Mert Can DUMAN'ın 8 Mart 2023 tarihli yazısı: Kadın dediğin (!)
Bugün, Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Birleşmiş Milletler tarafından her yılın 8 Mart’ında kutlanması önerisiyle hayata geçen bu günde; şirketlerin kadınlara yönelik jestler yapması, reklamlarda kadının gücünün ön plana koyulması, çiçekçilerin fazla mesai yapması artık alışılagelmiş birer durum. Yılın diğer günlerinde “Kadın dediğin…” diye başlayan cümlelerin yerinin “Kadınları aslında bir gün değil her gün hatırlamalıyız” sözünün alması da… Oysaki gerçekten arzu ettiğimiz ile olması gereken bu kadar farklılaşırken kurmamız gereken cümle şu olmamalı mı? “Kadın dediğin hatırlanacak bir varlık değildir, asla unutulmayacak bir varlıktır.”
Türkiye İstatistik Kurumu, her yıl ‘İstatistiklerle Kadın’ bülteniyle bütün bir yıl farklı göstergeler itibarıyla kadının toplumdaki yerini gözler önüne sermek açısından önemli. Gözler önüne sermek diyoruz; aslında toplumun birer ferdi olarak bizzat tecrübe ettiğimiz ve gözlemlediğimiz hususların bir de sayılarla ifade edilmesinin, bizi çözüm önerilerine götürmesini temenni ediyoruz. Sosyal medyayla biraz ilgisi olan herkesin karşısına çıkmıştır. İnsanlık artık Ay’a seyahat gerçekleştirmiyor. Çünkü gözünü daha da uzaklara, yeni diyarlara dikmiş durumda. Dünya böylesine bambaşka bir yer hâline gelmişken maalesef ülkemizde kadının adı yok. Ülkemizde yaşayan 25 yaş üzerindeki her 100 kadından 6’sı hâlen okuryazar değil. 15 yaş üzerindeki her 100 kadından ise yalnızca 33’ü iş gücüne dâhil ve yalnızca 28’i istihdam ediliyor. Kıyaslamak için bu veriyi de buraya bırakalım: İstihdam edilenlerin oranı erkeklerde ise %63 düzeyinde.
Bilirsiniz, her Kadınlar Günü’nde ekranlarda “Dünyayı kadın değiştirecek” söylemlerini sıkça duyarız. Ancak inisiyatif alabilecek, yönetici pozisyonundaki kadınların oranı yalnızca %20,7. Yani ülkemizde her 5 yöneticiden yalnızca 1’i kadın (Bu durumu trajikomik bir şekilde, kadınların sorunlarının tartışıldığı, kadın haklarının masaya yatırıldığı toplantıların fotoğraflarında kadınları seçebilmenin zorluğundan da fark ediyoruz).
Toplumun genelinde gözlemlenen bu durumlar, evin içerisinde de kendisini gösteriyor. Eşler ev görevlerini paylaşma konusunda anlaşılan çok da adaletli bir sistem oturtamamış durumda. Bir evin günlük veya haftalık gıda alışverişinde eşine neredeyse onun kadar yardımcı olan kadın, aynı yardımı evin diğer işlerinde ne yazık ki göremiyor. Şöyle ki; TÜİK verilerine göre ülkemizde günlük ve haftalık gıda alışverişi yapan kadınların oranı %46,7 iken bu oran ev temizliğinde %81’e, yemek yapmada %85’e, çamaşır yıkamada ise %86’ya varıyor. Yani kadınlar alışveriş konusunda erkeklere destek olmaya çalışsa da erkekler evin kalan işlerinde kadınlara destek olmanın çok uzağında.
En önemli ve aslında belki de en öncelikli konuyu ise dikkat çekmek açısından en sona bıraktım. Ülkemizde her 10 kadından 3’ü gece yürürken kendisini güvensiz hissediyor. Maalesef bu oranın daha yüksek olduğunu düşünüyorum, çünkü çoğu kadın güvensiz hissetmemek adına gece yürümeyi tercih etmiyor bile. TÜİK’in verilerine göre kadınların %48,9’u ise yaşadıkları çevrede kendini güvende hissetmiyor. Ülkemizdeki her 2 kadından 1’inin Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”nde nefes almak, yemek yemek, uyumak kadar hayati ihtiyaçlardan hemen sonra gelen güvenlik ihtiyacını karşılayamıyor olması ise şapkamızı önümüze koyup etraflıca düşünmemiz gereken bir konu.
Kahramanmaraş’ta yüreğimizin dağlanmasının üzerinden bir ay geçti. Hayat -her şeye rağmen- devam etmek zorunda. Zaman geçse de acılarımız geçmiyor. Acılarımızı her daim anımsayarak acıların tekrarına müsaade etmeyerek yaşayalım kalan ömrümüzü.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. Tüm okuyucularımıza sağlıklı bir hafta diliyorum.