Utku KABAKCI'nın 28 Ağustos 2024 tarihli yazısı: Politik Retorikte Akla ve Duygulara Seslenmek
Politik iletişimde liderlerin ve siyasetçilerin konuşmaları, insanları etkilemek ve harekete geçirmek için kullanılan araçların başında gelmektedir. Söz konusu konuşmalarda hem akla hem de duygulara seslenildiğinde diyalog grubunun ikna edilme olasılığı artar.
Hatip, gerçekçi argümanlar ve mantıklı analizler ileri sürerek yönlendirmek istediği insanları fikrî düzeyde ikna etmeye çalışır. Fakat siyasal iletişimde yalnızca akla seslenen bir söylem elbette yeterli değildir. Bunun yanı sıra konuşmacı, “Ben de sizden biriyim”, “Haklarınızı en iyi ben korurum” mesajlarını vermek istediği insanlarla mutlaka duygusal bir bağ kurmalıdır. Sırtını akıl ve duyguya yaslayan retorik vasıtasıyla insanlar istenilen davranışlara yakınlaştırılır ya da arzu edilmeyen eylemlerden uzaklaştırılır.
Lider ve politikacıların konuşmalarında akıl ve duygunun dengeli kullanılması, dinleyicilerin zihninde kalıcı bir iz bırakır. Örneğin, iktisadi problemler üzerine hazırlanan bir konuşmada istatistiklerden yararlanmak mühimdir. Ancak sadece istatistiğe dayalı bilginin yavan bir şekilde aktarılması dinleyenlerin ilgisini diri tutmak için yeterli olmayabilir. Tam da bu noktada işaret edilen ekonomik sorunların toplumu nasıl olumsuz etkilediğini gözler önüne seren duygusal bir dil kullanımı önemlidir. Konuşmacı elde ettiği verileri gündelik yaşamdan insan hikâyeleriyle sıcaklaştırarak yüreklere dokunabilir.
Duyguların insanların eyleme geçmesini sağlayan en kuvvetli motivasyon kaynağı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bir lider ya da siyasetçinin konuşmasını öfke, korku, umut gibi duygular üzerinden inşa etmesi, dinleyenlerin harekete geçirilmesinde etkili bir yoldur. Ancak burada ıskalanmaması gereken husus, yararlanılan duyguların samimiyetle sunulması gerektiğidir. Bu da hatibin söylediklerini içselleştirmesi ve kişisel performansıyla doğrudan ilgilidir. Özümsenmemiş laflar ve gerçeklikten tamamen kopuk savlarla duygusal manipülasyon yapılmaya kalkıldığında bunun uzun vadede güven kaybına yol açacağı, güvenilmeyen bir kaynaktan çıkan bilgi, iddia ve vaatlere de itibar edilmeyeceği unutulmamalıdır. Bu nedenle akıl ve duygu dengesinin sağlandığı konuşmalar, bu dengeden yoksun olan nutuklara kıyasla çok daha etkili olur.