Sedat SADİOĞLU'nun 8 Ağustos 2024 tarihli yazısı: Ruhlar Âlemi
Gören Göz – 79/1: Ruhun Gücü
Aşağıda okuyacağınız metin, hem bir tespit ve hem de bir sonuç olarak kabul edilebilir. Metindeki girilen (iddia edilen) bilgiler ‘girdi’, sonucu ise (bir çeşit) ‘çıktı’dır. Girdi ve çıktıların analizi, neden-sonuç ilişkisi gibi de düşünülebilir. Aradaki fark, sadece metindeki bilginin katalizörünün ‘eğitim’ olmasıdır.
“Her ruhta bir öğrenme gücü ve bu işe yarayan bir ‘yön’ vardır. Gözün, karanlıktan aydınlığa çevrilmesi için, nasıl bütün bedenin birden dönmesi gerekiyorsa, bu yönün de, bütün ruhla birlikte, geçici şeylere sırtını dönüp, varlığa bakabilmesi ve varlığın en ışıklı yönü dediğimiz ‘iyi’ye çevrilmesi gerekir.”
“Eğitim ise, ruhun bu gücünü iyiden yana çevirmeyi ve bunun için en kolay, en şaşmaz yolu bulmayı sağlar. Yoksa ruha görme gücünü vermek değildir! Çünkü güç, onda kendiliğinden (ve doğuştan itibaren zaten) vardır. Ancak kötü, kolay ve menfaat yönlerine çevrilmiştir. Bakılmaması gereken yana (yasak şeylere) bakma eğilimindedir. Eğitim, ruhu yalnız iyi ve doğru tarafa yöneltir.”
“Ruhun taşıdığı düşünme (akıl) gücü, bir başka türlü güçtür. Akılda, ilâhi bir güç vardır. Bu güç hiçbir zaman yok olmaz. Ancak, ruha verilen yöne göre yararlı ve kârlı (sevap) olur, ya da yararsız ve zararlı (günâh) olur.”
Aşağıda bu anlatımları özetleyen, bir diyagram göreceksiniz. Diyagramda, balık kılçığı yöntemi kullanılmıştır;
İlgili Bir Hadis;
Ebu’d Derda (r.a.) anlatıyor: “Hz. Muhammed’in (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle dediğini işittim: «Kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk ederse (baş koyarsa), Allah onu cennete giden yollardan birine dâhil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Gökte ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü, dolunaylı gecede kamerin karanlığa üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem (para) miras bırakırlar, ama ilim (faydalı bilgi) miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, (Allah katından) bol bir nasip elde etmiştir» buyurdular.”
“Ey yüce Allah’ım, Müslümanları hikmetlerinle kuşat…Amin!”
Gören Göz – 79/2: Araf’ta Ruhlar
Halk arasında, “Araf’ta kalmak” diye bir tabir vardır. “Arada kalmak” anlamına gelir ve bu açıklama ‘Araf’ın tam karşılığıdır. Ahirette, hesap günü (bir insanın), dünyadaki amelleri karşılığı olarak, elde ettiği sevapların ve günahların (mizanda yani adalet terazisinde) tartılması olayıdır. Bu olayla karşılaşan insan (ruhu), geçici bir süre için arafta kalır. Bu, yüce Allah’ın takdiri ilahisidir ve hikmetlerini de, (yine) yüce Allah bilir. Araf suresi 206 ayet olup, tek başına insanın yaradılışını, hatalarını ve çıkış noktalarını da göstermesi açısından muazzam bir suredir.
