huzuru hayal ettiğimiz gibi tesis edilmiş olur.
Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle…