Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 11 Eylül 2023 tarihli yazısı: Sır!

Kimi küçük sever,

Kimi büyük sever,

Kimi sabah,

Kimi akşam,

Kimi için zaman ve mekan fark etmez, asla gelene ‘’Hayır!’’ demez, diyemez.

Hele bir de yeni demini almış, cam bardakta, taze ve sıcak bir çay ise keyfine bak!

Sanayi dükkanında tek demlikte demlenen sek çayı da her babayiğit içemez.  

Çay, dünyada sudan sonra en çok kullanılan içeceklerden biri olup, ülkemizin de en önemli milli içeceğidir. İnsan vücudunun %70’i su olmakla birlikte çekinmeden bir Türk’ün bedeninde bu oranın %10’u su, %60’ı da çaydır diyebiliriz.

Hz. Adem A.S. zamanından beri çay vardır. Hz. Adem tövbe edip gözyaşları yere düşünce çay bitkisi yaratılmıştır. Kalplerinizin yumuşamasını ve rahatlamak istiyorsanız; nesilden nesile genlerini taşıdığımız, varlığımızın ilk bedenlenmiş hali ve ilk manevi duyguları derinden hisseden Hz. Adem’in gözyaşı ile çay bitkisine geçen özümüzün en saf ve en berrak hislerini üzerinde taşıyan insan fıtratından izler taşıyan çayı afiyetle için.

Çayda ne buluyorsun diyorlar?

İnsanlarda arayıp da bulamadığınız sıcaklığı ve samimiyeti bulabilirsiniz en basitinden.

Ve yaşamak için sadece oksijen değil çay da şarttır.

Hoca Ahmet Yesevi bir gün Hıtay sınırında Türkistan köylerinden birine misafir olur. O gün hava aşırı sıcak olduğu için çok yorulmuştur. Evine misafir olduğu Türkmenin zevcesi doğum yapmak üzeredir. Türkmen, Hoca Ahmet Yesevi'den dua ister, O da gönülden dua eder. Allah'ın izniyle doğum kolay olur. Türkmen bu duruma çok sevinir ve yörenin önemli bir ikramı olan çay kaynatıp getirir. Hoca Ahmet Yesevi çayı sıcak sıcak içince terler ve yorgunluğu gider. Sonra, "Bu şifalı bir şey imiş, hastalarınıza bundan içirin ki şifa bulsunlar. Allah kıyamete kadar buna revaç versin" diye dua etmiştir. İşte çay bundan sonra bütün Türkler arasında kullanılmaya başlamış ve şifa verici bir içecek olmuştur.

Çeşit çeşit ilaçların ve hapların peynir-ekmek gibi tüketilmekte olduğu, içinde hangi etkin maddelerin bulunduğu bilinmeyen aşı adı altındaki sıvıların bedenlerimize enjekte edildiği ve gökyüzünde bulutumsu izler bırakan bir nevi suni ilaçlama diyebileceğimiz chemtrails uçaklarının fink attığı günümüzde bir de buna; ‘’İyileştirilmiş bir hasta kaybedilmiş bir müşteridir.’’ sözünün ticari bir perspektiften hekimlerle ilişkilendirilmesi; ne derece doğru olduğu bir yana,, insanlarda oluşturduğu büyük güven buhranının gölgesinde; tüm hastalıkların ve dertlerin tek şifacısı yine çaydan başkası değildir.

Yalnızlık zeki beyinlerin, çıkarsız yaşayanların ve sağduyulu insanların kaderidir. Yalnızların en iyi dostu da çaydır.

Çay herkesle içilmez, çiğ adamla hiç içilmez.

 Sufiler çiğ diye su bile içmezler azizim, suyu kaynatır içerler çay olarak!

İnsanların bireyselleştiği, kuru kalabalıkların içinde kaybolup gittiğimiz ya da internetten ışınlanarak kendi sanal dünyamıza geçtiğimiz ve aynı zamanda esiri olduğumuz şu yalan dünyanın bütün meşgalesine, acelesine ve anlamsızlığına karşı verilecek en büyük cevap sanırım; beş dakika çay molası vermektir.

Çay, insanın en değerli yakıtıdır; zor işleri onunla yapar, önemli karaları onunla alır, dostluklar çay ısmarlamakla pekişir, ziyaretler çay ikramı ile anlam kazanır, hastalıklar ve yorgunluklar çay ile geçer, dargınlıklar çay ile son bulur, simit ve kahvaltı çay ile değerli olur, yeni arkadaşlıklar çay ile kurulur. Kısacası;

Çay huzur verir!

Çay umut verir.

Çay güç verir!

Çay şifa verir!

Çay, hayat verir!

Çayın toplumumuz içinde meydana getirdiği anlam kargaşasının hala çözümlenmemesinden kaynaklı travmatik problemler de vardır:

- Çay vereyim mi?

 - Çay içer misin?

 - Çay var!

 - Çay?

 - Çay koyayım mı?

 - Çay dökeyim mi?

 - Kaç şekerli?

 - Çay olur mu?

 - Çay uygun mu?

 - Çay alır mısın?

 - Çaya ne dersin?

 - Çay katayım mı?

 - Çay getireyim mi?

 - Çay doldurayım mı?

 Sizce hangisi doğru ya da doğrusu ne?