Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 25 Eylül 2023 tarihli yazısı: Sıradan Biri Olmak!

 Kimler geldi kimler geçti dünyadan ve hayatımızdan sayısını bilmediğimiz kadar ve kim bilir neler yaşadılar kendi hayatlarında ve kendi iç dünyalarında birer birey olarak doğumla başlayıp ölüm ile biten o kısacık ömür serüveni içinde için için yanıp ama tütmeyerek, acısını ve kederini gönlünün derinliklerine atıp belli etmeyerek, ölmeden önce ölüp insanlığın zirvesinde kalmayı seçerek.

Kimi için şanslı dönem, kimi için şanslı coğrafya, kimi için şanslı aile ve çevre, kimi için şanslı yönetim, kimi için şanslı zenginlik olsa da şans diye bir şey yoktur gerçekte; her şey kaza ve kaderden ibarettir ve ezelden takdir edilen tecelli eder vakti gelince ve bir sebebe bağlar insanoğlu bunu kendi cüz-i iradesiyle ahkam keserek.

İnsan kendi penceresinden bakınca anca kendisi, ailesi, akrabaları ve bir o kadar da dost ve iş arkadaşları hakkında yorum yapabiliyor biraz önceden ve biraz da sonradan hayata başlayanlar için naçizane. Ve bu duygu ve tespitlerine kendi yorumunu da katarak ve bir kaçta; ‘’Ah!’’, ‘’Vah!’’, ‘’Tüh!’’, ‘’Yazık!’’ gibi negatif ünlem kelimeleri ekleyerek ya da ‘’Vay be!’’, ‘’Adama bak!’’, ‘’Hımm!’’, ‘’Allah, Allah!’’ gibi pozitif anlam katarak naklediyor yine etrafındakilere magazin haberleri spikerleri gibi abartarak, belki de kitap yazıyor okurların masum duygularını hedef alarak ve yahut bir toplantı tarzı ortamında bulunan kitleyi kapsama alanına dahil ediyor tüm enerjisini şişmiş dilinde toplayarak ya da ‘’Eskiden…’’ diyip başlıyor vurgulu devrik cümleler kurarak kendini dinleyecek bir veya birkaç gardı düşmüş genci bir arada yakaladığında orada, burada.

Geçmişte hafızalarında taze tuttukları ortak anılarla yaşardı insanlar dünyayı cennet yaparak ve aile, akraba, komşuluk, okul ortamında daha samimi ve daha sosyaldi bireyler; ziyaretler, misafirlikler, piknikler, kapı önünde yapılan dedikodular, yardımlaşmalar büyükler arasında örgütlü bir şekilde hayatın doğal akışı içinde devam ederken; çocuklar arasındaki okul arkadaşlığı, mahalle arkadaşlığı, sınıf arkadaşlığı da sımsıkı bir bağ ile bağlı idi ve bunu kuvvetlendirmek için de kendi aralarında kan kardeşliği yapılırdı asil kanlar akıtılarak parmaklardan. Bizim Mahalle, Bizim Okul, Bizim Öğretmen, Bizim Sokak, Bizim Bakkal her şey ‘’BİZ’’ çatısı altında toplanırken muhteriz insanlar da çok kaliteliydi. Kalite; yaşınızla, diplomanızla, işinizle, maddi varlığınızla, üstünüze giydiğiniz elbise ile değil insanlar ile olan ilişkilerinizle, mütevazılığınızla, nezaketinizle, ahlakınız ve yardımseverlik anlayışıyla kendini belli eder; altınızdaki modelli araba, oturduğunuz konforlu konut, cüzdanınızdaki para, kredi limitiniz, makam ve etiketinizin kalite ile alakası bile yoktur yakından ve uzaktan.

