Sedat SADİOĞLU'nun 30 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Bazı Dini Hassasiyetlerimiz - 1

Gören Göz – 69/1: Gizli Şirk; Riyakârlık

Günlük yaşamında, sözlerinde ve davranışlarda gösterişe yer verme; özellikle ibadetlerinde, bir işi, bir iyiliği veya salih bir ameli Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle değil de, insanların beğenisi için yapmaya ‘riya’ denir. Bu davranışta bulunan kimseye riyakâr veya mürai denir. Bu davranışın adına da riyakârlık denir. (Esasen riyaya, gizli şirk de denilir.) 

Riya; insanlar arasında ön plâna çıkmak, beğenilme arzusu, şan ve şöhret, avantaj, menfaat (daha çok maddiyat) sağlamak için bilerek, bazen de plânlı olarak yapılır. 

Maddi veya manevi çıkar elde etmek için dinin alet edilmesi ise, riyanın istenmeyen ve en kötüsü şeklidir. Riyakâr kişinin söz ve davranışlarındaki samimiyetsizlikleri, diğer insanlar tarafından kısa zamanda anlaşılır. Bu insanlar toplumdan dışlanmasalar da, güvenilmez olurlar. Üstelik bunlar, hoş olmayan, ‘damga’ yerler. Allah inancı ve korkusu olan hiç kimse, “benim yaptığım riya değildir”, “zoraki riya yaptım” ya da “bilmeden riya işledim” deme hakkına sahip değildir. Riyası yüzüne vurulan bir insanın savunması eğer bu şekilde ise, onun imanından şüphe etmek gerekir. Bunu sadece imanı eksik olanlar söyleyebilir. Riyanın her çeşidi ahlâksızlık olduğu halde, ibadetlerde riyakâr olmak çok daha büyük bir ahlâksızlıktır. Resulullah Efendimiz (s.a.v.)  bir hadisi şerifinde; 

“Muhakkak ki, (benden sonrasında) sizin için en çok korktuğum şey, gizli şirk, yani riyakârlıktır!” buyurmuşlardır. (Kaynak: Tirmizi, k.s.) 

Riyakâr insan, Allah rızası için yapması gereken ibadeti, Allah’ın diğer kulları görsün diye ve gösteriş için sergilediğinden dolayı bu davranışında bazı tehlikeler vardır. Bunlar, ‘günâhkârlık’ ve ‘küçülme’ sayılır.

Günâhkarlık: Allah için yapılması gereken davranışın kullar için yapılmasıdır. Dünyevileşmek veya dünya nimetlerine tapmak dediğimiz de budur! Bunlar, dolaylı olarak ‘şirk’ sayılır.

Küçülme: Allah’ın vermesini beklediği bir karşılığı kullardan beklemesidir. Bu da insanın onurunu ayaklar altına alır. Bu tür insanlar, her türlü ahlâksızlığı yapar ya da çekinmeden yapma adayıdırlar. Toplumda en çok rastlanan insanlar, bu tip, ‘yağcı’lardır. İnsan, esasen Allah’ın gözde varlığıdır, dünya menfaati için küçülmez ve kendisini küçültmez. Bu vesile ile de değeri düşmez, düşmemelidir de! Eğer küçülürse, (aşağılık olur ve) hayvanlardan daha aşağı bir duruma düşer.

Son Bir Ekleme: Şunu da kabul etmek gerekir ki, baskıcı ve zorlayıcı idareler altında yaşamak zorunda kalan insanlar için, bir kaçış yolu olarak riyakârlığa rastlanır. Bu, belki bilerek yaşanabilen bir tepki de olabilir. Bulunduğu şartları değiştiremeyen bir Müslümanın, böyle bir baskı altında bile riyakâr davranması doğru değildir. Bu yine, Allah inancı zayıf olan ya da Allah korkusu olmayan insanlar için geçerli olabilir. Çin zulmünde yaşamış olan ünlü Çin filozofu Lao-Çe’nin şu deyişi (kısmen katılmakla beraber) çok manidardır;

“Baskıcı ülkelerin insanları riyakâr olur!”