Aşağıda, Araf Suresinde yer alan ayetlerden bazıları seçilmiştir;- “ Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir perde vardır. Araf üzerinde de, her iki taraftakileri simalarından tanıyan kişiler vardır. Bu kişiler cennetliklere; "selâm olsun size" diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemiş, fakat girmeyi arzu eden kimselerdir! ” (46.Ayet)
- “ Gözleri, cehennemlikler tarafına çevrilince de ; ‘Rabbim! Bizi zalim toplulukla beraber bulundurma!’ derler! " (47.Ayet)
- “ Araf’takiler yüzlerinden tanıdıkları kişilere seslenerek şöyle derler: ‘Ne topluluğunuz, ne de büyüklük taslamanız, size hiçbir yarar sağlamadı!’ " (48.Ayet)
- " Allah onları hiçbir rahmete erdirmeyecek diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennetliklere dönerek); ‘Girin cennete, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz!’ derler! ” (49.Ayet)
Araf Âlemi Neden Vardır? (Yazarın Yorumu)
Araf âlemi, yüce Allah’a iman eden (tek İlah olarak tanıyan, ortak koşmayan ve ancak Allah’tan da çok korkan) ve ancak bazı büyük günâhlardan dolayı; (adam öldürmek, yalan söylemek, yalancı şahitlik, vb, hariç) hataları olanlardan dolayı yaratılmıştır. Çünkü bu tür insan grubu çoktur. Yüce Allah, hesap günü (günâhı ağır gelen) tartısı eksiye düşen (ki, burada inanışlarından dolayı ayırt edilmeyen, Hıristiyan, Yahudi, Budist, vb. bütün) kulları için, Araf’ı hazırlamıştır. Yüce Allah, bu kullarına son bir şans vermek için Araf tarafına alacak ve eksik ibadetleri için son bir fırsat daha verecektir. Esirgemesi çok olan yüce Allah, zaten şefaatini ahiretteki bu hesaplaşma için kullanacağını belirtmiyor mu? Terazileri dengeleyen ve terazi ölçülerini sıfıra getirecek de yüce Allah’tır!
Araf’a geçen şanslı kullar için, binlerce yıl alacak, eksik ibadetler (özellikle namaz, zikir, tövbe, oruç, vb) için fırsat verilecek ve özel melekler sayesinde de, bu durumları takip edilecektir. Bu arada ve sürekli olarak da, başlarının üzerlerinde “muhteşem cenneti” ve aşağılarında da “ıstırap veren cehennemi” göreceklerdir. Eksiklerini tamamlayan ve kulluk görevlerini bitiren ruh, herkesin gözü önünde cennetteki yerine uçacaktır (kavuşacaktır). Çünkü yüce Allah, her ruhun, mutlaka cennete geçiş yapacağını da belirtiyor.
Bir Hadis-i Şerifte; “En sonunda, cennet ehlinin yarısı Müslümanlar, yarısı da diğer inançlardakilerce dolacaktır!” denilmektedir. Yani, (cezasını çektikten sonra) cehennemde hiçbir ruh kalmayacaktır!
“ Girin bakalım cinlerden ve insanlardan, sizlerden önce geçen milletlerin arasında(-n) ateşe!” der. Her millet girdikçe, kendilerine uyup sapıklığa düştüğü hemşerilerine (dindaşlarına) lanet eder. Sonunda hepsi orada birbirlerine ulaşırlar. Sonrakiler, öndekilerini göstererek; “ Ey Rabbimiz, işte şunlar bizi yoldan çıkardılar; onun için onlara ateşten iki azap ver!” derler. Allah, “ Her birinize iki katlı (cezadır), fakat (sizler bunu) bilmiyorsunuz, der! ” (Araf Suresi, 38.Ayet)
Aşağıda, (konuyla ilgili) İbn-i Abbas (r.a.) tarafından aktarılan bir başka hadis daha verilmiştir;
“ Hayrı çok olanlar, doğrudan cennete girerler. Ortada (vasat) gidenler, cennete Allah’ın rahmetiyle giderler. Kendine yazık edenler ile Araf ehli, Peygamber efendimizin (s.a.v.) şefaatiyle (ancak) cennete girerler! ”
Bu son hadisten, Araf’taki Müslümanların bir kısmına şefaati için, Yüce Allah’ın izin vereceği anlaşılmaktadır. Esasen bu hadis, Araf ehlinin çok fazla olacağına da bir işaret sayılır. (Yazarın yorumu)
“Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme. Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim Mevlâ’mızsın! ”…Amin ! (Bakara, 2/286)
(NOT: Yetmişdokuzuncu bölümün sonu…)