Utku KABAKCI'nın 22 Aralık 2023 tarihli yazısı: Sosyal Yalnızlık 

Günümüzde sosyal medya, iletişim süreçlerini simetrik bir hâle getirerek demokratikleştirdiği iddiasıyla öne çıkar. Ancak bu görüşü savunanlar genellikle sosyal medyanın olumlu yönleri üzerinde yoğunlaşırken platformların eksikliklerini ve dayattığı ağır kuralları sıklıkla göz ardı ederler.

Sosyal medyadaki; altyapı sorunları, kullanıcıların farklı kullanma beceri düzeyleri ve platformlarda çeşitli sebeplerden dolayı eşit zaman geçir(e)memeleri, söylenenin aksine yeni medyada da sansür uygulamalarının mevcut olması, siber güvenlik problemlerini beraberinde getiriyor olması, mahremiyeti büyük ölçüde ortadan kaldırması gibi daha çok sayıda olumsuz yönleri irdelenmeden sadece hesapların sağladığı yararlar üzerinden yapılan analizler, bizleri isabetsiz çıkarımlara sürükleyebilir.

Peki yukarıda sıralanan eksiklik ve olumsuzluklarına rağmen yeni medyanın ve sosyal medya hesaplarının inatla parlatılarak pazarlanmaya çalışılmasının sebebi nedir? Neden bu platformlar bir lütuf olarak sunulur? Çünkü kullanıcıların tam olarak neyin içine çekilmeye çalışıldıklarının ayırdına varmamaları istenir. Bu yüzden de dayatmalar, süslü kelimeler ve abartılı vaatler ile gizlenir.

Olumlu bir durum olarak gösterilmek istenen dayatma için kullanılan kelime ifşa olur ve kullanılamaz hâle gelirse yerine işlevi aynı kalmak kaydıyla başka bir kavram konulur. Buradan hareketle neden yeni ve sosyal medya denildiği üzerinde durmak yararlı olabilir. Çünkü “yeni” ve “sosyal” kelimeleri çoğunlukla insanların zihninde olumlu anlamlar çağrıştırmaktadır. Peki nedir yeni olan? İçerik mi? Bu, tartışmaya oldukça açık bir husustur. Eğer yeni olduğu söylenen şey içeriğin aktarıldığı araç ise eskimeye başladığında farklı bir isim verilecek midir? Kanlı-canlı iletişim türü olan yüz yüze iletişimin zıddı olmasına karşın bu uygulama ve platformlara sosyal denmesi de ironik bir isimlendirme değil midir?

Bu sualler üzerinden geliştirilen eleştirel bakış açısı, sosyal medyanın kullanıcılarına gerçek bir demokratik deneyim sunup sunmadığını sorgulamak bakımından mühimdir. Sosyal medyanın parlatılmış imajının ardındaki gerçekleri kavramak, kullanıcıların şuurlu bir biçimde dijital ortamlarda etkileşimde bulunmalarına olanak tanıyabilir.