Ahmet KÖPRÜLÜ'nün 29 Nisan 2023 tarihli yazısı: Şok Sonuç; Öğrenciler Neden Online Eğitim Dedi?
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından Cumhurbaşkanlığı kararı ile üniversitelerde on-line eğitime geçilmesi tartışma konusu olmuştu. 3 Nisan’dan itibaren YÖK kararı ile tüm üniversitelerde “hibrit” eğitime geçildi. Yani uygulamalı bilimler haricinde isteyen öğrenci “yüz yüze, istemeyen de “on-line” olarak eğitime katılacaktı. Muhalif çevreler Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin ardından üniversite öğrencilerinin tamamının “yüz-yüze” eğitim istediğini iddia etmişlerdi. Ancak üniversitelerden YÖK’e ulaşan rakamlara göre, üniversiteler kenti Ankara’da “yüz-yüze” eğitim talebi yüzde 18 olarak gerçekleşti.
YÖK’e ulaşan ve sadece Ankara Üniversitesi’nin eksik olduğu verilere göre; Ankara’daki 13 devlet ve vakıf üniversitesinde kayıtlı 169 bin 338 üniversite öğrencisinden sadece 31 bin 858’i “yüz yüze” eğitim için üniversitelerine başvurdu. Yani Ankara’daki üniversitelere “yüz yüze” eğitim başvurusu oranı benim hesaplarıma göre yüzde 18’de kaldı.
YÖK’e ulaşan rakamlara göre “yüz yüze” eğitim için büyük talep olması beklenen ODTÜ’de bile öğrencilerin yaklaşık 3’te 2’si “on-line” eğitim istedi. ODTÜ’de kayıtlı 27 bin 500 öğrenciden 10 bin’i “yüz yüze” eğitim isterken, yine Ankara’nın öğrenci sayısı yüksek üniversitelerinden Hacettepe Üniversitesi’nde kayıtlı 42 bin 789 öğrenciden ise sadece 7 bin 309’u “yüz yüze” eğitim istedi. Gazi Üniversitesi’ne kayıtlı 43 bin 700 öğrenciden yüzde 5’i “yüz yüze” eğitim için başvuruda bulunurken Ankara’daki diğer üniversitelerde “yüz yüze” eğitim için yapılan başvuru sayıları ise şöyle oldu:
Ankara Bilim Üniversitesi’nde 1193 öğrenciden yüzde 20’si, Ankara Medipol Üniversitesi’nde 7 bin 16 öğrenciden 2 bin 9’u, Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden 826 öğrenciden 260’ı, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde 2 bin 400 öğrenciden 723’ü, Atılım Üniversitesi’nde 9 bin 792 öğrenciden 3 bin 500’ü, Başkent Üniversitesi’nde 16 bin 828 öğrenciden bin 250’si, Çankaya Üniversitesi’nde 6 bin 433 öğrenciden 900’ü, OSTİM Teknik Üniversitesi’nden 5 bin 210 öğrenciden 470’i, Türk Hava Kurumu Üniversitesi’nden 3 bin 362 öğrenciden 309’u, Yüksek İhtisas Üniversitesi’nden 2 bin 289 öğrenciden 557’si.
Bu rakamlar içinde sadece Ankara Üniversitesi eksik, ancak bu üniversitenin de önemli fakültelerinin ve meslek tüksek okullarının (Siyasal, Hukuk, İLEF, Eğitim Bilimleri, Adalet) bulunduğu Cebeci kampüsünde de bir öğrenci yoğunluğunun olmadığına ben şahidim, çünkü orada oturuyorum ve çevreyi de çok iyi biliyorum. Ankara Üniversitesi’nin rakamları ile yüzde 18 rakamının daha da aşağıya ineceğine eminim.
Kahramanmaraş merkezli depremler fırtınasında 50 bin’i aşkın yurttaşımız hayatını kaybederken, on binlercesi de yaralandı ve evlerini kaybettiler. Deprem bölgelerinde adeta binlerce yıllık tarihi olan şehirlerde yapı stoku büyük oranda ortadan kalkarken, evsiz kalan aileler aylardır evsiz-yurtsuz, ya çadırkentlerde ya da Kredi ve Yurtlar Kurumu’na ait yurtlarda (KYK) hayata tutunmaya çalışıyorlar.
Depremzede ailelerin büyük bir bölümü de çeşitli kentlerde yaşayan ailelerin yanına yerleştiler. Ankara’da benim tanık olduğum yerleşimler ise öğrenci evlerine oldu. Yüksek kiralar karşısında çaresiz kalan öğrenciler on-line eğitime geçerek memleketlerine döndüler ve bekar evlerini de kirasını karşılamak kaydıyla depremzede ailelere tahsis ettiler.
Bunlar zorunlu, insani gerekçelerdi ama öğrencilerin neden “yüz-yüze” eğitim istemediğini hem bir iktisatçı, hem 33 yıllık gazeteci hem de Güz döneminde Öğrenci Affı’ndan yararlanarak ODTÜ Sosyoloji Bölümü’ne kayıt yaptırmış ve derslere katılmış “taze” bir öğrenci olarak irdelemek istiyorum; en önemlisi; üniversite öğrencileri ekonomik olarak çok zor durumdalar. Kiralarını ödemekte güçlük çekiyorlar. Çoğu ek gelir için gece saatlerinde öğrencinin bulunmaması gereken ortamlarda çalışıyorlar. Derslere yoğunlaşmaları gerekirken, kripto para borsasını takip ediyorlar. İçlerinde yol parasına muhtaç olanlar bile var.
Tüm bunlar ortadayken, bu kadar geniş bir evrende hangi örneklemden yola çıkarak öğrencilerin tamamının “yüz-yüze” eğitim istediği gibi bir sonuca ulaşıldı anlaşılır gibi değil. En kötü bir anketle bile ulaşılabilecek bir sonuç ortada iken amprik bir incelemeye dayanmayan iddialarla yola çıkmanın yanıltıcılığı bir kez daha bilimsel olarak ortaya çıktı. Z kuşağına yakın olduğunu zanneden kimi çevrelerin bu kuşakla tematik bir bağlantı probleminin olduğu ortada.