Utku KABAKCI'nın 25 Ekim 2023 tarihli yazısı: Tuhaf Zamanlar
“Tuhaf zamanlarda yaşayasın” - Çin bedduası
Çağımızın belki de en belirgin vasfı, “garip” olmasıdır. Garip kelimesinin birinci anlamı, “kimsesiz”dir. İçinde bulunduğumuz yeni zamanları ve bu dönemin hem ürünü hem de inşa edeni olan bireyini nitelemek için “kimsesiz” sıfatından yararlanılabilir.
Peki zamanın bireyi neden kimsesizdir?
Günümüzdeki hemen hemen bütün anlatılarda kutsandığını gördüğümüz “an”, maziden ve atiden bağımsız ve bağsız olarak iktidarını sürdürmektedir. Her şey anda olup biterken geçmişin ve geleceğin pek bir kıymeti kalmamıştır. Herkes ve her şey anda ise elde tutulması, hükmedilmesi gereken de andır. En küçük zaman birimi olmanın çok daha ötesinde manalar barındırmaya başlayan an, kim tarafından yakalanırsa o kişiye iktidarı da sunar. Fakat bu her şeyin anda tükendiği gibi iktidarın da anda parlayıp söndüğü gerçeğini değiştirmez. Bu sebeple an, sürekli fethedilmesi gereken bitmek tükenmek bilmeyen bir hedef olarak karşımızda durur. Geride kalan anlar ile gelen ve gelecek olan anlar arasında öncelik-sonralık ilişkisi bulunmaz. Her an, kendi başına ayrı bir âlemdir.
Geçmiş ve gelecek arasındaki bağın kopmasıyla birlikte ele avuca sığdırılamayan an, kendisinin peşinde olanlara sürekli hareket hâlinde olmayı dayatır. Bu yüzden hem iş hem de özel yaşamda durmak gibi bir lüks söz konusu değildir. İş ve özel hayatında durma imkânı bulamayan birey ise artık ömrünü hiçbir zaman bitmeyecek bir buz pateni performansı gibi tamamlamak mecburiyetinde kalır.
Günümüz iktisadi sisteminde kalıcı işler, yerini geçici işlere bıraktı. Bu geçicilik hâli ise beraberinde belirsizliği de getirdi. İş hayatında geçicilik ve belirsizlik gibi problemlerle uğraşmak durumunda kalan bireyin bu kaygılarının özel yaşamına etki etmemesi mümkün değil. İş yaşamındaki geçici olanın baskınlığı özel yaşamdaki ikili ilişkilere de yansıdı. Zamanın bireyi, işe ilişkin hususlarda olduğu gibi insan ilişkilerinde de âdeta fast food yiyecekler gibi ikili ilişkileri anda tüketerek yoluna devam etmeye başladı.
İkili ilişkilerin tükenme hızı neredeyse ellerimizden düşürmediğimiz akıllı telefonlardaki görseli sağa-sola kaydırarak atma hareketinin hızı ve kolaylığı ile aynı oldu. Zaman ve emek gerektiren derin ilişkilerin yerini, uğraş gerektirmeyen yüzeysel ilişkiler aldı. Hâl böyle olunca da kimse kimsenin hayatına dokunup iz bırakamaz oldu. Artık insanların durup birbirini dinlemeye, anlamaya vakti yok. Çünkü hem iş hem de özel yaşamda sürekli kovalanması gerektiği dayatılan bir an miti ile karşı karşıyayız.
İkili ilişkilerde de tıpkı hizmet ve eşya tüketiminde olduğu gibi bir doyumsuzluk ortaya çıktı. Bu yüzden sadakat artık bir erdem değil, yeni fırsatların ve “daha”ların kaçırılmasına sebep olan bir ağırlık olarak görülmeye başlandı. Derinliği olan ilişki biçimleri kuran insanların yerini, birbirlerine değip geçen insanlar aldı. “Daha” arayışı ile her şeyi talep eden zamanın bireyi de günün sonunda kimsesizliği ile baş başa kaldı.
Kim bilir belki de Çinliler, çok içten bir şekilde hepimize beddua etti ve kabul oldu. Ne dersiniz? Ben yine de içinde bulunduğumuz dönemin tüm dayatmalarına inat hepinize emek vererek ilmek ilmek işleyeceğiniz derinlikli ilişkiler kurabilmeniz temennisiyle yazıma son vermeyi tercih ediyorum.