Ahmet KÖPRÜLÜ'nün 2 Mayıs 2023 tarihli yazısı: Sosyal Dayanışma Ekonomileri (SDE)
Demokratik toplumlarda “Politik ekonomi”nin en önemli taşıyıcısı hükümetlerdir. Çünkü ortalama seçmen kendisini sosyal refaha taşıyacak etken olarak politikacıları ilk sırada görür ve yaşam kalitesinin yükselmesinden güvenliğine kadar pek çok önemli konuda politika yapıcıları sorumlu tutar.
Ancak her ülkede politik kararlar ile ekonomi çok fazla iç içe olmayabilir. Yerleşik kamu düzeni ve geleneksel ekonomi yapısıyla bazı ülkelerde on yıllarca ekonomide yeni doktrin arayışları olmaz hatta sözü bile edilmez. Kamu idare yapısının bozulduğu ülkelerde buna bir de politika yapıcıların aldıkları yanlış kararlar eklenirse politika ile ekonominin karşılıklı iletişim ve bağımlılık oranı yükselir. Ancak ülke ekonomileri kurumsal olarak güçlü ise politika yapıcıların yanlış kararlarından çok fazla sarsılmaz. Konjonktür dalgalanmalarının resesyon ve depresyon gibi makroekonomik hasarlarından daha az etkilenir.
Konjonktür dalgalanmalarına karşı ekonomiyi güçlü tutmanın en önemli yolu “beklentiler”den geçer. Öncelikle politika yapıcılara ve ekonomi yönetimine güven, hukuk ve adalet sisteminin güçlü ve güvenilir olması, demokrasiye tüm kurumlarıyla sahip çıkılması ve milli birlik ve beraberlik noktasında oluşturulacak moral ve motivasyon gibi önemli duruşlar ekonomiyi dalgalanmalara karşı güçlü kılar pozitif “beklentiler”in oluşmasına neden olur.
Geleceğe yönelik olumlu “beklentiler”, güçlü birliktelikler ve değerli motivasyonlarla oluşur. Bu anlamda çağımızda en güçlü yapı olarak “Sosyal Dayanışma Ekonomileri” (SDE), ekonomide önemli bir model olarak ortaya çıkmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 18 Nisan 2023 tarihli 66. toplantısında “Sürdürülebilir Kalkınma için Sosyal ve Dayanışma Ekonomisinin Teşvik Edilmesi” (A/77/L.60) kararını kabul etti. Bu ilk karar, SDE için resmi bir tanım sunuyor ve SDE’nin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşılmasına ve bu amaçların yerelleştirilmesine katkıda bulunabileceğini kabul ediyor. Kooperatifleri (dernekler, karşılıklılık ilkesine dayalı finansal kurumlar, vakıflar, sosyal girişimler, kendi kendine yardım grupları ve sosyal ve dayanışma ekonomisinin değer ve ilkelerine uygun olarak faaliyet gösteren diğer kuruluşlar ile birlikte) SDE’nin bir parçası olarak tanıyan karar, 1950’lerden bu yana kabul edilen sosyal kalkınmada kooperatiflere ilişkin mevcut BM kararları ile beraber var olacak.
ILO Genel Direktörü Gilbert F. Houngbo, kararı yorumlarken; “Geniş, sağlıklı bir sosyal ve dayanışma ekonomisi, eşitsizliklerin azaltılmasında ve refahın, fırsatların ve sürdürülebilirliğin yaygınlaştırılmasında önemli bir rol oynayabilir. Aynı zamanda, sosyal adalet ihtiyacı konusunda farkındalık oluşturarak erdemli bir döngü yaratmaya yardımcı olabilir ve bu da sosyal ve dayanışma ekonomisinin gelişmesi için ihtiyaç duyduğumuz sistemik değişiklikleri teşvik edecektir” dedi.
BM Kararının özellikle SDE’nin insana yakışır işlere, uluslararası çalışma standartlarının ve çalışma yaşamındaki temel hakların geliştirilmesine, yoksulluğun azaltılmasına ve sosyal dönüşüm ve kapsayıcılığa önemli katkıları olacak.
Sosyal ve Dayanışma Ekonomisinin demokrasiye ve sosyal adalete katkıda bulunma rolünü kabul eden karar ayrıca; üye devletleri; diğer önlemlerin yanı sıra, gerektiğinde sosyal ve dayanışma ekonomisi için özel yasal çerçeveler geliştirerek ve mümkün olduğunda sosyal ve dayanışma ekonomisinin katkısını ulusal istatistiklerin derlenmesi sürecinde görünür kılarak ve mali ve kamu alımlarında teşvikler sağlayarak, eğitim müfredatında ve kapasite geliştirme ve araştırma faaliyetlerinde sosyal ve dayanışma ekonomisini dikkate alarak ve sosyal ve dayanışma ekonomisi kuruluşlarının finansal hizmetlere ve finansmana erişimini kolaylaştırmak da dahil olmak üzere girişimciliği ve iş desteğini güçlendirerek ve sosyal ve dayanışma ekonomisi aktörlerinin politika oluşturma sürecine katılımını teşvik ederek; ulusal koşulları, planları ve öncelikleri dikkate alarak, sürdürülebilir ekonomik ve sosyal kalkınma için makul bir model olan sosyal ve dayanışma ekonomisini desteklemeye ve geliştirmeye yönelik ulusal, yerel ve bölgesel stratejileri, politikaları ve programları desteklemeye ve uygulamaya teşvik ediyor.
BM’nin kararı toplumumuzda var olan dayanışma ruhuna, Türk tarihinde “imece” olgusuyla gelişen ve bugünlere gelen kooperatifçilik geleneğine, vakıf kültürüne, yardım organizasyonlarına ve faaliyetlerine son derece uyumlu bir çağrı niteliği taşımaktadır. SDE’nin kuramsal olarak geliştirilmesi ve özgün bir ekonomik model haline getirilmesinde sanırım ülkemiz politika yapıcıları yeterince düşünecektir.