Gören Göz – 69/2: Trafik ve Kul Hakkı

Hiç unutmuyorum, 1990’lı yıllarda ilk özel sürücü kursları açıldığında, borçla da olsa bir araba almıştım. Ancak henüz ehliyetim (sürücü belgem) yoktu. Ankara’da, tanıdığım bir arkadaşımın özel sürücü kursuna, üç ay için kayıt yaptırdım. İlk dersi kurs sahibi verecekti. Sınıfta yaklaşık 25 kadar kursiyer vardı ve ben de, çalışkan bir öğrenci gibi en önde oturuyordum. Bu, benim okuldan kalan bir alışkanlığımdı. Hocamız kendisini tanıttı ve “trafik” dersini vereceğini söyledi. Arkasından da hemen şu soruyu sormakla başladı; 

“Trafikteki insan kaynaklı kazalar, daha çok hangi nedenlerden olur veya kaynaklanır?”

Biraz ilk gün olduğundan, biraz da çekingenliğimden, söz alma sıramı sonraya bıraktım. Herkes birçok bildik hatayı sıralıyor, sürücü yani insan hatalarını bırakıp, (daha çok) eski araç, yol, levha problemleri ve denetimsizlikten şikâyette bulunuyorlardı. Son olarak hoca, “Başka ilave edecek olan var mı?” sorusunu sorunca, sıramın geldiğini fark ederek, hemen elimi kaldırdım. İçimden zaten hazırladığım ve hocanın da muhtemelen beklediği, o cevabı verdim;

“İnsanların birbirlerine olan saygısızlıklarından!”

Bir an kısa bir sessizlik oldu, çünkü kimse saygısızlıktan bahsetmemişti. Sonra kurs hocası, sanki bu yanıtı bekliyormuşçasına “evet” dedi. Ve sonra da şunları ekledi;

“Elbette birçok nedeni var, ancak uygar ülkelerde, medeniyetin göstergelerinden biri de, ülkedeki trafiğin düzgün işleyişi, trafikteki saygı ve insan kaynaklı trafik kazalarının azlığıdır.” dedi ve bana teşekkür etti. 

O gün bugündür, (bakımını ihmâl etmediğim arabamla) ne bir ışık ihlâli yaptım, ne trafiği zora sokacak davranışlarda bulundum, ne de bir trafik kazasına doğrudan karıştım. Üstelik bu kurallara, gecenin 12’sini geçen saatlerde uymak şartı ile… Trafik hatalarının ve saygısızlıklarının, (tamamen) ‘kul hakkı’na girdiğini de unutmamak gerekir.

“Yüce Allah(c.c.), her zaman kurallara uyanların yanında olsun ve onlara hoşgörü ve sabırlar versin…Amin!”

Gören Göz – 69/3: Besmele Mucizesi

Kısa Bilgi: Evrene ilk yazılan, ‘besmele’dir. Hz. Âdem’e (a.s.) ilk gelen, besmeledir. Müminler, besmele yardımı ile sırattan geçer. Cennet davetiyesinin imzası besmeledir. Sure okurken Euzü besmele okunur. Ayet okurken âlimlerin çoğuna göre, yalnız Euzü okunur.

Bir hadisi şerifte;

“Kur’an’ı Kerim’e saygı göstermek, ‘Euzü’ okuyarak başlamakla olur ve Kur’an’ı Kerim’in anahtarı besmeledir.” buyrulmaktadır. Okunuşları:

Besmele ; “Bismillâhirrahmânirrahîm” dir.

Euzü ise;  “Euzü billâhi mineşşeytânirracîm” dir.

Besmele ve Kur’an: Besmele Kur’an’ı Kerim’de (sadece) 4 ayette geçer (zikredilir). Bunlar; Neml Suresi 30., Hud Suresi 41., Maide Suresi 4. ve  En’am Suresi 118. ve 119. Ayetleridir. Her surenin başında zikredilen besmelenin ayet olup olmadığı hususunda ise fikir birliği yoktur. İlk ve esas Kur’an nüshası yazıldığı zaman Berâeh (Tevbe) suresi dışında kalan surelerin başına besmele yazılmıştır. O ana kadar, nüshadan kopyası çıkartılan ve bütün nüshalarda, sure başlarına besmele yazılmıştır. Sahabeler, Kur’an’dan olmayan bir şeyi Kur’an’a yazmazlardı. O zaman Kur’an’da nokta ve öteki imlâ işaretleri yoktu. Daha sonra konan nokta ve imlâ işaretleri, Kur’an’ın metninden ayrılsın diye, metin mürekkebinden ayrı bir mürekkeple yazılmıştır. Ebu Davud’un, ibni Abbas’tan rivayetine göre; “Peygamber (s.a.v.), kendisine Bismillâhirrahmânirrahîm ininceye dek bir sureyi diğerinden ayırmayı veya bir rivayete göre ise surenin bittiğini bilemezdi.” Ümmi Seleme’nin de, Peygamber’in (s.a.v), besmeleyi Fatiha’dan bir ayet olarak okuduğunu söylediği rivayet edilir. Ebu Hüreyre’nin rivayetinde Hz.Muhammed (s.a.v);

“Fatiha’yı okuduğunuz zaman ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’i de mutlaka okuyunuz. Çünkü Fatiha Kur’an’ın anasıdır. Bismillâhirrahmânirrahîm de, onun ayetlerinden biridir” demiştir.

