Hüseyin ALPASLAN'ın 25 Ekim 2023 tarihli köşe yazısı: Soykırım İddialarını Çürüten Malta Yargılaması -2-
Mütareke Sonrası Olağanüstü Askeri Mahkemelerin Kurulması ve İttihatçıların Tutuklanması
1914 yılının ekim ayında Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri ve mağlupları belli olmuş, İttifak Devletleri ile İtilaf Devletleri arasında ateşkes görüşmeleri başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda savaş sırasında yönetimde bulunan İttihat ve Terakki Hükûmeti itibar kaybına uğramış, kamuoyu ve basında savaşın acı reçetesini ittihatçılara yükleyen sesler yükselmeye başlamıştır. Talat Paşa Hükûmeti 14 Ekim 1918 tarihinde yerini Ahmet İzzet Paşa Hükûmeti’ne bırakmış ve 30 Ekim’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile yeni bir döneme girilmiştir. İttihatçı liderlerin yurt dışına firar etmeleri ve 13 Kasım 1918 tarihinde İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u fiilen işgali ile beraber, özellikle İngilizlerin, 11 Kasım’da henüz yeni iktidara gelen Tevfik Paşa Hükûmeti’ne baskısı ve İttihatçı karşıtı muhaliflerinde gönüllü desteği ile ittihatçılara karşı adeta bir cadı avı başlatılmıştır. Tevfik Paşa Hükûmeti tarafından savaş suçlusu oldukları ve Ermeni kırımına karıştıkları iddia edilen ittihatçıları soruşturmak ve yargı önüne çıkartmak maksadıyla komisyonlar oluşturulmuştur. Akabinde ise, tehcir sırasında işlendiği iddia edilen suçlara dair davalara bakacak Divân-ı Harbi Örfî olarak adlandırılan olağanüstü dönemlere haiz yeni askeri mahkemelerin kurulması kararlaştırılmış ve 16 Aralık’ta İstanbul’da birinci Divân-ı Harbi Örfî kurulmuştur[1].
Osmanlı hükûmeti, ittihatçıların yargılanması amacıyla, temelinde tehcir sırasında işlenen suçları konu eden olağanüstü yetkilerle donatılmış askeri mahkemeleri kurarken, İtilaf Devletleri’nin işgal İstanbul’undaki temsilcilerinden İngiliz Yüksek Komiserliği de boş durmamıştır. İngilizler, yeni Divân-ı Harbi Örfîlerde gerçekleşecek yargılamaları istedikleri gibi sonuçlandırmak ve savaş ve tehcir suçlusu olarak adlandırdıkları Türkleri kendileri yargılamak maksadıyla planlarını uygulamak için girişimlerini hızlandırmışlardır. İngiltere Hükûmeti tarafından tasarılarını hayata geçirmek için atılan bazı adımlar şunlardır:
1.Paris Barış Konferansı sırasında Birleşik Krallık Dışişleri Bakan yardımcısı Louis Mallet, 17 Ocak 1919 tarihinde Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği yazıda: Savaş sırasında Ermenilerin kırıma uğradıklarından bahisle, Ermenilere, Rumlara ve Hristiyan Nasturilere kötü muamelede bulunan Türklerin cezalandırılacaklarını bildirerek, bu hususta kara listeler hazırlanmasını tavsiye etmiştir[2].
2.23 Ocak 1919 tarihinde Londra’da, İngiltere’nin Dışişleri, Donanma ve İçişleri bakanlıklarının temsilcileri tarafından yapılan toplantıda; savaş sırasında suç işlediği anlaşılan Türklerin tutuklanıp cezalandırılmaları ve İngiliz askeri mahkemelerinde yargılanmaları kararı alınmıştır. İstanbul’da kurulan askeri mahkemeler haricinde, İngilizlerin işgal ettiği Batum’da kurulan mahkemeden başka Suriye ve Mezopotamya’da da askeri mahkemeler kurulacağı açıklanmıştır[3]
3. 5 Şubat 1919 tarihinde İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, İstanbul’da bulunan Yüksek Komiser Amiral Calthorpe’ye gönderdiği talimatta; Türk savaş suçlularının nasıl yargılanacağına dair planı ve ana ilkeleri bildirirken, işgal ettikleri bölgeler dışında kalan sanık Türklerin, Osmanlı Devleti tarafından yargılanmalarına rıza gösteremeyeceklerini, bu suçluların Malta Adası’na sürülerek müttefiklerin vereceği karara göre yargılanmaları için Osmanlı Hükûmeti tarafından kendilerine tesliminde ısrarcı olmalarını, İzlenecek yol hakkında henüz bir karara varılmadığını, ancak bu meselenin Paris Barış Konferansı’nda ele alınacağını özellikle vurgulamıştır[4].
Türk savaş suçluları ile ilgili İngiltere Hükûmeti’nin niyetini gösteren Lord Curzon’un şifre telgrafı, İngilizlerin sonraki tarihlerde Malta’ya yaptıkları sürgünlerin ve yargılama safhalarının hem dayanağı hem de yol göstericisi olmuştur.
