Ahmet KÖPRÜLÜ'nün 8 Nisan 2023 tarihli yazısı: Ekonomist mi, ekonomi gazetecisi mi?

Ülkemizde ekonomi, herkesin birinci gündemi. Zaman zaman araya deprem, terör gibi üzücü olaylar girse de ekonomi yıllardır her saniye hayatımızda ve hayatımızdan çıkacak gibi de görünmüyor. Özellikle fiyat artışları ile ilgili TV’lerde yapılan yorumlar, sosyal medyada hazırlanan caps’ler ve sokak röportajları halkımızın büyük ilgisini çekiyor. Ancak ekonomi yorumlarından çok yorumcuların ekonomi eğitimi alıp almadıkları beni daha fazla ilgilendiriyor.

Öncelikle iktisatçı/ekonomist kime denir, bunun tanımını yapmakta büyük yarar var. İktisatçı/ekonomist olmak için temel koşul; fakültelerin lisans düzeyinde ekonomi (iktisat) eğitimi veren bölümlerinden mezun olmaktır. Hukuk fakültesini bitirmeyenlere hukukçu, tıp fakültesini bitirmeyenlere doktor diyemeyeceğimiz gibi, fakültelerin iktisat/ekonomi eğitimi veren bölümlerinden mezun olmayanlara da “ekonomist” diyemeyiz.

Çünkü iktisatçı ya da ekonomist, akademik anlamda kapsamlı mikro ve makro iktisat eğitimlerinin yanı sıra Matematik, Matematiksel İktisat, Ekonometri, İstatistik, Karar Alma Teknikleri,  Muhasebe (Genel Muhasebe, Maliyet Muhasebesi, Dönem Sonu Muhasebesi)  gibi pek çok sayısal dersle birlikte, Para Teorisi, Uluslararası İktisat Teorisi, Vergi, Pazarlama, İşletme, Kamu Maliyesi, Bankacılık ve Finansal Kurumlar, Pazarlama İlkeleri, Uluslararası Para ve Finans, Uluslararası Piyasalar, Maliye Teorisi, Türkiye Ekonomisi ve İktisat Tarihi, İktisadi Düşünceler Tarihi gibi çok sayıda sözel dersi başararak lisans eğitimini tamamlamış kişidir.

Bugünkü iktisat eğitimi, geçmiş yıllardaki ekonomi eğitiminden daha ağır ve karmaşıktır. Hatta son yıllarda iktisat/ekonomi eğitiminde “uygulama” aşamasına geçilmiş, “Stata” ve “Eviews” gibi programların kullanıldığı ekonometrik yöntemler, güvenilir ve kesin verilere ulaşabilmeyi sağlaması nedeniyle ekonomi eğitiminin en önemli araçlarından biri hâline gelmiştir. Ayrıca tüketici davranışlarını inceleyen disiplinler ön plana çıkmış, uluslararası ilişkiler ve sosyoloji iktisatla birlikte kurgulanan önemli branşlar haline gelmiştir.

İktisat mezunu yüksek lisans eğitiminde de sayfalara sığmayan mikro ve makro iktisadın bel kemiği L’agrange çözümlerini yapar grafiklerle boğuşur. İktisat evreni o kadar büyüktür ki hâlen araştıracağı, çözüm arayacağı soruların/sorunların ağırlığıyla iktisat mezunu, yüksek lisans aşamasında bile kendisini “iktisatçı/ekonomist” olarak tanımlamaktan kaçınır.

Ancak iktisat eğitimi bile almadıkları hâlde TV’lerde kendilerini “ekonomist” olarak tanıtan, hiçbir deneysel inceleme yapmadan, sadece döviz kuru ve borsaya bakarak ekranlarda “dolar kahinliği” yapan bazı ekonomi yorumcuları muhalif söylemleri ile halkımızın geçim sıkıntısını çok iyi istismar etmişler ve TV’lerin aranılan konukları arasına girmişlerdir. Yine ekonomi eğitimi almamış iktidara yakın olma çabasında olan yorumcular ise yanlı, abartılı ve eksik bilgileriyle yaptıkları yorumlarla çok fazla eleştirilmekte ancak onlar da medyada kendilerine fazlasıyla yer bulabilmektedirler. Ekonomi eğitiminden uzak bu kişilerin sesleri, maalesef gerçek iktisatçıların seslerini bastırabilmektedir.

Geçtiğimiz yılın sonunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) asılsız haber yaydıkları gerekçesiyle haklarında suç duyurusu yaptığı 5 isimden biri, Gazi Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi mezunu. Yani aslında “ekonomist” bile değil. Ancak bu kişi kendisini biyografik info’larda Gazi Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu olarak tanıtıyor. Oysa Gazi Üniversitesinde hiçbir zaman iktisat fakültesi olmadı. Kurulduğu 1982 yılından beri Gazi Üniversitesinde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bulunmakta. Bu kişinin asıl uzmanlık alanı ise “kamu yönetimi” ancak branşıyla ilgili konuştuğuna hiç tanık olmadım.

Ünlü bir TV yorumcusu gazetecilik mezunu ama o da info’lara verdiği biyografilerde ekonomi doktorasının referansıyla kendisini “ekonomist” olarak tanıtıyor. Ancak bu kişinin de iktisat doktorası ile ilgili YÖK Akademik’te hiçbir bilgiye ulaşamadım. Aynı şekilde TV’lerde sık sık “ekonomist” unvanını kullanan üç ekonomi yorumcusunun da ekonomi eğitimi aldıklarına dair hiçbir iz bulunmamakta. Buna rağmen yılların ekonomi yazarı, yanlış bile olsa bu unvanı ilk kullanacak kişi olan Gazeteci Erdal Sağlam, kendisini “ekonomi gazetecisi” olarak tanıtıyor ve en doğrusunu yapıyor.

Günümüzde politika ve ekonomi politikaları iç içedir. Bu nedenle iktisatçının/ekonomistin kendi siyasal düşüncesini bir kenara bırakıp ekonomik vakayı kendi politik düşüncesine göre değil, siyasetten soyutlayarak analiz etmesi gerekir. Hepsinden vazgeçtik, “sözde” ekonomistler, “Memlekette liyakat kalmadı kardeşim, işi ehline vermiyorlar” şeklinde yorumlar bile yapabilmektedirler.

Benim buradaki duruşum, 33 yıllık bir gazeteci olarak ifade hürriyetine karşı bir tavır aldığım şeklinde yorumlanmasın lütfen. Ben sadece aynı zamanda iktisatçı kimliğimle “ehliyet”e dikkat çekiyorum, “liyakat”e hiç girmiyorum.