Sedat SADİOĞLU'nun 23 Şubat 2023 tarihli yazısı: İnsan İçin Fırsatlar
Gören Göz – 4/1: Şeytanın Tuzakları
Şeytanın, bir Müslümanın kalbine kuruntu sokarak ibadetlerini bozmaya çalıştığını biliyoruz. Bilinen bu (7) yollar şunlardır;
1. Önce kişinin, dünya nimetlerinin gerekli olduğunu ve dünya için çalışmayı ibadet göstererek ibadet yapmasını engeller, hatta terk ettirmeye çalışır. Şeytan bunda başarısız olursa başka yol dener.
2. “Hiç olmazsa birkaç gün şu âlemin sefasını sür de içinde arzu kalmasın, ondan sonra tövbe edersin” der. Şeytan bunda başarısız olursa başka yol dener.
3. Kişinin ibadetlerini (çok sevap alacağını söyleyerek) acelece (eksik, baştan savma) yapmasını tavsiye eder. Şeytan bunda başarısız olursa başka yol dener.
4. Kişiyi, etrafa örnek göstererek her türlü ibadetini gösterişli yapmaya teşvik eder. Şeytan bunda başarısız olursa başka yol dener.
5. Kişinin güzel ibadetlerini, yine kişinin benliğine yükler ve onu över. Şeytan bunda başarısız olursa başka yol dener.
6. Kişinin ibadetlerini “tam gizlilik” esasına dayandırır ve Allah katında çok sevap olduğunu söyler. Hatta kişiyi “evliya” sınıfına koyar. Şeytan bunda başarısız olursa başka yol dener.
7. Kişi ile kader ve kaza konularını tartışmaya açar. Kişiyi kaderci olması yönünde teşvik eder ve bazı ayetler okur. Şeytan bunda da başarısız olursa başka yollar dener.
İşte o muazzam ayet;
“Allah, ‘Çık oradan (şeytan), yerilmiş, kovulmuş olarak! Andolsun ki, onlardan (Müminlerden) her kim sana uyarsa, kesinlikle cehennemi tamamen sizinle dolduracağım!” (Araf Suresi, 18. Ayet)
Yüce Allah (C.C.), biz Müslümanları şeytanın tuzaklarına düşmeyen, dikkatli ve bilinçli kullarından eylesin… Âmin!
Gören Göz – 4/2: Bire-Bir, Bire-On
Müslüman, iyi niyetle kulluğa yöneldiği zaman, Yüce Allah (C.C.) ona mağfiretle muamele eder. Bir hataya karşı bir günah fakat bir hayra karşı en az on olmak üzere, yedi yüz kata hatta daha fazlasına kadar sevap vardır. Şüphesiz bu, çok büyük bir lütuftur. Hâlbuki yüce Allah dileseydi, yapılan hayırlar için hiçbir şey yazmayabilirdi ve üstelik bu, gerçek adalet de olurdu. Çünkü yapılan hayırlar, hiçbir zaman nimetlere karşılık olamaz! Bir hadiste;
“Sağdaki hafaza (yazıcı) meleği soldaki melek üzerine amirdir. Soldaki hafaza meleği ise bir çeşit memurdur. Kul bir sevap işlediği zaman, sağdaki melek on katıyla ve hemen yazar. Kul bir günah işlediği zaman ise, sağdaki melek soldakine, o günahı altı saat yazdırmaz. Kulu izler, eğer bu altı saat içerisinde tövbe ederse, o günah silinir. Kul tövbe etmez ise defterine (sadece) bir günah olarak yazılır” buyurulmaktadır.
Ey yüceler yücesi Allah’ım; şu aldatıcı ve tuzaklarla dolu dünyada yaşam sürdürmeye çalışırken, sana layığı ile (iyi bir) kul olamayacağımızı biliyoruz… Ama ümidimiz, az zarar ile sana ulaşmaktır… Çabamız, büyük hataları yapmamak üzerine olsa da, şeytana uyabileceğimizin de bilincinde olan Müslümanlar olarak bizleri koru ve kolla! Aynı, çocukları koruyup kolladığın gibi… Bizleri bilerek ya da bilmeyerek yaptığımız hatalarımızdan dolayı bağışla, bağışla ki; sonsuz cennetlerinden birine girmeye layık olabilelim… Yoksa cehennem azabının ne çetin olduğunu biliyoruz! Yine biliyoruz ki, biz Müslümanları ve hatta tüm insanları, şefaatinle kuşatmaz isen kaybedenlerden olacağız…
Ey yüce Allah’ım, bizleri bağışla ve sonsuz cennetlerine kabul et! Âmin!
Gören Göz – 4/3: Hataların Gizlenmesi
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) aşağıdaki hadisinde, bakın hataların gizlenmesi üzerine neler buyuruyor;
“Kim, dünyada günahını gizlerse, Allah-u Teâlâ da kıyamette (kişinin) o günahı herkesten gizler!” (Müslim)
İnsan bir hata yaptığı zaman, onun itirafını ancak yüce Allah’a yapmalıdır. Bu itirafın, pişmanlık içermesi ve tekrar edilmemesi gerekir. Doğru olan da budur. Bu durum onu, geçmiş günahın kirinden arındırıp affa mazhar kılacağı gibi, günahını halka (topluma) itirafın getireceği affedilmeme gibi büyük bir zarardan da alıkoyacaktır. Yani iki taraflı bir yarar olacağı muhakkaktır.
