Mert Can DUMAN'ın 6 Aralık 2023 tarihli yazısı: Tedrici Ama Dengeli

Dünya giderek çok daha hızlı dönüyor. Bunu fizik konusunda bir önerme yapmak için söylemiyorum, mecazen söylüyorum. Teknolojinin hızla gelişmesi, dünyayı daha hızlı yaşadığımız bir yer hâline getirdi. Bir masanın başına oturup da saatlerce derdimizi, tasamızı anlattığımız mektupların yerini önce “kısa mesajlar” aldı, sonra daha da kısalan mesajlar. Artık uzun uzadıya görüntüler izlemeye vaktimiz yok, hepsi birkaç saniyede sonuçlansın istiyoruz. Duraksayıp manzarayı izleyen de kalmadı artık hızlı hızlı yürüyüp varacağımız yere bir an önce varmayı istiyoruz. Hızlı olsun istiyoruz her şey, ekonomik büyümemiz bile.

Türkiye ekonomisi 2002’den bu yana yıllık ortalama %5,5 büyüdü. Bizden kaynaklanmayan, tüm dünyayı etkisi altına alan 2009 Küresel Ekonomik Kriz’deki daralmayı dışarıda bırakırsak, yıllık ortalama %6,1. Bir ülkenin büyümesinin sağlıklı ve sürdürülebilir olduğunun göstergelerinden birisi, şüphesiz bu büyümenin ne kadar yatırıma ve istihdama açık olduğu.

Türkiye ekonomisi, geriye dönüp baktığımızda ders kitaplarında yazan %5 potansiyel büyüme oranını gerçekleştirmeyi başarmış görünüyor ancak söz konusu dönem için büyüme performansımıza ilişkin bir grafik çizdirmeye kalksak zikzaklardan başımız dönüyor. Hız sevdamızla gaza bastığımız ancak sonrasında fren balatalarımızı da yorduğumuz dönemler geçirmişiz. Geçmişte yaptığım bir çalışmada Polonya ile Türkiye arasında bir karşılaştırmalı analiz ortaya koymuştum. Polonya’nın büyüme performansına ilişkin grafiği bizimkine kıyasla hayli tekdüze fakat bir hayli sürdürülebilir görünüyordu.

Hatırlarsınız, Mayıs seçimlerinin hemen ardından dümeni devralan ekonomi yönetiminin öncelikli açıklamaları, rasyonel zemine dönme üzerine olmuştu. Piyasa dinamiklerinin de “Haydi gel bana katıl” diyerek yol gösterdiği bu rasyonel zeminin meyvelerini görmeye başladık ki ekonomide zaten doğru ve sağlıklı politikalar, etkilerini hiç sabırsızlanmamıza gerek olmadan göstermeyi sever. Küresel ekonomideki gaz kesmeye bağlı olarak ülkemizde 2023 yılının ilk üç çeyreğinde yine ortalamamıza yakın bir şekilde, ilk 9 ay itibarıyla %4,7 büyümeyi başarmamız, özellikle büyüme bileşenlerine baktığımızda geçmişe nazaran daha dengeli bir patika çizmemiz önemli.

Büyümemizin iç talepten mi yoksa dış talepten mi kaynaklandığına baktığımızda bir timsah ağzını andıran grafik, son dönemde iç talep lehine hayli bozulmaya başlamıştı. Mesela önce 2022 yılının üçüncü çeyreğini örnek alalım: %4 olarak gerçekleşen büyümemizin 12,9 puanını tek başına tüketim harcamaları oluştururken dış talebin yani net ihracatın katkısı yalnızca 0,6 puanda kalmıştı. Peki ya 2023 yılının üçüncü çeyreği? %5,9 olarak gerçekleşen 2023 yılı üçüncü çeyrek büyümesinin 8,4 puanını tüketim harcamaları oluştururken ihracat pazarlarımızdaki ve küresel ticaretteki yavaşlamayla birlikte son dönemde büyümemizden önemli paylar çalan net ihracatın büyümeyi sınırlandırması da azaldı. Timsahın ağzı yeniden normal formuna dönme işaretleri veriyor.

2023 yılının üçüncü çeyrek büyümesinde öne çıkan diğer hususlar ise yatırım harcamalarının depremden geri dönüş sürecine de bağlı olarak son 9 çeyreğin en yüksek katkısını sağlaması, sürdürülebilir yatırımların simgesi makine ve teçhizat yatırımlarının büyümeyi desteklemeye devam etmesi, sanayi üretiminin dört çeyreğin ardından yeniden büyüme tarafına geçmesi, uzun dönemdir büyümeyi aşağıya çeken stok değişiminin büyümeye olan negatif etkisinin sınırlı kalması oldu.

Hızlanmak her zaman iyi olmuyor, çoğu zaman yere dengeli ve sağlam basmak çok daha önemli hâle geliyor.

Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle...