Mustafa YILDIZ'ın 9 Kasım 2023 tarihli yazısı: Almanyadan İzlenimler -2-

Almanya’ya gelişimizin üçüncü seferi oldu. Kendimizce planlarımız vardı. Maalesef hesaplar planladığımız gibi olmadı. Daha doğru dürüst kendimize yer vermeden İsrail’in Filistin saldırısı başladı. Bizler işin iç yüzünü tam olarak kavramadan, yabancı basından öğrendiğimiz ve takip ettiğimiz kadarıyla malumunuz dünyaya haber yayını yapan basın ve yayın organlarının neredeyse tamamı Yahudi kökenli yayın organlarının elinde olduğundan, Filistin sorunu ile ilgili geçmişten gelen bildiklerimiz ve bu basın yayın organlarının bize ulaştırdıkları haberleri süzgeçten geçirerek elde ettiğimiz bilgiler kadarıyla konuya yönelik kararlar veriyoruz.

Almanya’dan takip ettiğimiz kadarıyla yapılan tek taraflı saldırılarda bir taraf oldukça serbest davranabilirken ve alabildiğine pervasız tutum takınıp sırtını dayadığı ehli salip kuvvetler ile acımasız saldırıları bile yeterli görmeyip zulmünü sürdürürken öte tarafta aczini kabul edip işgal edilen topraklarını savunma adına cevap vermeye yeltenen, gücünün ve aczinin farkında olanlar var.

Bu cümle belki yeterli olmadı ya da maksadı aştı denebilir. Zira gücünün farkında olanın, “Dünya, bizim de farkımızda olsun” diyerek aklın değil de nefsin arzu ettiği, hevâ ve hevesin arzularına kapılmadan, temsil ettiği toplumun akıbetini hesaplamadan yapılan bir harekâtın olası sonuçlarını da göz önüne alarak hareket etmesi gerekirdi. 1948’den itibaren bugün gelinecek noktaya adım adım yaklaşmayı hedefleyen bir harekâtın farkında olduğu bilindiği hâlde gerekli iç ve dış tedbirler alınmadan olayları doğal seyrine bırakmak pek akıllıca bir iş olmadığı gibi kendi aklı ve aldığı yetersiz tedbirler ile kimseye danışmadan kendi kendini tek başına yeterli görme gafletinde bulunmak da pek akıllıca olmamaktadır. Sonradan iş başa düşünce dünyadan medet beklemek de pek akıllıca olmuyor o zaman.

Ayrıca o bölge için söylenen ve ehli salip tarafından ileriye matuf hazırlığı yapılan bir amacın farkında olunduğu hâlde, kendi gücünün de farkında olunmasına rağmen kimseye danışmadan kendi başına hareket etmek, dünyayı karşısına almak ne kadar akıllıca bir iştir? “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme Allah’ım” diyerek dua eden mümin kulların dediği gibi bizi de bu duadan mahrum etme mecburiyetinde bırakmanın gereği yoktu.

Hâlbuki peygamberin “Müminin ferasetinden korkun, çünkü o Allah’ın nuruyla bakar” dediği sözü maalesef bugün söyleyemiyoruz. Zira bugünlerin geleceği daha önceden bir şekilde “SOS” veriyordu. Bu bilindiği hâlde gerekli ve yeterli tedbirler alınmadan hep tek başına hareket etme tercih edildi.

Devletler dünyada her geçen gün güçlerini birleştirmenin yollarını ararken Müslüman devletler ise tam tersi her geçen gün daha küçük parçalara bölünerek ehli salibe yem olmaya devam ediyor. Takındıkları tutum ve davranışları, konumları itibarıyla zaten lokma olan İslam devletleri ise daha da küçülerek ufalanmaya devam ediyor. İslam ülkeleri kendi aralarında birleşip güçlenmenin ve caydırıcı güç olmanın yollarını arayacaklarına hâlen kendi aralarındaki sürtüşmelere meydan vererek küçülmeyi, ufalmayı sürdürüyor. Sonuçta birer birer ehli salibe yem oluyorlar. Bugün de olan ve yaşanan budur.

Ancak şu da bilinmeli ki bireysel iktidarda kalma ve devlet imkânlarını kullanma zevki fazla uzun sürmeyebilir. Bu süreç, ümmetin zorluklar çekmesinin ve şahsiyet kaybı yaşamasının bedeli olarak veriliyorsa, bu tür hayat tarzı da kısa ömürlü olabilir. Asırlık uyutulmuşluğun, silkelenerek uyanışa vesile olması temennisiyle…