Mert Can DUMAN'IN 14 Haziran 2023 Tarihli Yazısı

Kapsayıcı ve sağlıklı büyümenin gerekliliklerinin başında geliyor ihracat. Sadece yabancı ülkelere ürün ya da hizmet satarak ülkeye döviz girişini sağlamasından ziyade ortaya çıkardığı katma değer, geliştirdiği üretim yetkinliği ve rekabetçiliğin güçlenmesiyle birlikte firmaların ve ülkelerin beceri setlerinin gelişimine fayda sağlayan ihracat, ülkeler arası ilişkilerin de adeta tutkalı gibi. Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması’nın ardından ihracatta yeni bir faza geçmişti. En büyük ihracat partnerinin Avrupa Birliği gibi gelişmiş bir pazar olması ülkemizin üretim sepetinin daha nitelikli hale gelmesini sağlarken rekabetçilik kanalıyla da büyümeye olan katma değerini giderek artırdı.

Değer bazında her ay kendi rekorunu tazeleyen ihracattaki başarımız bununla yetinmemeli. Nitekim değer bazında ihracatımızdaki ivmenin yavaşlaması da son dönemde dikkat çekiyor. 2022 yılını 254 milyar dolar ile tamamlayan ihracatımız yılın ilk aylarında yıllıklandırılmış bazda 256 milyar dolara kadar yükselse de Kahramanmaraş ve Hatay’da yaşanan ve yüreğimizi dağlayan depremlerin büyük yıkıcı etkisi sebebiyle ihracatın artış ivmesinde bir kesinti söz konusu oldu. Toparlanma sürecinde Mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %14,4 artan ihracatımızın yılın ilk beş aylık dönemindeki ivme kaybını ise Ocak-Mayıs dönemindeki ihracatımızın yalnızca %0,2 artışından görebiliyoruz.

İhracatın değer bazındaki görünümünde hal böyleyken bu haftaki buluşmamızın asıl konusu ihracattaki gelişimin sadece değer artışıyla olmaması gerektiği vurgusu. Ne yazık ki bir süredir ihracatımızın teknolojik kompozisyonunu dikkate aldığımızda yüksek teknolojili ürün ihracatımızda %3 bandına sıkışıp kalmamız üretim ve ihracat sepetimizin niteliğindeki ataletin bir göstergesi. 2021 yılının sonunda %3,03 olan yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracatımızdaki payı 2022 yılı sonunda bu seviyesini korumuş, 2023 yılının ilk beş aylık döneminde ise %2,49’a gerilemiş durumda. Pahada ağır yükte hafif ihracata bir an önce geçişi sağlamalı, nitelikli ve stratejik ürünlere yönelik üretim ve ihracat yetkinliğimizi bir an önce geliştirmeliyiz.

İhracatımızda yeni bir sayfa gereğinin bir göstergesi de dün Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Dış Ticaret Endeksleri verileri. Bir ay gecikmeli gelen verilere göre Nisan ayında ihracatımızın birim değeri yıllık bazda %1,1 artarken miktar değeri ise %18,1 azaldı. Yani geçen yıl 100 birimlik ürünümüzü 100 dolara ihraç edebilirken bu sene 100 dolara karşılık 119 birim ürün ihraç edebilmişiz. Yani yükte ağır ancak pahada giderek hafifleşen bir ihracatımız söz konusu. Son dönemde dış ticaret hadlerimizdeki iyileşme olumlu bir görünüm sergilese de halen eşik değerin altında seyretmesi bu konuda biraz daha ev ödevimiz olduğunu gösteriyor.

2023 yılının ikinci yarısı en büyük ihracat pazarlarımız için resesyon beklentilerinin konuşulduğu bir dönem. Büyümemizin dengesini bozmamak, ülkemize döviz girişini sürdürülebilir kılmak ve en az bunlar kadar önemli üretim kültürümüzün rekabetçiliğinin geliştirmek adına ihracatımızın ivmesindeki bu yavaşlamayı stratejik ürünlere odaklanarak ve doğru pazarlara erişerek sağlamamız mümkün.

Sağlıklı ve güzel bir hafta dileklerimle…