Utku KABAKCI'nın 24 Kasım 2023 tarihli yazısı: Söz Uçar, Yazı Kalır

Doğulu toplumlarda Batılı toplumlara kıyasla sözlü kültürün ağırlığının daha fazla hissedildiği söylenebilir. Buna karşın Batılı toplumlarda da ansiklopedi kültürünün köklü bir yeri olduğu ortadadır. Mutlaka bu genellemeyle örtüşmeyen dönemler ve toplumlar mevcuttur. Ancak söz konusu Doğu-Batı karşılaştırmasının ve kimi genellemelerin, kültür üzerine düşünenlerin işini kolaylaştırdığı da aşikâr.

Sözlü ve yazılı kültürün kıyaslandığı hatta bir yarış hâline sokulduğu tartışmalarla sık sık karşılaşır olduk. Şüphesiz her iki kültür türü de kıymetlidir. İkisinden birinin zayıf olması, o toplum için iyi bir durum değildir. Ancak günümüzde yazı yüceltilirken sözlü kültürün hakkının yenip yenmediği suali yanıtlanmayı bekleyen mühim bir mesele olarak karşımıza dikiliyor.

İşi gereği dikkatlerden kaçanı yakalamak (tersten bakmak) ve söylenmeyeni dile getirmek maharetine sahip olması gereken iletişim uzmanları, gerek gündelik yaşamımızda gerekse akademik metin ve tartışmalarda sıklıkla yazılı kültürü övmek maksadıyla referans olarak yararlanılan “Söz uçar, yazı kalır” ifadesine de tersten bakarak farklı bir yorum getirirler.

İlk duyulduğunda veya okunduğunda bu kullanım ile yazının yüceltildiği düşünülebilir. Fakat yazı, olduğu yerde kalırken sözün uçarak yayıldığı ve daha geniş bir etki alanına sahip olduğu şeklinde de yorumlanabileceği çoğunlukla dikkatlerden kaçar.  

Özellikle doğulu toplumlarda söz, muhabbet efsunludur. Söz, insanları bir arada tutar ve geçmişten bugüne taşınmış olan değerlerin konuşulmak suretiyle gündelik yaşamda diri tutularak atiye taşınmasını sağlar. Destanlarımız, masallarımız, ninnilerimiz, bilmecelerimiz, atasözlerimiz ve deyimlerimiz dikkate alındığında sözlü kültürün, ne kadar önemli bir ihtiyacın giderilmesini sağladığı çok daha iyi anlaşılacaktır.

Sözlü kültür, toplumsal bağları kuvvetlendirerek kolektif ruh ve hafızayı meydana getiren unsurların başında geldiği gibi topluma ait olanı işlemeyi sürdürerek geleceğe taşıma görevini de yerine getirmektedir. Söz vasıtası ile aktarılan kültürün içinde yoğurulan toplumlar, kendilerine özgü bir kimlik ve biçime bu yol ile kavuşur.