Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 23 Ekim 2023 tarihli yazısı: 3'ü Bir Arada

Canlılar!

Hayvanlar!

Ve insanlar!

Dünya hayatının ortak paydaşları; üçü bir arada, beraberce doğum-yaşam ve ölüm yaşam döngüsü içinde devam eden yolculukta yol arkadaşları. Tabiat içinde tüm bitkiler, doğal yapılarıyla tüm hayvanlar ve şeytanın yoğun vesvesesi altında bir grup nefsi ile mücadelesine devam eden muzaffer insanoğlu ve de bir grup savaşı kaybetmiş ruhunu şeytana adamış aldanmış insanoğlu.

Bitki ve hayvanların; canice öldürmek için elleri, ezmek için ayakları, yalan söylemek için dilleri, kan içmek için ağızları, gerçeği görmeyen gözleri, intikam için yanan ciğerleri, masumları ve yavruları öldürebilecek kadar gaddar kalpleri, yardım çığlıklarını duymayacak kadar sağır kulakları, içlerinde taşıdıkları hırsları, ihtirasları, kibirleri, egoları, riyakarlıkları, şerefsizlikleri, kinleri, öfkeleri ve gerçek yüzlerini gizledikleri sinsi tebessümleri yoktur.

Aynı anne ve babadan kardeş olduğumuz Ademoğlu kendi nefsine ve doğaya karşı açtığı savaş yanında kendi kardeşleri arasında da hep savaş halindedir. İnsan doğumunda; annesini ve babasını seçemez, soyunu, ırkını, ülkesini ve ferdi olacağı milletini de seçemez. Hatta dilini ve dinini de yetiştiği aile ortamından, eğitiminden ve çevreden alır. Kendisine iyilik, güzel ahlak ve yararlı ilmi bilgilerden başka bir şey öğretilmez eğitim hayatı boyunca da.

O zaman soruyorum size, birimizi diğerimizden farklı kılan şey nedir diye?

Yavrusu olan bir kedi rahatsız olmasın diye ordusunun yolunu değiştiren peygamberimizin inceliğinden, gölgesinde konakladığı ağaca teşekkür eden ve ayrılırken bir yudum su döken ecdadımızdan, çocuklara, kadınlara ve ihtiyarlara dokunulmayacak ibaresi bulunan töremizden bi haber kendi konfor alanımızda film izler gibi masum ve mazlumların yok oluşunu mu izliyoruz ya da çaresizliğini görüyor da ‘’Çare sizsiniz!’’ sözünü duymuyor muyuz hep bir ağızdan bize bağıra bağıra söylenen. Yoksa, siz de mi ruhunuzu kaybettiniz?

Son döneme gelindiğinde dünya genelinde ve özellikle Ortadoğu’da yaşanan toplumsal katliamlar, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birini oluşturmaktadır. Bu tür olaylar, insanlığın birbirine karşı olan şiddetli ve acımasız eylemlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Söz konusu katliamların yanında etnik temizlik ve soykırım diyebileceğimiz kadar büyüklükte olan ciddi olaylar ise toplumları ve bireyleri derinden etkileyerek yıllar ve nesiller boyu sürecek trajik ve yıkıcı sonuçlara yol açmaya devam edecektir.

Günümüz dünyasında, toplumsal katliamların görüldüğü birçok coğrafi bölge bulunmakla birlikte özellikle bir ülke bunu sistematik hale getirmiştir. Bu durum, insan hakları ihlallerinin yaygınlaştığı ve hoşgörüsüzlüğün arttığı zor bir döneme girildiğini işaret etmektedir. Özellikle etnik, dini veya siyasi farklılıkların çatışmalara yol açtığı bölgelerde soykırımına varacak derecede toplumsal katliamların yaşanması, insanlık adına en büyük utanç kaynağıdır.

Katliam kelimesi, kitlesel yok etmenin bir biçimi olup, kendisini savunamayacak imkanı olmayan büyük sayıda insanın (canlının) hunharca öldürülmesi olarak tanımlanabilir.

Etnik temizlik, devletler ve hükümetler tarafından yapılan kitlesel yok etmenin bir biçimi olup, belirli bir bölgeyi “temizlemek” amacıyla belirli bir etnik grubun veya toplumun şiddete başvurularak dışarı atılması, o bölgeden çıkarılması için yapılan eylemlerini kapsar.

Soykırım, silahsız ve savunmasız bir toplumun bütün bireylerinin hiç ayrım gözetilmeksizin planlı bir şekilde ve silahlı bir toplum tarafından yok edilmesidir.

Soykırım en organize şekilde, hedef alınan toplumu yok etme metodudur.

Soykırım kasıtlıdır, hedef alınan toplumu sadece fiziksel olarak değil kültürel olarak da (ibadethanelerini, kütüphanelerini, müzelerini, okullarını…) imha etme amacı ile yapılır. Soykırım ile etnik temizlik arasındaki en büyük fark, etnik temizlikte öldürme eyleminin nihai amaç olmamasıdır, önemli olan belirli bir alanı ve toplumu diğerlerinden arındırmaktır. Katliam ise hedef alınan toplumun tüm üyelerini katletme niyeti taşımayan öldürmedir. Bazı katliamlar;

* Tarkan ve Curcan Katliamı  (Araplar, Türklere yapmıştır)

* Cezayir Katliamı (Fransa yapmıştır)

* Der Yasin Katliamı (İsrail, Filistinlilere yapmıştır)

* Srebrenitsa Katliamı (Sırbistan, Bosna-Hersek’de yapmıştır)

* Hocalı Katliamı (Ermenistan, Azerbaycan’da yapmıştır)

* Barın Katliamı (Çin, Doğu Türkistan’da yapmıştır)

* Aborjin Katliamı (İngiltere, Avusturalya’da yapmıştır)

* Ruanda (Fransa)

* Holokost (Almanya)

* My Lai (Amerika, Vietnam’da yapmıştır)

* Nanking (Japonya, Çin’de yapmıştır)

* Cilovluk Katliamı (Ermeni ve Nasturiler, Azerbaycan’da yapmıştır)

* Tripoliçe Katiamı (Yunanistan, Türklere yapmıştır)

* Nagazaki ve Hiroşima (Amerika, Japonlara yapmıştır)

* Arakan (Myanmar)

* Gazze (İsrail, Filistin’de yapmaktadır)

Kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.

Katliam!

Etnik temizlik!

Soykırım!

Şeytanlaşan insanın, yok etmede kullandığı üç yöntem olmakla birlikte üçü bir arada da kullanılabilmektedir. İyi insanlar sessiz kaldığında ve acılar herkes tarafından evrensel olarak hissedilmediğinde bu mekanizmalar birlikte çalışır. Dayanılmaz olan yaşam değil aldanmış insanlardır hayatımızda; iyilerin ise sessizliği öldürür her şeyi. Sadece çocuklar uyurken sessiz olunur, ölürken değil. Bir kişi düşündüğünü söylemekten çekinip korkmaya başlarsa, düşünmekten de korkmaya başlar.

Ve aldanmış insanoğlunun hizmet ettiği; katliam, etnik temizlik ile soykırımın yapıldığı medeniyet değirmeninde, buğday taneleri gibi öğütülüp gider toprağa masum ve mazlum insanlar topluca, çığlıkları ve haykırışları duyulmadan sessizce!

Siz, o çığlık ve haykırışları duyabilenlerden  misiniz?