Besmele Mucizesi: Günde onlarca kez, zikredenler için ise yüzlerce kez dilimizden düşürmediğimiz besmelenin Türkçe anlamına ve uygulamada, verdiğini bildiğimiz (düşündüğümüz) mesajlarına bakalım;

“Koruyan (esirgeyen), veren ve var edeni anarak başlarım.”

1.Mesaj: Ey yüce Allah’ım, şu an itibariyle yeni bir işe girişeceğim. Bu işimden, alnımın hakkıyla çıkabilmem ya da başarılı olabilmem için beni, ‘içimdeki ve dışımdaki şeytanların her türlü fitnesinden koru ve kolla!’

2.Mesaj:  Ey yüce Allah’ım, şu an itibariyle artık işime başlıyorum. Bu işimden, alnımın hakkıyla çıkabilmem ya da başarılı olabilmem için bana, ‘katından (başta rızık olmak üzere) her türlü desteğini ver!’

3.Mesaj: Ey yüce Allah’ım, beni dünyada iyi ve faydalı şeyler yapmam için gönderdin. Bana sağlıklı vücut ve sağlam bir akıl verdin. Bu nimetlerin farkındayım ve ‘Sana şükürlerimi sunuyorum!’

4.Mesaj: Ey yüce Allah’ım, bu vesile ile ‘bütün işlerimi (amellerimi) ve bütün günümü hayırlı kıl!’

5.Mesaj: Ey yüce Allah’ım, Senin büyüklüğünün farkındayım ve sadece, ‘Sana başvurabilirim ve sadece Senden yardım dileyebilirim!

6.Mesaj: Ey yüce Allah’ım, şu an itibariyle giriştiğim bu işten alnımın hakkıyla çıkabilmem ya da başarılı sonuç alabilmem için, ‘tüm kalbimle Sana yalvarıyorum, lütfen benim sesimi duy!’

Sonuç: Güne başlarken, daha evimizin kapısından dışarıya adımımızı atarken ve her işin başında mutlaka, “besmele” demeliyiz. Bunu sürekli yaparsak, içimizde bir şeylerin kıpırdadığını hissederiz. Bu, insanın içine doğan ‘huzur’dur. Böylece, besmeleyi sürekli dilinizden düşürmediğimizi görürüz. ‘Yüce Allah’a sığınmak, ne güzel bir limandır!’ Zira bu limanda fırtına yoktur, tayfun yoktur, bora yoktur, kasırga yoktur. Olsa olsa, güzel ve ılık bir esinti (rüzgâr) vardır. Cennetin karşıladığı mesaj gibi sadece “selâm” vardır. Aşağıda, ‘Besmele’ ile ilgili net ayetler verilmiştir;              

“Mektup Süleyman’dandır, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla (başlamakta) dır.” (Neml Suresi, 30.Ayet)

 “(Nuh) dedi ki: ‘Gemiye binin!’ Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir."(Hud Suresi, 41.Ayet)

“… Allah’ın size öğrettiğinden öğretip av haline getirdiğiniz hayvanların sizin için yakaladıklarınızdan da yiyin ve üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin ve şükredin). Allah’tan (aşırı gitmekten) korkun. Allah'ın hesabı pek çabuktur.” (Maide Suresi, 4.Ayet) 

“Allah’ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine O’nun adı anılarak kesilenlerden yiyin. Üzerine Allah’ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız (mekruhlar) dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır.”  (En’am Suresi, 118.ve 119.Ayetler)

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Bir Duası;

“Ey yüce Allah’ım! Ben Senin nezdinde bulunanlardan (lütfundan) isterim. Üzerime ikramlarından akıt, rahmetinden üstüme yay ve üzerime bereketlerinden indir!”

(NOT: Altmışdokuzuncu bölümün sonu…)