Ahmet KÖPRÜLÜ'nün 15 Haziran 2023 tarihli yazısı

Amerikan doları hem mikro hem de makro ölçekte bütçelerin önemli bir belirleyicisi olarak Türkiye’de yaşayanların hayatında yer almaya devam ediyor. Türkiye ekonomisi adeta dolara bağlanmış durumda. Çok değil 10 yıl öncesine kadar “Güçlü Türkiye, Güçlü Ekonomi” mi olmalı ya da “Güçlü Ekonomi, Güçlü Türkiye”mi olmalı? tartışması yaparken Türkiye’de yaşayan dar gelirli vatandaşlar için “Dolarizasyon” adeta herkes için bir kabus haline geldi. Amerikan dolarının serbest piyasada “şok” yükselişleri önce petrolde etkisini gösteriyor, arkasından da hayatın her alanına yayılıyor. Amerikan dolarının yükselişi tartışma götürmeyecek bir şekilde hayatımızı her alanda olumsuz etkilemektedir. 1923’te sadece 80 kuruş olan 1 dolar bugün 24 liraya yaklaştı. Amerikan Doları’ndaki artış, Türk vatandaşları ve Türkiye ekonomisi açısından enflasyonist etkilenmeye neden olmaya devam etmektedir. Dolar bizi bu kadar olumsuz etkilerken Amerika için “güçlü” Amerikan doları ne ifade eder bir de ona bakalım:

Amerikan dolarına ve Amerika’ya muhalif ama dolardan da vazgeçemeyen çevrelere göre dolar, "Çamaşır sepetindeki en temiz gömlek", "bir güzellik yarışmasındaki en az çirkin kupa", "körler krallığındaki tek gözlü adam" olarak tanımlanır.

Amerikalılara göre güçlü bir ABD dolarının çeşitli avantajları ve dezavantajları var. Güçlü dolar bazılarına yarar sağlarken bazılarını da olumsuz etkiliyor.

Öncelikle Amerikalılara göre Amerikan Doları, döviz piyasasında diğer para birimleri karşısında değer kazandığında “güçlü” kabul edilmekte. Amerika’da güçlenen bir ABD doları, eskisinden daha fazla döviz satın alınabileceği anlamına geliyor. Güçlü bir dolar ilk olarak denizaşırı seyahat eden Amerikalılara büyük fayda sağlamakta. Çünkü 1 dolar daha fazla satın alma gücü sağlamakta.  ABD'yi ziyaret eden yabancı turistler için ise bu durum tam tersi olmaktadır. Çünkü para birimleri daha az satın almalarına imkan tanımaktadır. Dolardaki artış; Amerika’ya yurt dışından gelen ziyaretçiler açısından Amerika'daki mal ve hizmet fiyatlarını daha güçlü bir dolar ile daha pahalı almalarına neden olur. 

Güçlenen bir dolar, ABD'li tüketicilerin daha ucuz ithalattan ve daha az pahalı dış seyahatten faydalanması anlamına gelir. İhracat yapan ve işlerinin çoğunu denizaşırı ülkelerde yapan işletmeler, doların güçlü olduğu alanlarda gelirlerinde azalma görme eğiliminde olduklarından, güçlü bir dolar karşısında dezavantajlı hale geldiğini görseler de genel olarak, ABD ekonomisi için de güçlü bir dolara sahip olunması “iyi” olarak değerlendirilmektedir.

Amerika’dan ihracat yapan veya satışlarının büyük bölümünü küresel pazarlara güvenen ABD şirketlerinin ise dolar güçlendiğinde finansal olarak zarar görmekte oldukları iddia edilmektedir. Ancak yurt dışında üretilen ve ABD'ye ithal edilen mallar, üreticinin para biriminin dolar karşısında değer kaybetmesi durumunda ise daha ucuz olacaktır. Yani Mercedes, BMW, Audi, Ferrari ve Porsche gibi Avrupa'dan gelen lüks arabaların hepsinin dolar fiyatı düşer. Dolar güçlenme eğilimini sürdürürse, ithalat fiyatları düşmeye devam eder. Teorik olarak, bu diğer tüm ekonomik faktörler aynı kaldığı sürece ABD tüketicilerine daha fazla harcanabilir gelir bırakmaktadır. Yurt dışından hammadde ithal eden ABD şirketleri daha düşük toplam üretim maliyetine sahip olur ve daha yüksek kar marjlarından yararlanır.

Güçlenen doların ABD doları kullanıcıları için satın alma gücünü her zaman artırmayabileceğini de unutmamak gerekir. Enflasyonun arttığı dönemlerde satın alma gücü düşer.  ABD enflasyonu yükselirse ve doların gücü buna benzer bir artışla eşleşir ve ikisi birbirini dengeleyebilir.

Faiz oranları yükseldiğinde ise dolar güçlenir ve uluslararası yatırımcılar onu çalkantılı ekonomik zamanlarda değeri korumak ve artırmak için güvenli bir sığınak olarak görür. Sonuç olarak ABD ekonomisi hala dolar güç endeksini oluşturan ülkelere göre güçlülüğünü korumakta ve bu da Amerikalılar açısından aynı zamanda bir “prestij” olarak görülmektedir.