“Günahın açığını da gizlisini de (sürdürmeyi) bırakın, çünkü günah kazananlar, yarın kazandıkları günahın cezasını mutlaka çekeceklerdir!” (En’am Suresi, 120. Ayet)
Yüce Allah (CC.), biz Müslümanları günahlardan uzak duran kullarından eylesin… Âmin!
Gören Göz – 4/4: Evrenin Düzeni
Aşağıda sahih olduğu kuvvetli olan (düşünülüp, ders çıkartılacak) bir hadis nakledilmektedir;
İsrailoğulları’ndan bir grup, Hz. Musa’ya (R.A.) gelerek şöyle bir soru sordular;
“Ya Musa! Rabb’imiz hiç uyur mu?” Musa Peygamber onlara; “Allah’tan korkun, bu nasıl soru?” diyebilmişti. Bunun üzerine Cenabı Hak, Musa Peygambere seslenerek “Ya Musa! Senden, ‘Rabb’in hiç uyur mu?’ diye sordular. Eline iki şişe al ve onları elinde tutarak geceleyin uyumadan ayakta bekle!” Bu kutsal emir üzerine Musa Peygamber, iki şişe alıp, geceleyin beklemeye başladı. Gecenin üçte biri geçince, Musa Peygamber bir ara uyuklar gibi oldu. Derken şişeler elinden düşüp kırıldı. Bunun üzerine Allah ona, “Ya Musa! Eğer ben uyumuş olsaydım, gökler ve yer düşer, paramparça olurdu, tıpkı senin elinden düşen iki şişe gibi!”
Cenabı Hak, böylece “kayyumiyyet” sıfatını kuvvetlendirdikten sonra, tedbiriyle belli olarak denge ve ölçülerle (kaderle) ayakta duran masnuatının (yarattığı eserlerinin) çokluğunu açıklayarak “leh uma fis semavati ve ma fil ardı” buyurdu. İşte o muazzam ayetin tamamı;
“Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. Onu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, onun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. Onun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek ona bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür.” (Bakara Suresi, 255.Ayet)
Yüce Allah (C.C.), biz Müslümanları Allah’ın büyüklüğünü bilen ve bunun bilincinde olan kullarından eylesin… Âmin!
Gören Göz – 4/5: Cimrilik ve Cömertlik
Maddi anlamı itibarıyla cimri, malından az bir şey elinden çıksa üzülür. Daha doğrusu, malından verme taraftarı değildir. Bu kimseler canlarını verirken bile mallarının derdinde olurlar. Maddi anlamı itibarıyla Müslüman ise basit sebepler için bile malını elinden çıkartmaktan lezzet alır. Bundan dolayı canını verdiği zaman, Allah Zülcelâl Hazretleri’nin davetine icabet eder. Malının elinden çıkmasından ve hatta kalanlara fayda sağlayacağından dolayı da lezzet alır. Konuya bu açılardan da bakmak gerekir.
Peygamberimiz (S.A.V.), cennetin dile gelerek konuştuğunu ve şöyle söylediğini aktarıyor; "Allah beni, cimrilere ve mürailere (ikiyüzlülere) haram kıldı!"
Buradaki cimrilikten biri de, kelimeyi tevhidi söylememektir. Mürai ise kişinin imansızlığını saklamasıdır yani inanır gibi gözükmesidir (münafıklık). Her iki ifadede belirtilen kişiler bu şekilde ölürlerse, (Allah korusun!) ya münafık ya da kâfir olurlar.
Yüce Allah (C.C.), biz Müslümanları gerçek cömertliği bilen ve ona göre yaşayan kullarından eylesin… Âmin!
Gören Göz – 4/6: Sabrın Kefareti
Aşağıda, konuyla ilgili önce bir ayet ve sonra da birkaç hadis verilmiştir;
“Ayrıca Allah’a ve resulüne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46.Ayet)
“(Gerçek) Mümine isabet eden bir hastalık, yorgunluk veya keder (üzüntü), mutlaka onun günahlarına kefaret olur!” (Müslim’den)
“Kıyamet gününde belâ ve musibet ehline, ecir ve sevap verilirken, afiyet ehli, vücutlarının makaslarla doğranmış olmasını arzulayacaklardır!” (Tirmizi’den)
“Sabır, ancak ilk musibet anında gösterilendir!” (Buhari, R.A.)
Bütün bu yazılanlardan anlaşıldığı üzere insanın, yüce Allah’ın bütün tasarrufâtına teslim olması esastır. Yüce Allah (C.C.) ne takdir etmişse, bizim için en hayırlısı odur (demeliyiz).
Kısa bilgi:
Keffâret nedir? Bir günahın bağışlanması umuduyla Allah’a verilen bedeldir. Bu bedel; verilen sadaka, kılınan namaz, kesilen kurban veya tutulan oruç olabilir.
Tasarrufât nedir? Osmanlıca olan bu sözcüğün buradaki tam karşılığı “tutum”dur.
Yüce Allah (C.C.), biz Müslümanları (her durumda) sabırlı olan kullarından eylesin… Âmin!
(NOT: Dördüncü bölümün sonu...)