İngilizler, planlarını ivedi ve kusursuz bir şekilde uygulamak gayesiyle, daha iyi hükmedecekleri Damat Ferit Paşa Hükûmeti’ni 4 Mart 1919 tarihinde iş başına getirtmişlerdir. 5 Mart’ta İngiliz Yüksek Komiserinin yeni hükûmete verdiği kara listede, tutuklamasını istedikleri Türklerin isimleri yer alıyordu. 20 Ocak-23 Nisan 1919 tarihleri arasındaki zaman diliminde 223 kişinin ismi İstanbul hükûmetlerine verilmiş, Tevfik Paşa Hükûmeti döneminde başlayan yakalama listeleri, 4 Mart’ta birincisi, 19 Mayıs’ta ikincisi kurulan Damat Ferit Paşa hükûmetleri zamanında artarak sürmüştür[5].
Anlaşılacağı üzere; İngilizler, savaş ve tehcir suçluları kılıfı altında işgal ve emellerine engel olabileceğini düşündükleri Türklerin tutuklanmalarını ve cezalandırılmalarını Osmanlı hükûmetlerinden istemişlerdir. Aslında İngilizler, Türk milliyetçilerinin bertaraf edilmesine yönelik siyasetin bir parçası olan planlarını uygulamak için yeni bir sayfa açmışlardır. Bilal Şimşir, bu yeni sayfanın yakın Türk tarihinin karanlık sayfalarından biri olduğunu ifade eder[6].
Mütareke döneminin 4 Mart 1919 tarihinde başlayan yeni safhasında, İstanbul hükûmeti, Padişah ve İngiliz Yüksek Komiserliği elbirliği ile hareket etmeye başlamıştır. Daha doğrusu İngilizlerin istekleri emir telakki edilip kusursuz uygulanmaya çalışılmıştır. Bu durumu tam anlamıyla ispatlayan kanıtı, 9 Mart günü Damat Ferit Paşa’nın İngiliz Yüksek Komiserini ziyareti sonrasında Amiral Webb tarafından İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen telgrafta görmek mümkündür. Webb, aralarındaki görüşmeyi şöyle ifade etmiştir: “Sadrazam bugün öğleden sonra beni ziyaret etti. Daha önce özel olarak bana iletmiş olduğu, kendisinin ve Efendisi Padişahın Allah’tan sonra İngiltere’ye umut bağladıkları yolundaki güvencesini birçok kez daha tekrarladı. Bu mesajını size iletmemi arzuladı. Savaş tutsaklarına gaddarlıktan ve Ermeni kırımından sorumlu olan kişileri tutuklamak istediğimizi bildiğini, ancak listelerin arşivden kaybolduğunu söyledi. Bu kimselerin yakalanacaklarına ve cezalandırılacaklarına söz verdi.'' [7] İşte bu görüşmeden sonra büyük bir av başlamış, İstanbul’un tüm semtlerinde baskınlar ardı ardına sürmüş, Sadrazam Damat Ferit Paşa, İngilizlere sadakatini göstermiştir. Yakalanan ittihatçılar Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu olarak İngiliz güdümündeki askeri mahkemelerde yargılanmak üzere çile doldurmaya başlamışlardır.
İstanbul hükûmetleri ve Padişah üzerinde tazyik oluşturan İngilizler, Ermeni tehcirinde yaşanan olayları suçlamaların kaynağı göstererek Divân-ı Harbi Örfîler üzerinden istedikleri Osmanlı devlet görevlilerini cezalandırma fırsatını elde etmişlerdir. İlginç olan ise; savaş bölgesinde öldürülen ve zulme uğrayan Müslümanlara yapılanların göz ardı edilerek, bunlara karşı suç işleyenler hakkında hiçbir yargılama yapılamamasıdır. Divân-ı Harbi Örfîler, özellikle İngilizlerin istediklerini yaptırabilmeleri için elverişli bir araç olmuştur.
Bu dönemde birçok Osmanlı görevlisi hakkında yargılamalar yapılmış olup; İttihat ve Terakki mensuplarının yargılandığı ana davanın mesnetsiz oluşu ve hukuksuz yargılamalar yapıldığının duyulması üzerine kamuoyunda tepkiler meydana gelmiştir. Savaş döneminde çeşitli görevlerde bulunmuş olan İttihat ve Terakki Hükûmeti üyelerinin yargılandığı dava, farklı aşamalara uğrayarak bambaşka özelliklere bürünmüş ve birinci sınıf olarak da adlandırılan önemli İttihatçıların Malta’ya sürgünü ile uluslararası bir boyut kazanmıştır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK.
Kaynakça
[1] Ferudun Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargılamaları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2017, s.17,74-76.
[2] Mehmet Akif Bal, “İşgalcilerin Millî Mücadele’yi Kadrosuz Bırakma Çabası: Malta Sürgünleri (1919-1921)”, Türk Dünyası Araştırmaları, c.132/S.261 (Kasım-Aralık 2022), s.335.
[3] Bilal N. Şimşir, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2020, s.56-57.
[4] Şimşir, a.g.e., s.58-59.
[5] Şimşir, a.g.e., s.92-93; İhsan Güneş, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Türkiye’de Hükümetler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,2012, s.235,237.
[6] Şimşir, a.g.e., s.87.
[7] F.O. 371/4172- Webb’ten Foreign Office’e, şifre tel, İstanbul,9.3.1919, No.499. akt. Şimşir, a.g.e., s.87.