Utku KABAKCI'nın 13 Ekim 2023 tarihli yazısı: Doğa Durumunda İnsan
İnsanın doğa durumunda nasıl olduğunu kavrama gayreti, felsefede mühim bir yere sahiptir. Bu çerçevede yürütülen tartışmalarda üç ayrı taraf olduğunu söylemek mümkündür. Bunlar:
1. İnsan, doğa durumunda iyidir.
2.İnsan, doğa durumunda kötüdür.
3. İnsan, doğa durumunda hem iyi hem de kötüdür.
İnsanın doğa durumunda nasıl olduğunu sınamanın ve bilmenin bilimsel bir metodu yoktur. Çünkü doğa durumu olarak ifade edilen zaman dilimine dönmek ve gözlemlemek olanaklı değildir. Bu mümkün olsaydı bile iyi ve kötü kavramlarının insan zihninin ürünü olduğu unutulmamalıdır. Tartışma, tam da bu yüzden bilimin konusu değildir. Çünkü bilim, olması gerekenle değil olan ile ilgilenir. Olması gereken ise felsefenin, dinlerin, ahlakın ve ideolojilerin meselesidir.
Bilimsel olarak insanın özüne dair geçerli bir yorum yapılamıyor olmasına karşın bu tartışma her dönemde canlılığını korumaktadır. Çünkü tartışmaya ilişkin farklı görüşlerin arkasında bilimsel bir meraktan çok bugün ve ilerisi için bir insan portresi çizme gayesi yatmaktadır. İnsanın özüne atıfta bulunarak günümüz ve gelecek inşa edilmeye çalışılır. İdeolojiler, geçmiş zamandan belirli noktaları referans alarak “daha iyiydi” ya da “daha kötüydü” yorumunu yapar. Fakat geçmişin hakikatte nasıl olduğunu bilip bilmedikleri şüphelidir. Bilmeseler dahi bunun pek bir önemi yoktur. İdeolojiler için mühim olan bugünü elde tutmak ve yarına şekil verebilmektir. Mücadelelerini meşru olarak sunma ve haklılıklarını gösterme çabası içindedirler. Çünkü rakip olarak gördükleri diğer ideolojiler ve başka kitle hareketleri mağlup edilmelidir. Bu sebeple haklı olduklarını gösterebilecekleri deliller bulmak durumundadırlar. Meşruluk arayışı hâlindeyken de zaman zaman bilimin arkasına gizlenerek dünya görüşlerini, bilimsel bilginin bir gereği gibi sunmaya çalışırlar. Böylece ileri sürdükleri argümanlara karşı çıkanları kolaylıkla “bilim düşmanı” ilan ederek itibarsızlaştırır ve etkisiz kılarlar.
İnsanoğlu geçmişinde sayısız savaş, işkence, zulüm, barındırıyor. Ancak yine de kötülüğü, savaşı, zulmü sayısız kez deneyimlemiş, görmüş, dinlemiş, okumuş olmasına rağmen bunlardan kurtulmayı başarabilmiş değil. Hangi sonuçları doğuracağını gayet iyi biliyor olmasına rağmen insan, insana zulmetmeye devam ediyor. Karşımıza çıkan manzara böyle olunca da belki mizacım gereği güzelliklere, inceliklere değil, kötü olana dikkatim yöneliyor. Yani insanın doğa durumunda nasıl olduğu tartışmasında kötü olduğu düşüncesine yakın duran tarafta konum alıyorum. Ancak bu düşünceden yola çıkarak ileri sürülebilecek olan “İnsan, doğa durumunda kötü ise kötülük de doğaldır” tezi meşru hâle getirilmemelidir. Özellikle de kötü ile empati kurmanın yüceltilerek moda hâline getirildiği günümüzde mesele empatinin de ötesine taşınarak bir kötülük arzusuna dönüşme tehlikesini barındırıyor. Burada önemli olan kötülüğü doğal karşılamak değil, insanın içinde büyütebileceği canavarlara dikkat çekmektir. Mücadele insanla değil, insanın içinde besleyerek tehlikeli kılabileceği canavarlarla olmalıdır.