 Ve ayrıca belirtmeliyim ki; başta asker olmak üzere öğretmen, polis, hoca, gazeteci, yazar ayrı bir saygı görürdü toplumdan ve toplumu oluşturan bireylerden ve esnaflarımız da işinin ehli ve güleryüzlü idi dürüst olduğu kadar da alışveriş işlerinde. Paradan önce selam geçerdi ticarette, indirim geçim sıkıntısı çekenlere daha çok olurdu ve en önemlisi komşuda pişer size de düşerdi bir tas çorba da olsa. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi, ihtiyacı olana yardım, göz hakkı, kul hakkı, hediyeleşme temel ilkeler olarak yer etmişti toplum vicdanında. İnternet üzerinden gün geçtikçe sosyal medya kullanımı artmakla birlikte; gerçeğe yalan karıştı, haberlere yorum karıştı, iyi ile kötü karıştı, siyaset ile ticaret karıştı, insanlar işin içine menfaat girince ayrıştı, dost ile düşman karıştı, süte su karıştı ve şekere tuz karıştı. En önemlisi de berrak akıllar karıştı ve vicdanlar kaybolup gitti bu kargaşada topraklaşan iyi insanların yüreklerinde.

 Bu duruma gelmemiz kötü olanlar yüzünden olmadı benim bakış açımdan, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayan iyiler yüzünden oluştu. Kötülerin kazanması için iyilerin seyirci kalması yeterlidir. Toplumlar;  ortak ve eşsiz olan öz değerlerine sahip çıkmayıp, kayıtsız kalınca ölür ve değişime uğrar. Dönüşen toplum sizi de dönüştürmek ister kayıtsızlık değirmeninde öğüterek benliğinizi çünkü toplum her zaman zeki ve karakterli insanlardan korkar. Bilginin kolay ulaşılabilir olduğu bu dönemde bazı insanların size masal anlatmasına, algınızı yönetmesine izin vermeyin. Okuma ve yazma öğrenmenin, kitap okumanın, eğitimin, kişisel gelişimin insana ne faydası var ki; düşünmeyi başkalarına bıraktıktan sonra. Beyin siz olun kendi hayatınızda, beyinsiz olmayın.

Geriye dönüp hayata başlangıç noktamızı değiştiremeyeceğimize göre; o zaman bulunduğumuz şu andan başlayıp sonuç noktamızı, hedeflerimizi değiştirebiliriz. Siz iyi olun, iyi yolda olun, heybeniz iyilik dolu olsun gerisi gelir. Kredisi bitmiş dostlukların limitini artırmanıza gerek yok, insanlar sadece duymak istediklerini duyacaklarından açıklama yapmanıza gerek yok, sizin üstünlüğünüzü çekemeyip sizinle yarışan basit insanlarla uğraşmanıza gerek yok, ilk fırsatta bir adımla karşınızda olacak birinin yanınızda olmasına gerek yok, yavaş ve acı ile olsa da kendi kırık ayağınızın üzerinde yürüyebilecek iken destek almak için kimsenin omzuna el izi bırakmanıza gerek yok.

Zihninizi kirleten insanlardan uzaklaşmayı öğrenmeye de olgunluk denir. Olgunluğunuzu da sadece kendi özbenliğinize gösterebilirsiniz tutum, davranış ve karakterinizle. İç dünyanıza giriş pasaportunu herkese vermeyin, iç dünyanızda olanlar sizde kalsın veya paylaşacaksanız da kafanızın üzerinde taşıdığınız tüm vücut ve idrak sistemini kontrol eden beyninizdeki akıl gümrüğünden geçirin. Sizin bildiğinizi bir başkası da biliyorsa o sır değildir. Ve sermayenizden de olmayın üç kuruşluk insanlar için. Bir insanın en büyük sermayesi taviz vermediği karakteridir. Merhamet ise kalpteki en değerli hazinedir harcasanız da tükenmeyen ve harcayın gitsin cimrilik etmeden ihtiyacı olanlar için.

Dünyada olabilecek her bir olay için misal aleminde sayısız ihtimal uyur. Sizler ağzınızdan çıkardığınız sözlerle o ihtimalleri uyandırırsınız. Güzel kelimeler söyleyin ki güzel ihtimaller uyansın. İnsanın kaderine müdahalesi buradadır.

Kader gayrete aşıktır!

Gayret edin…

Çektiğiniz zahmet gün gelir rahmete dönüşür, sabredin…

Gülümsemeniz logonuz,

 Kişiliğiniz kartvizitiniz,

 İnsanlar üzerinde bıraktığınız etki markanız olsun.

 Yolunuz ve bahtınız açık olsun!