Utku KABAKCI'nın 26 Ocak 2024 tarihli yazısı: Neden Yapay Zekâya İhtiyaç Duyarız?
Yazının başlığını oluşturan “Neden yapay zekâya ihtiyaç duyarız” sorusunu, “Zekâya neden ihtiyaç duyarız” sualinden yola çıkarak cevaplamaya çalışmak isabetli bir izlek olabilir.
Zekânın tanımı ve işlevi üzerinde varılmış bir fikir birliği olmadığının ayırdında olmakla birlikte zekâyı, bağlantı kurabilme becerisi olarak tanımlayabileceğimiz kanaatindeyim. İnsan; gördüğü, işittiği, temas ettiği nesneler, olaylar ve ilişkiler arasında bağ kurarak düşünür. Yani zekâ, neden sonuç ilişkisi kurarak çıkarımda bulunmaya yarar. İnsan, tahminlerinin isabeti ölçüsünde hem günlük yaşamında hem de entelektüel faaliyetlerinde güven ve huzura yaklaşmış olur. Çünkü zekâ, insan türünün belirsizliklerle dolu olan dış dünya ile mücadele etmesini sağlayan bir araçtır. İnsan, anlamlandıramadığı dış dünyayı ve benliğini, ürettiği semboller yani diller ile anlamlı kılmaya çalışır.
Ürettiğimiz sembol ve diller, sonsuz evreni anlamlı kılmak için yeterli olmadığı gibi, sahip olduğumuz bellek de hem ölümlü hem de kusurludur. Çünkü belleğimize aldığımız bilgileri, kolaylıkla yanılabilen/yanıltılabilen duygularımızdan mutlak bir şekilde soyutlayabilmemiz mümkün değildir. Ayrıca insan, zamanla öğrendiği bir bilgi veya beceriyi unutabilir. Varlığını, dünyayı anlamlandırabilme mücadelesine borçlu olan insanoğlu için bu kusurlar büyük birer engeldir.
İnsanoğlu, zihninin ve bedeninin sınırlarını sonuna kadar zorlayarak elde ettiği düşünme ve öngörü sistemleri ile yetinememeye başladı. Çünkü mevcut sistemler, günümüz kompleks yaşamını ve ilişkilerini açıklamakta aciz kaldı. Yapay zekâ dediğimiz uğraş, yaşamlarımıza işte tam da bu noktada girdi. Sonsuz belirsizlikle başa çıkamayan insan zekâsının yerine makine zekâsı ile öngörülerde bulunulup bulunulamayacağı meselesi giderek tartışılır oldu.
Aslında yapay zekâ ile yapılmak istenen basitçe; “insan gibi yanılmayacak, yorulmayacak, unutmayacak olan bir makineye bilgileri, verileri yükleyebilir miyiz daha da doğrusu öğretebilir miyiz” uğraşıdır. Bu yapıldıktan sonra ikinci aşama ise makinenin yapay zekâ ile öğrendiği; bilgiler, insanlar, nesneler, olay ve olgular arasında insan zekâsına benzer bir biçimde bağlantı kurarak bizler için işlerimizi kolaylaştıracak öngörülerde bulunmasını sağlamaktır.
Bilimde, eğitimde, iş yaşamında, kamu yönetiminde, savaşta, ikili ilişkilerde sebep sonuç ilişkisi çözüldüğünde, ulaşılmak istenen şeye nasıl ulaşılacağı da anlaşılmış olacaktır. İnsana ait ve dair olan söz konusu olduğunda şüphesiz mutlak bir formül ortaya koymak mümkün değildir. Ancak yine de insanın peşine düştüğü şey mutlak, şaşmaz bir formüle sahip olabilmektir. Devletler, kurum ve kuruluşlar hatta şahıslar, yapay zekâ ile bu mutlak ve şaşmaz formüle yaklaşmaya çalışacaklardır.
Bilmek ve öngörmek arzusunun arkasında sadece belirsizliği ortadan kaldırmak değil, aynı zamanda diğerlerini kontrol edebilme isteği de vardır. İşte tam da bu yüzden yapay zekâ, iktidar savaşlarının gerçekleştirileceği yeni bir mücadele zemini olarak karşımıza çıkacak.