Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 18 Mart 2024 tarihli yazısı: Kutsal OYAH Apartmanı
Her masal ‘’Bir varmış, bir yokmuş!’’ diye başlar aslında ama biz bugünkü masala ‘’Bir varmış, bin olmuş!’’ diye başlayalım ne de olsa büyüklerimizin bize anlattığı, içinde birlik ve beraberliğin geçtiği dikkat çeken bir masalı seçtik ve masalın ruhuna uygun davranmakta bize düşer esasen.
Akıllı insan; aklını kullanan, danışan, diğer insanlarla bir araya gelip, akıl birliği kuran insandır.
Yıllar yıllar evvel bize pek de uzak olmayan bir diyarda işinde gücünde bir kısım akıllı insan bir araya gelerek tek tek ev yapacağımıza, hep birlikte gelin bir apartman yapalım, azımızı çok edelim demişler. Maaşlarının bir kısmını vererek önce arsa almışlar sonra kaba inşaat derken, hepsi bir ağızdan; ‘’Oldu Yeni Apartmanımız Harika’’diyerek, sonradan ‘’OYAH Apartmanı’’ adını verdikleri binada birer daire sahibi oluvermişler kısa süre içinde.
Yardımlaşmanın ve dayanışmanın getirdiği bereket, birlikte hareket etmenin verdiği cesaret ile maaşlarından az az vermeye, önce dükkan sonra dükkanlar almaya devam etmişler. Hem maaşlarından verdikleri paylar hem de dükkanlardan kazandıkları paralar ile iyice zenginleşmişler. Apartmandan ayrılan arkadaşlarına bolca para vermişler daha sonra bağ, bahçe, arsa, tarla işine girmişler derken dallanıp budaklanmışlar akabinde uzak diyarlardan da dükkan ve arsa alıp, ortaklıklar kurup zamanla büyük bir çınar ağacına dönüşmüşler. Gün geçtikçe daha da büyümüşler, aralarına devamlı yeni arkadaşlarını almışlar ve vefat eden kardeşlerinin aileleri ile tedavi gören arkadaşlarına da hep sahip çıkmışlar.
Dedim ya birlik ve beraberlik içinde 19. Sokaktaki 61 bina numaralı OYAH Apartmanında yaşarken mutlu mesut; kıskanan komşuları da olmuş, OYAH Apartmanına göz koyan gözü açık muhtarlar da. Gel zaman git zaman Apartman aidatları, dükkanların karları, arsa ve tarlaların değerleri ile büyük meblağlara ulaşan paralar ortaklara dağıtılması esnasında: ‘’ha bugün-ha yarın, biraz oraya-biraz buraya, alın biraz-daha az, bu sene bu kadar-seneye bakarız’’ derken; Apartmana fareler, dükkanlara sinekler, tarlalara kargalar, arsalara keneler dadanmaya başlamış tek tük de olsa zaman zaman, mevsimine ve iklimine göre. Apartman yöneticilerinden bazıları ise apartman ve diğer dükkan ile tarla işlerinin onca hesabı yanında biraz da kendi kesesinin hesabını yapmış da olabilir dönem dönem; insanoğlu bu biz bilemeyiz, sadece dedikodu deyip de bir kenara da öylece koyamayız. Para çok olan yerde soru işareti de çok oluyor maalesef.
O’nu buraya, Bu’nu oraya işe koyalım diye flu çözümler üretirken, Şu’nunla iş yapalım, Onlar’la alalım, Şunlar’la satalım derken yöneticiler kendi aralarında; kasadaki para pul olmuş, eldeki para yok olmuş, yok olmadıysa da saçılıp savrulmuş kuş olmuş, OYAH Apartmanında yaşayanlar unutulmuş, çatı katına da paraları alıp gitmesinler diye emekli olan arkadaşlar emanet eşya gibi konulmuş. Ne işimize karışın ne de sesinizi duyalım, biraz biz verelim, siz de biraz kendi yağınızda kavrulun demişler. Dilin kemiği yok ki; istersen öyle söylersin, istersen böyleydi dersin, muhatabının kalıbına göre laf edersin veya lafı muhatabına göre tetiklersin.
Apartman yönetmek kolay mıdır sizce? Gecesi var gündüzü var, yazı var kışı var, emek vermek lazım, hesabı iyi tutulmak, varlıklara sahip çıkmak; en önemlisi öksüzü ile yetimi var binada oturan ve yılların emeği ile alın teri var temelinde, harcında, demirinde, kiremitinde ve tuğlasında. O yüzden adına ‘’Kutsal OYAH Apartmanı’’ desek bu minvalde abartmış olmayız hakikaten apartmanın.
Derken bu günlere gelinmiş; ölenler ölmüş, göçenler göçmüş, kalanlar kalmış, çatıdaki emekliler unutulmuş, dükkanların geliri arpalık, tarlalar ve arsalar yol geçen hanı, binaya gelen yeni komşular binayı yapanların neler çektiğinden bi haber sürüp giderken hayatlarını rutin bir şekilde; mehter gibi bir ileri iki geri; imar, tapu, kadastro derken olmuş ev sahipleri kendi dairelerinde kiracı, adı kalmış mezar taşı gibi şu gök kubbe altında binanın girişinde KUTSAL OYAH APARTMANI yazan bir tabelada ‘’Kutsal’’ kelimesi paslanmış bir şekilde. İster al git verdiğin parayı, ister kal al verilen nemayı. Seçim, senin olmasına senin de; iki yolda çıkmaz sokak. Ne han senin ne hamam ne de hesap tamam? Azı çok edelim derken çıkılan yolda şimdi herkes evdeki bulgurun hesabını yapıyor. Kendi bağımı bahçemi kurayım derken, boynunu bükmüş sonu mutlu bitemeyen kırık hayaller kuruyor.
Ne idi, ne oldu? Daha neler olacak, bekleyelim görelim. Bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı bir olup çıkaramaz derler inanırım da bir apartmanın hesabını binbir muhasebeci anlayamaz ya ona aklım ermez. Kutsal OYAH Apartmanı yerli yerinde duruyor, dükkanlar açık, tarla ve arsalar çok değerli, uzak diyarlardaki dükkanlar da kar ediyor durmadan. Daire sahiplerine neden evlerinin tapusu verilmez, kardan payları tastamam ödenmez, çatıdaki emekliler neden görülmez, kısacası Hakkı’nın hak ettiği hakkı neden Hakkı’ya hakkıyla verilmez?
Derler ya: Burası dünya! Sen, sen ol, dünya malına tamah etme!
Tamah edenler olur mu bilmem ama pazardaki sebze ve meyve gibi yöneticilik makamlarının pazarlandığı, yazarların kalemlerinin de peynir ekmek gibi satıldığı ve dürüstlüğün geçmez para olduğu zamanede ne desek yanlış anlaşılır muhataplarımızca. Kurtlar sofrasında kuzunun bir lokmada yendiği gibi tüyü bitmemiş yetimin hakkının da yendiği kodamanlar sofrasında daha neler yenmiyor ki.
Apartmanda yaşamak müstakil evde yaşamaya benzemez, kuralları ise epey çoktur. Özellikle Kutsal OYAH Apartmanı’nda yaşamak hassasiyet ve mutlak itaat ister derlerdi komşular ilk gelenlere. İlk kural sessiz olacaksın! diye hatıratlarına not eden eski apartman sakinleri bile yok değildir zannımca.
Masal bu; anlayan anlar anlatılanlardan, anlamayan anlamaz sen ne yaparsan da yapsan. Ne olmuş ne bitmiş gerisi teferruattan ibaret, adaletli olmak en büyük ibadet. Biri gelir biri gider, gelen gideni aratır, günler geçer gider; geçen gün, dünü hatırlatır.
Kutsal OYAH Apartmanı nerededir, gerçekte bütün bunlar yaşanmış mıdır, hangi devirde ya da çağda olmuştur, tüm daire sahipleri haklarını almış mıdır, apartmanda şimdi kim yöneticidir? Bunların hepsi koskoca bir muammadan ibaret.
Masalların gerçekten, gerçek hayatla bağı yoktur.
Sadece, sessizce söyleyebilirim ki;
Mühür kimdeyse Süleyman O’dur!